10-20-2022, 02:44 PM
[attachment=133233]
Menopoz ve Andropoz Nedir?
Menopoz Nedir?
Menopoz, kadınların adet döngülerinin bitişine işaret eden biyolojik ve doğal bir süreçtir. Bu süreç genel olarak, kadınların 12 normal adet döneminde hiç adet görmemesi ile teşhis edilmektedir. Üreme ve adet görme döneminden menopoza geçilen dönem ise “menopoz esnasında” anlamına gelen perimenopoz olarak isimlendirilir. Menopoz yaşı normal şartlarda 40 ila 50'li yaş gruplarında olurken, bazı durumlarda perimenopoza bağlı olarak adet düzensizliği 30’lu yaşlardan başlayarak da ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu durum, erken menopozun her zaman gerçekleşebileceği anlamına gelmemektedir.
Perimenopoz süresi boyunca kişinin vücudundaki östrojen düzeyi, yani kadınlık hormonu düzeyi düzensiz bir biçimde yükselip azalmaya başlar. Buna bağlı bir biçimde menopoz dönemi boyunca kişide ortaya çıkabilecek sıcak basması, vajinal kuruluk ve enerji düşüklüğü gibi fiziksel belirtilerin yanı sıra, duygusal durumu etkileyen belirtiler sebebiyle de uyku düzeni bozulabilir. Bu belirtilerin hafifletilmesi ve giderilmesi amacıyla hormon tedavisinden hayat tarzı değişimine kadar birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır.
Menopoz Dönemleri Nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütü'nün yapmış olduğu sınıflandırmaya göre menopoz üç döneme ayrılır:
Premenopoz: İlk semptomların görüldüğü dönemden menopoza kadar olan zamanı kapsar. Yumurtalıklarda folikül aktivitesi yavaşlayıp adetler düzensizleşir. Bu süreç 1-2 aydan 1-2 yıla kadar sürebilmektedir.
Menopoz: En son âdet kanamasının görüldüğü dönemdir.
Postmenopoz: Menopozdan yaşlılık dönemine kadar olan 6 ila 8 senelik süreyi kapsar. Bir kadının postmenopoz olabilmesi için 12 ay boyunca adet görmüyor olması gerekmektedir.
Menopoz Çeşitleri Nelerdir?
Menopoz oluşum biçimine göre de sınıflandırılmaktadır:
Doğal Menopoz
Menopozun bilindiği üzere gerçekleşmesidir.
Erken Menopoz
Erken menopoz, menopozun 45 yaşından önce meydana gelmesi durumudur. Erken menopoz nedenleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;
Nedeni belirsiz durumlar,
Otoimmün hastalıklar,
Radyoterapi,
Kemoterapi,
Enfeksiyonlar,
Çevresel nedenler,
Kürtaj ve düşükler,
Sık gebelik,
Aşırı şişmanlık,
Hipotiroidizm.
Erken Menopoz Belirtileri Nelerdir?
Erken yaşta menopoz görülmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Erken menopoz belirtileri ise;
Ateş,
Uyku problemleri,
Depresyon,
Sıcak basması,
Gergin olma ve çok kolay sinirlenme,
Cinsel fonksiyon bozukluğu,
Saç dökülmesi,
Duygu ve durum bozuklukları,
Aşırı kilo alımı,
Kemik erimesi,
Bilişsel fonksiyonlarda düşüş olarak sıralanabilir.
Cerrahi Menopoz
Bazı cerrahi müdahaleler zamanından önce menopoza girmeye sebebiyet verebilmektedir. Adet gören bir kadının yumurtalıkları ameliyat ya da cerrahi bir işlem sonucunda alınırsa, adet kesilir ve menopoz oluşur. Ayrıca radyasyon tedavileri ve kemoterapi gibi kanser tedavileri de menopoza sebep olabilmektedir. Ancak kanser kemoterapileri sırasında görülen yumurtalıkta işlev kaybı geri dönüşümlüdür.
Menopoz Nedenleri Nelerdir?
Sıkça sorulan ‘’Menopoz neden olur?’’ sorusuna cevap olarak, sürecin gelişimine neden olan birkaç sebep verilebilir. Bunlardan en sık görüleni, yaşa bağlı olarak üreme hormonlarındaki doğal azalmadır. Bu nedenle, özellikle de kadınlar arasında menopoz yaşı çok merak edilmektedir. Kişiler 30'lu yaşların bitişine doğru yaklaştığında yumurtalıklar menstrüasyonu (âdeti) düzenleyen östrojen ve progesteron hormanlarını daha az miktarda üretmeye başlar. Bu da doğurganlığın azalmasına sebep olmaktadır.
40’lı yaşlardan başlayarak, ortalama 51 yaşına kadar adet dönemlerinde sürenin azalma uzama ya da dönemin daha hafif, daha ağır veya hiç yaşanmama gibi değişiklikler gözlemlenebilmektedir. Bu dönem, yumurtalıkların yumurta üretimini tamamen durdurup adet dönemine girmemeye kadar uzanan doğal bir süreçtir.
Kişinin rahminin alındığı fakat yumurtalıklarının alınmadığı bir histerektomi işlemi çoğunlukla hemen menopoza sebep olmaz. Kişi artık adet görmüyor olsa bile, yumurtalıkları hala yumurta ile östrojen ve progesteron hormonu üretir. Fakat hem rahmin hem de yumurtalıkların çıkarıldığı total histerektomi gibi cerrahi uygulamalar hemen menopoza sebep olabilir. Böylelikle kişinin adet dönemleri anında durur. Normal koşullarda birkaç yıl içerisinde ortaya çıkabilecek hormonal değişimler aniden gerçekleştiği için şiddetli sıcak basmaları, ağrılar ve diğer menopoz semptomlarının ortaya çıkması muhtemeldir.
Diğer yandan radyasyon tedavisi ve kemoterapi gibi kanser tedavileri, hem doğrudan menopoza sebebiyet verebilir hem de tedavi esnasında ya da hemen tedavi sonrasında sıcak basması gibi menopoz belirtilerinin ortaya çıkmasına davetiye hazırlayabilir. Kemoterapiden sonra gerçekleşen menstrüasyonun ve doğurganlığın durması durumu ise çoğu vakada kalıcı değildir. Ancak yine de doğum kontrol önlemlerinin alınması, önlem alma açısından gerekli olabilmektedir.
Erken menopoz veya erken yumurtalık yetmezliği ise kadınların yaklaşık olarak %1’inde 40 yaşından önce ortaya çıkmaktadır. Genetik etkenlerden ya da otoimmün hastalıklardan kaynaklanan nedenlerden dolayı kişinin yumurtalıkları yeterli seviyede üreme hormonu üretemediğinde erken menopoz durumu ortaya çıkabilmektedir. Fakat birçok vakada buna neden olacak olabilecek hiçbir durum bulunmamaktadır. Bu durumun meydana geldiği vakalarda beyin, kalp ve kemiklerin sağlığı ve yapısını korumak amacıyla doktorlar tarafından en azından doğal menopoz yaşına kadar süren bir hormon tedavisi önerilmektedir.
Menopoz Belirtileri Nelerdir?
Menopoz belirtileri ve bulguları her kadında, menstrüasyon düzenindeki değişimler de dâhil olmak üzere, farklılık göstermektedir. Düzenli üreme ve adet döneminden menopoz dönemine kadar olan perimenopoz sürecinin oluşumunu sağlayan aylar ya da yıllarda kişi, başta düzensiz adet dönemleri olmak üzere;
Cilt kuruluğu,
Gece terlemeleri,
Kilo artışı,
Yavaşlayan metabolizma,
Memede dolgunluk kaybı,
Ruh halinde ani değişimler,
Saç tellerinin incelmesi,
Sıcak basmalar,
Üşüme,
Uyku problemleri,
Vajinal kuruluk gibi çeşitli belirti ve bulgulardan muzdarip olabilir.
Perimenopoz esnasında adet döneminde atlama olması, sık görülen ve beklenen bir durumdur. Çoğunlukla adet dönemleri bir ay atlar ve sonraki dönemde tekrardan başlar veya birkaç ayı atlayıp birkaç ay boyunca tekrardan aylık döngüler başlatır. Ayrıca adet dönemi daha kısa döngüler biçiminde gerçekleşme eğilimindedir. Bu sebeple daha sık tekrarlayabilmektedir.
Fakat düzensiz dönemlere rağmen gebelik gelişimi mümkündür. Bu nedenle de bir adet dönemini atlayan, fakat menopoz geçişine başlayıp başlamadığından emin olamayan kadınların hamilelik testi yaptırması önerilmektedir. Menopoz sürecinin sonrasında vajinada hala kanama varsa, bu durumda mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Zira erken kontrol ve buna bağlı olarak gerçekleşen erken teşhis, tedavi sürecine çok büyük katkı sağlar.
Menopoz ile Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?
Menopoz döneminden sonra kişilerin bazı tıbbi durumlarla karşılaşma riskinde artış gözlemlenmektedir. Bu tıbbi durumlar arasında öncelikle kardiyovasküler hastalıklar, yani kalp ve dolaşım sistemi sorunları görülmektedir. Kalp hastalıkları, kadınlarda da erkeklerde olduğu gibi en önde gelen ölüm sebepleri arasında bulunmaktadır. Bundan dolayı düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme ve sağlıklı kiloyu korumak kişinin sağlığı için önemlidir.
Ayrıca kişiler bu durumdan doğabilecek yüksek kolesterolü ya da tansiyonu kontrol altında tutulması için yapılması gereken şeyleri öğrenmek üzere bir doktora başvurmalıdır. Böylece ortaya çıkabilecek komplikasyonlar en aza indirgenmiş olur.
Osteoporoz, kişide kemiklerin kırılgan ve zayıf olmasına sebebiyet veren kırık riskinin artmasına sebep olmaktadır. Kişiler menopoz döneminden sonraki ilk birkaç sene içerisinde, kemik yoğunluğunu hızlı bir biçimde kaybederek yüksek osteoporoz riski ile karşı karşıya kalır. Bu süreç içerisinde kadınlar özellikle bilek, kalça ve omurga üzerinde meydana gelebilecek kırıklara karşı hassas hale gelirler.
Ayrıca perimenopoz süreci esnasında ve menopozdan sonra metabolizma yavaşladığı için kişilerde kilo alma durumları görülebilir. Kişi mevcut ağırlığını korumak için daha az yemek yeme ve daha fazla egzersiz yapma ihtiyacı duyabilmektedir.
Diğer yandan vajina ve üretra dokularındaki elastikliğin yitirilmesi neticesinde ise bahsi geçen kişinin;
İdrar yolu enfeksiyonları,
Sık, ani ve güçlü idrara çıkma dürtüsü,
İstem dışı idrar kaçırma,
Öksürme, gülme ya da ağırlık kaldırma sebebiyle idrar kaçırma gibi sorunlar yaşaması olasıdır.
Bireyin Kegel egzersizleri ile pelvik kaslarını güçlendirmesi ve topikal vajinal östrojen tedavisi alması, bu şikâyetleri hafifletmeye yardımcı olabilir. Buna ek olarak doktor kontrolünde gerçekleşecek ve sürdürülecek bir hormon tedavisi, aynı zamanda idrar tutamama ve menopozal idrar yolu ile sonuçlanabilen vajinal değişimler için etkili bir tedavi yöntemi olabilmektedir.
Menopoz Cinsel Hayatı Etkiler mi?
Menopozda cinsellik, merak edilen diğer bir konudur. Vajinada azalan nem ve elastikiyet kaybından kaynaklanan vajinal kuruluk, cinsel ilişki esnasında ağrılara, yaralanmalara ve hafif kanamalara sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca, duyu azalması bireyin cinsel isteğini azaltabilir. Bu durumlarda kullanılacak su bazlı vajinal nemlendirici ya da kayganlaştırıcılar kişiye cinsel ilişki esnasında yardımcı olabilir. Eğer vajinal kayganlaştırıcıların kullanımı yeterli sonuçları sağlamazsa, yine doktor önerisinin ardından vajinal krem, tablet ya da halka şeklinde bulunan bölgesel vajinal östrojen tedavisi pozitif sonuçlar verebilmektedir.
Menopoz Tanı Yöntemleri Nelerdir?
Menopozu teşhis etmek için normal koşullar içerisinde testlere gerek yoktur. Menopoz belirti ve bulgularının ortaya çıkması çoğunlukla menopoz geçişine, yani perimenopoza başlangıç tanısının konulması için yeterli olmaktadır. Düzensiz adet dönemleri ya da sıcak basması gibi belirtilere ilişkin endişeleri olan kişiler doktorlarına başvurmalıdır. Bazı durumlarda ise daha ileri tanı konulması gerekli olabilir. Bu tür durumlarda ilgili hekim, çeşitli hormonların düzeylerini kontrol etmek için kan testi önerebilmektedir.
Bu testlerin içerisinde FSH yani folikül uyarıcı hormon ve östrojen yani estradiol testleri yer almaktadır. Menopoz ortaya çıktıkça kişinin FSH düzeylerinde artış gözlemlenirken, östradiol düzeylerinde azalma gözlemlenir. Tiroit uyarıcı hormon testi ise hipotiroidizmin yani yetersiz tiroidin menopozdakiler ile benzer belirtilere sebep olup olmadığının saptanması için kullanılabilir.
Menopoz Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Menopoz herhangi bir tıbbi tedavi gerektirmez. Tıbbi tedaviden ziyade menopoz tedavisi, kişiye rahatsızlık verebilecek olan belirti ve bulguları hafifletmeye ve yaşlanma ile meydana gelebilecek kronik durumların önüne geçmeye ya da yönetmeye odaklanır.
Menopoz semptomlarını yönetmek için kullanılacak tedaviler içerisinde öncelikle hormon tedavisi bulunmaktadır. Östrojen tedavisi, menopozda ile kişide ortaya çıkan sıcak basmalarını gidermek için en etkili tedavi yöntemidir. Ayrıca östrojen kemik kaybını önlemeye yardımcı olmaktadır. Doktor kişinin bireysel ve ailevi tıbbi geçmişine bağlı bir şekilde belirtilerin giderilmesi için gerekli en kısa süre boyunca en düşük dozda olan östrojen tedavisini önerebilir.
Rahmi alınmayan kişilerin östrojene ek olarak denge sağlamak amacıyla progestine ihtiyacı olmaktadır. Uzun süreli hormon tedavisi gören kişilerde bazı kardiyovasküler ve meme kanseri riskleri artmaktadır. Fakat menopoz dönemi süresince hormon kullanımı bazı vakalarda tedaviye önemli katkılar sağlamıştır. Risklerin en aza indirilmesi için bu tür bir tedaviye başlamadan önce mutlaka doktor tarafından görüş ve tavsiye alınması gerekmektedir.
Vajinal kuruluğu gidermek için ise vajinal östrojenden yararlanmak mümkündür. Bu tedavi tekniğinde östrojen vajinal krem, tablet ya da halka kullanılarak doğrudan vajinaya iletilebilir. Bu tedavi, vajinal dokular tarafından emilen az miktarda östrojeni vücuda sağlar ve vajinal kuruluk problemi gibi cinsel ilişkiyi olumsuz etkileyebilecek sorunları veya bazı idrar sorunu belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.
SSRI olarak isimlendirilen seçici serotonin geri alım inhibitörü ilaç sınıfında bulunan bazı antidepresanlar az miktarda kullanıldıkları takdirde, menopozun sebep olduğu sıcak basmalarını azaltmaya yardımcı olabilmektedir. Diğer sağlık durumları sebepleriyle östrojen alamayan ya da herhangi bir duygudurum bozukluğu için antidepresan kullanmak zorunda olan kişilerde sıcak basmalarının doğru bir şekilde yönetilmesi için hekim önerisi ile düşük dozlu bir antidepresan alımı yararlı olabilmektedir.
Normal koşullarda nöbet geçirme vakalarında kullanılan ilaçların aynı zamanda sıcak basmalarını azaltmaya yardımcı olduğu da gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, östrojen tedavisini alamayan kadınlarda veya gece sıcak basması sorunu yaşayan bireylerde yarar sağlayabilmektedir. Tipik olarak yüksek tansiyonu tedavi etmek amacıyla kullanılan ilaçlar sıcak basmalarına karşı bireye biraz rahatlama sağlayabilmektedir.
Doktorlar osteoporozun önüne geçmek ya da tedavi etmek amacıyla kişinin bireysel sağlık durumunun gerektirdiği ihtiyaçlara bağlı kalarak çeşitli ilaçları tavsiye edebilmektedir. Kemik kaybı ve kırık riskini en aza indirgemeye yardımcı olan birkaç ilaca ek olarak kemikleri güçlendirmeye yardımcı olan D vitamini takviyelerinin kullanımı, ancak doktor önerisinden sonra mümkün olabilmektedir.
Menopozun Belirtileri nelerdir?
Sıcak basmaları, gece terlemeleri, ciltte kızarma, uykusuzluk, çarpıntı, konsantrasyon kaybı yaygın olarak görülen menopozun ilk belirtileridir. Menopozdaki tüm bu belirtilerin nedeni temel kadınlık hormonu olan östrojenin artık yumurtalıklar tarafından yapılmıyor olmasıdır. Azalan östrojen hormonu kadınlarda daha nadir olarak unutkanlık, baş ağrısı, sinirlilik, depresyon, cinsel isteksizlik, uyarılmada yetersizlik, vajinada kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, sık idrara çıkma, kilo almaya yatkınlık, eklem ağrıları gibi belirtilere yol açabilmektedir. Östrojen azlığının uzun dönemdeki etkileri boy kaybı, ciltte incelme, meme dokusu kaybı, kolesterol düzeyinde değişiklikler, kalp hastalığı riski, kemik erimesi (osteoporoz),kemik kırığı artışı gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sonuçlardır.
Menopozun cinsel organlar üzerindeki etkileri en belirgin hissedilen değişikliklerdir. Menopozun ilerleyen dönemlerinde vajinada atrofi adı verilen incelme elastikiyet kaybı meydana gelmektedir. Giderek artan bu durumun nedeni östrojen hormonunun çok düşük olmasıdır. Bu dönemde vajina mukozası kollajen ve yağ dokusunu yitirir ve sıvı tutma yeteneğini kaybeder. Bunun sonucu olarak vajina duvarındaki esnemeyi sağlayan rugalar düzleşir. İncelen mukoza küçük bir travma ile zedelenebilir hale gelmektedir. Bu durum ağrılı cinsel ilişkiye yol açabilmektedir. İleri yaşlılık dönemlerinde vajinadaki atrofi nedeniyle giderek daha az cinsel ilişkiye girme sonucu vajinada darlık gelişmektedir.
Östrojen azalması vajinada koruyucu vasıfta olan laktobasillerin azalmasına sebep olmakta ve bu durum asidik (normalde pH:5 ) olması gereken vajina ortamının alkalen hale gelmesine yol açmaktadır. Alkalen vajina ortamında fırsatçı mikroplar vajinada kolayca yerleşerek vajinit oluşmaktadır. Bu enfeksiyonlar idrar yollarına da kolayca yayılabilmektedir.
Vajina atrofisi sonucu cinsel ilişki sırasında ağrı, yanma ve kanama, vajinit, kaşıntı, vajinada darlık oluşabilmektedir. İdrar kanalı (üretra) ve mesane mukozasında da incelme oluşmakta ve bu yüzden idrar yanması, ani idrar hissi (urge inkontinans) ile birlikte idrar kaçırması ve sık idrar yapma hissi gibi yakınmalar oluşabilmektedir.
Yine ilerleyen menopoz dönemlerinde cinsel organları yerinde tutan bağlarda da incelme oluşmakta ve yapısal yatkınlık durumlarında rahimde ve vajinada sarkmalar hızlanabilmektedir.
Vaginada atrofi belirtileri olan kadınlarda vajina içine (lokal) düşük dozlu östrojen hormonu içeren ilaçlar bu sorunu büyük ölçüde ortadan kaldırabilmektedir. Bu ilaçların kullanım süresi 1 yılı geçince genel kontrollerin yapılması gerekmektedir.
Menopozda Cinsellik
Cinselliğin menopoz dahil her yaşta sağlık belirtisi olduğu kabul edilmektedir. Cinsellik yaşam boyu devam etmekte, ancak zamanla fizyolojik farklılıklar oluşmaktadır. Yaşlandıkça diğer tüm bedensel işlevlerde olduğu gibi cinsel işlevlerde doğal değişiklikler meydana gelmektedir. Menopozdan sonra kadınlarda cinsel açıdan uyarılma ve ıslanmada gecikme veya azalma, orgazma ulaşma süresinde uzama veya şiddetinde azalma olabilmektedir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken süre uzamaktadır.
Kadınlar yaşlanırken özellikle menopoz döneminde cinselliğinin bittiğini düşünebilmektedirler. Aksine, menopoz hamile kalma tehdidi ortadan kalktığı için kadın açısından cinsel özgürlüğün başladığı bir dönemdir.
Cinsel yaşam odaklı bir yaşlanma süreci hem erkekler hem kadınlar için yaşlanmayı sağlıklı hale getirmektedir. Yaşlanma ile oluşan doğal farklılıklar nedeniyle cinsel birleşme dışında cinsel haz ve doyum sağlayan birçok cinsel eylem çiftler tarafından uygulanmalıdır. Dokunarak cinsel açıdan uyarılma ve dokunmanın yarattığı cinsel hazza odaklanma sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için çiftlerin uygulayabileceği etkili yöntemlerdir.
Bu nedenle hem kadınlar hem erkekler bedenlerindeki yaşa bağlı fizyolojik değişikliklerini bilerek, doyumlu bir cinselliği yaşam boyu sürdürmenin yollarını aramalıdırlar. Doyumlu bir cinsel yaşamın bedensel ve ruhsal sağlığa da olumlu katkı sağlayacağı bilinmelidir. Her yaşta ve her zaman karşı cinse sevgi, cinsel arzu duyulmaktadır. Yaşam devam ettiği sürece cinselliğin hiçbir zaman bir sonu yoktur.
Menopozda Kemik Erimesi (Osteoporoz) riski artar
Menopozla birlikte kemik kütlesinde hızlı bir erime oluşmaktadır. İlerleyen menopoz dönemlerinde zayıflamış kemiklerde kırık riski artmaktadır. En sık kırıklar bel omurlarında (çökme kırığı şeklinde) ve kalçada (femur kemiği boynunda) görülmektedir. Östrojenin azalması kemik erimesi sürecini hızlandırmaktadır. Erken menopoza giren (40 yaşından önce menopoz durumu),steroid hormonu kullanan, ailede ve geçmişinde kemik kırığı öyküsü olan, vücut ağırlığı 57’nin altında olan, sigara kullanan ve yetersiz D vitamini- kalsiyum alan kadınlar kemik erimesi için daha fazla risk altındadırlar. İnsanlar hayatlarında en yüksek kemik kütlesine 20’li yaşlarda ulaşmaktadır. 50’li yaşlardan itibaren herkeste kemik kaybı hızla artmaktadır. Kadında ve erkekte görülen bu durumun nedeni cinsiyet hormonlarındaki azalmadır. Kadınlar erkeklere göre kemik erimesi sorunuyla daha fazla karşılaşmaktadırlar. Başlangıçta düşük kemik kütlesine sahip kadınlar menopozdaki hızlı kemik kaybından daha fazla etkilenirler. O yüzden menopoza geçiş döneminde her kadına ‘kemik mineral dansitometrisi’ yapılarak kişideki kemik erimesi risk boyutu değerlendirilmelidir.
Kadınlarda kemik erimesi hiçbir şikayete yol açmayacağı gibi ağrı, boyda kısalma veya kemik kırıklarıyla kendini belli edebilir. Teşhis ‘kemik mineral yoğunluğunun ölçümü’ ile kesin olarak konabilmektedir. Tedavide günde 1-1.5 gr kalsiyum ve 800Ü D vitamini ağız yoluyla alınması gerekmektedir. Kişinin yaşam tarzına ilişkin alabileceği tedbirler; yeterince güneşlenmek, yeterince balık, süt ve süt ürünlerini tüketmek, sigara kullanmamak, düzenli yürüyüş ve yüzme egzersizleri yapmak sayılabilir. Ciddi düzeyde olan kemik erimesi durumları (T skoru >-2.5) veya kırık yaşamış olanlarda kemik kütlesini artırıcı ilaçlar doktorun belirleyeceği planda uygulanabilir.
Menopozda Damar Hastalıkları ve Kan Pıhtılaşması daha sık görülür
Menopozun getirdiği beden değişiklikleri içinde yaşamsal kötü sonuçları olan en yaygın hastalık, kalp damar hastalıklarıdır. Gerek kolesterol düzeylerindeki artış, gerek damar elastikiyetindeki bozulma, gerekse pıhtılaşmaya eğilim nedeniyle kalp ve beyin damarlarında oluşan daralma ve tıkanmalar menopozun hızlandırdığı önde gelen ölüm nedenleridir. Östrojen hormonu 50 yaşından önce kadını kalp hastalıklarından korumaktadır. 60 yaşından sonra kadınlar ile erkeklerin kalp damar hastalığına yakalanma riskleri eşitlenmektedir.
Ailede erken kalp krizi veya inme hikayesi olan, sigara içen, insülin direnci olan, kolestrol yüksekliği olan kişilerde damar tıkanıklığı ve kan pıhtılaşması sorunları daha fazla görülmektedir. 60 yaş üstündeki kadınlarda hormon kullanmanın bu riskleri artırdığı son yıllarda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. O yüzden menopozu takip eden yıllarda damar hastalıklarının öngörüsü ve önleyici tedbirlerin alınması için düzenli sağlık kontrollerinin yapılması gerekmektedir.
Menopozda Meme kanseri görülme sıklığı artar
Menopozu takip eden yıllarda kadınların en korkulan hastalığı meme kanseridir. Günümüzde meme kanserinin erken teşhisi ve tedavisinde büyük yol alınmasına rağmen halen kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. 65 yaşından sonra görülme sıklığı artmaktadır. 50’li yaşlarda on yıldan uzun süre hormon kullanımı, şişmanlık, radyasyona maruz kalmak, meme kanseri riskini artırmaktadır. En fazla risk artışı ailede (kız kardeş, anne, teyze) iki veya daha fazla kişide meme kanseri olmasıdır. Yine ailesel meme ve yumurtalık kanserine yol açan BRCA gen mutasyonu varlığı da risk oluşturmaktadır. Ancak meme kanseri olan kadınların %85’inde bir risk faktörü bulunamamış olmasına dikkat edilmelidir. Bu yüzden her kadın meme kanseri riski taşıdığını bilmelidir. Kadının kendisinin ve hekimin yapacağı periyodik meme muayeneleri ve mamografi ve meme ultrasonu gerekirse meme MR tetkiki yoluyla erken meme kanseri teşhisi yapılabilmektedir.
Menopozda yapılması gereken sağlık kontrolleri nelerdir?
Menopozda düzenli yapılması gereken sağlık kontrolleri ve testler vardır. Bunlar:
Menopoza geçiş dönemi olan 45-55 yaşları arasında düzenli jinekolojik muayeneler yapılmalıdır. Bu muayenelerde smear alınması (servikal sitoloji) ve vajinal yolla ultrason yapılması gerekmektedir. Ultrasonda menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda rahim iç zarı (endometrium) kalınlığının 5 mm’nin altında, yumurtalıkların boyutunun normalden küçük (1-2 cm boyutlarında) olmasına bakılmalıdır. Bu incelemenin menopozun ilk beş yılında 6 ayda bir, sonra yılda bir yapılması önerilmektedir.
Kan sayımı, açlık kan şekeri, açlık insülin düzeyi, şeker yükleme testi, kolesterol ve trigliserit düzeyleri, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, tiroid hormon testleri ve idrar tetkiki kadının taşıdığı risk faktörlerine göre belirli arlıklarla yapılmalıdır.
Kan basıncı ölçümü ve kalp hastalığı riskleri için düzenli kardiyolojik sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
Kemik erimesinin varlığını araştırmak için menopozun başlangıcında bir kez ve daha sonraki yıllarda riskli kişilerde yılda bir, risk yoksa 3 yılda bir kemik mineral dansitometrisi yapılmalıdır.
Düzenli meme muayenesi kadının kendisi tarafından ve hekim tarafından 6 ayda bir yapılmalıdır. İlave risk faktörü (ailede meme kanseri öyküsü) yok ise yılda bir mamografi ve meme ultrasonu menopoz sonrası dönemlerde yapılması gerekmektedir.
Menopozun Tedavisi
Günümüzden on yıl öncesine kadar menopoz tedavisinde azalan hormonların yerine konmasının yararlı sonuçlarına inanılmakta ve sıkça kullanılmakta idi. Ancak 2002 yılında sonuçlanan WHI çalışması menopoz sonrası verilen östrojen hormonunun kalp damar hastalıklarını önlemediği veya geciktirmediği, dahası, koruma yapmamasının ötesinde kalp damar hastalık riskinde hafif bir artışa yola açtığı gösterilmiştir. Hormon tedavisi ile inme ve venöz tromboembolizm (atardamar ve toplar damarlarda pıhtı oluşumu ve pıhtı atması) gibi ölümcül seyredebilen sorunlarda risk artışı saptanmıştır. Östrojen ve progesteron hormonlarının beş yıldan uzun kullanımı ile meme kanserinde mevcut risklerde artış olabileceği bu çalışmada ortaya konulmuştur. Bu bilgilerin ardından menopozda hormon kullanımı sadece belli durumlarla ve belli sürelerle kısıtlanmıştır.
Menopozun neden olduğu şiddetli sıcak basması, vajina atrofisi dışında günümüzde hormon tedavisinin kullanım alanı yoktur. Bu sorunlar için alternatif tedavilerin olduğu da bilinmelidir. Sıcak basmasının varlığında östrojen hormonu içeren ilaçlar yararları ve riskleri karşılaştırılarak, mümkün olan en kısa süre boyunca ve en düşük dozda cilt yoluyla veya ağızdan verilebilmektedir. Vajina atrofisi için düşük dozlu östrojen hormonu içeren ilaçlar vajina içine uygulanarak sınırlı sürelerde kullanılabilmektedir. Hormon tedavisinin menopoza girilen ilk yıllarda (sadece ilk beş yılda) ve en fazla beş yıl süreyle olmak üzere kullanımı şu anki bilgiler ışığında güvenli gibi görülmektedir.
Kadınların Düzenli Yaptırması Gereken Jinekolojik Muayene ve Testler nelerdir?
Teknoloji her alanda olduğu gibi tıp alanında da günlük hayatımıza giderek daha fazla giriyor. Ultrason teknolojisi de hızla gelişiyor, daha kaliteli yeni cihazlar üretiliyor. Ultrasonun sağlık alanında kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Günümüzde ultrasonun kullanılmadığı jinekolojik muayeneden ve gebelik takibinden bahsetmek mümkün değil. Ultrason tecrübeli ve bilgili bir kullanıcının elinde en iyi teşhis imkanını sunabiliyor.
Ultrason kullanmadan yapılan jinekolojik muayene son derece yetersiz ve eksik kalmaktadır. Ülkemizde kamu hastanelerinin çoğunda, özel sağlık kurumlarının tümünde kadın doğum kliniklerinde rutin olarak ultrason kullanılmaktadır. Ancak cihaz kalitesi ve kullanıcı deneyimlerinin standardı yoktur. Bu yüzden yeni teknolojiyi ve güncel bilgiyi yakından takip eden sağlık kurumlarında hizmetin kalitesi daha yüksektir.
Jinekolojik muayene hangi sıklıkta yapılmalı?
Kadınların herhangi bir şikayetleri olmasa da yılda bir kez düzenli olarak ultrason eşliğinde jinekolojik muayene olmaları gereklidir. Deneyimli ultrason kullanıcısı tarafından, yüksek çözünürlükte ultrason eşliğinde yapılan muayenede rahmin ve yumurtalıkların iç yapısı ve fonksiyonları değerlendirilmelidir. Adet düzensizliği olan ve ailede jinekolojik kanser öyküsü olan kadınların, doktorlarının önerdiği sıklıklarda muayene olmaları gerekir.
Smear testi ve HPV testi ne zaman yapılmalı?
Smear testi, rahim ağzına fırça ile yapılan sürüntüde yüzey hücrelerinin mikroskop altında incelenmesi testidir. Bu testin yapılmasındaki esas amaç rahim ağzı kanserinin erken saptanmasıdır. Smear testinin 21 yaşından önce yapılması gereksizdir. Smear testi 21-29 yaşlarında 3 yılda bir yapılmalıdır. 30 yaşından sonra her kadının en az bir defa Smear testi ile birlikte HPV testini yaptırması gerekmektedir. Smear testi normal ve HPV testi negatif olan kadınlar daha sonraki rahim ağzı kontrollerini 5 yılda bir yaptırmaları yeterlidir. HPV testinin smear gibi 21 yaş öncesinde yapılması gereksizdir. 21-29 yaşları arasında, sadece smear testi normal olmayan kadınlarda yüksek riskli (tip 16,18) HPV varlığını araştırmak için HPV testi yapılması gerekebilir.
30 yaşından sonra rahim ağzında yüksek riskli (Tip16, 18) HPV testi pozitif olan kadınlar ise takiplerini her yıl yaptırmaya devam etmelidir. Bu kadınlar, bu alanda deneyimli bir hekimin kontrolü altında smear testi, kolposkopi ve HPV testi takiplerini ve tedavilerini yaptırmaları gerekir.
HPV aşısı ne zaman ve nasıl yapılır?
HPV aşılarının ideal olarak hem kadında hem erkekte cinsel aktivitenin henüz başlamadığı 11-12 yaşlarında yapılması gerekmektedir. HPV aşılarının kadında 26'dan sonra erkekte 21'den sonra uygulanması yeterli yarar sağlamamaktadır. 45 yaşından sonra aşıların uygulanması gereksiz kabul edilmektedir.
Günümüzde iki çeşit yüksek riskli HPV aşısı vardır. İkili aşı (Tip 16, 18’e etkili) Cervarix ve siğillere de etkili dörtlü aşı (Tip16, 18 ve Tip 6,11) Gardasil adı ile piyasada bulunmaktadır. Her iki aşı da rahim ağzı kanseri için önleyici etkiye sahiptir. Yakın zamanda piyasaya verilmesi beklenen dokuzlu aşı (kanserojen HPV Tip 16, 18, 45, 31, 33, 52, 58 ve Tip 6,11’e etkili) rahim ağzı kanserine karşı korunmada daha büyük katkı sağlayacaktır. Tüm HPV aşıları koldan kas içine 3 ayrı doz olarak yapılmaktadır. Gardasil aşı, ilk dozdan sonra 2. ve 6.ayda tekrar dozları, Cervarix aşı da ise ilk dozdan sonra 2. ve 6. ayda tekrar dozlarının yapılması gerekir.
Meme kanseri erken teşhisi için mamografi ne zaman yapılmalı?
Her kadın meme kanseri riski taşımaktadır. Ailesinde (kız kardeşi, anne ve teyzesinde) meme kanseri olan kişilerde meme kanseri için risk artmıştır. Ailede iki veya daha fazla kişide meme kanseri varsa risk 10 kat artmaktadır. Menopozda on yıldan uzun süre hormon kullanımı, şişmanlık, radyasyona maruz kalmak da meme kanseri riskini artırmaktadır. Meme kanseri en sık 60-69 yaşlarında görülür. Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi başarısı daha yüksektir.
Ailesinde meme kanseri olan kadınların meme incelemesine (muayene, mamografi ve meme ultrasonu),kanserin görüldüğü yaştan 10 yıl daha önce başlanmalıdır. Riskli olmayan grupta 40-49 yaş aralığında tarama için mamografi yapılmasına gerek olmadığı kabul edilmektedir. 50-59 yaş aralığında 2 yılda bir mamografi yapılması, 60-69 yaşlarında yılda bir tarama amaçlı mamografi ve meme ultrasonu yapılması önerilmektedir. 60 yaş öncesinde her yıl mamografi yapılmasından vazgeçilmesinin nedeni, gereksiz biyopsi, müdahale ve gereksiz stres yaratma gibi riskleridir. Kadının kendisinin ve hekimin yapacağı periyodik meme muayeneleri ilerlemiş meme kanserini ortaya koymakta yararlı olabilir.
Kemik erimesi taraması ne zaman yapılmalı?
Kemik erimesinin varlığını araştırmak için menopozun başlangıcında bir kez ve menopozdan sonraki yıllarda 3 yılda bir ‘kemik mineral dansitometrisi’ (KMD) yapılması gerekir. Erken menopoz, kortizon hormonu kullanımı, ailede ve geçmişinde kemik kırığı öyküsü, minyon vücut yapısı (< 57kg), sigara kullanımı, yetersiz D vitamini- kalsiyum alımı olan kadınlar kemik erimesi için daha fazla risk altındadırlar. Bu kişilerin kemik erimesi (osteoporoz) ve kırık riskini ortaya koymak için KMD testini kendilerini takip eden doktorlarının belirleyeceği sıklıkta yaptırmaları gerekir.
Sağlıklı bir menopoz sonrası hayat için neler yapılabilir?
Bedensel etkinliği arttırmak için her gün veya en azından haftada birkaç gün en az 30 dakika orta düzeyde egzersiz yapılmalı.
Kafein, şeker, tuz ve alkol tüketiminin azaltılmalı veya engellenmeli.
Sigara içilmemeli.
Yağdan fakir, yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli, yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini içeren gıdalar tüketilmeli.
Düzenli ve yeterli uyku uyunmalı, uykusuz kalınmamalı.
Andropoz Nasıl Geçer?
Andropoz, eğer yaşlanmaya bağlı bir durumdan kaynaklanıyorsa kendiliğinden geçmez ve zaman içerisinde belirti ve semptomları daha ağır hale gelebilir. Testosteron seviyelerinde düşme eğer farklı tıbbi nedenlerden kaynaklanıyorsa, altta yatan sorunların giderilmesi durumun ortadan kalkmasına yol açabilir.
Andropoz Nasıl Tedavi Edilir?
Birçok birey andropoz belirti ve semptomlarını durum kendisine ciddi zorluklara neden olmadıkça veya hayatını aksatmadığı sürece, muhtemelen tedavi olmaksızın yönetebilir. Andropoz semptomları için en yaygın tedavi türü düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme, stresi azaltma ve yeterli uyku düzenine sahip olma gibi daha sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapmaktır.
Bu yaşam tarzı alışkanlıkları tüm bireylerin hayat kalitesinde yükselme ve fayda sağlayabilir. Andropoz semptomları yaşayan erkekler bu alışkanlıkları benimsedikten sonra genel sağlıklarında dramatik bir değişiklik gözlemleyebilir.
Depresyon ve anksiyete gibi psikolojik durumlarda hekim kontrolünde yapılacak ilaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi ve yaşam tarzı değişiklikleri etkili olabilir.
Eğer tanı sürecinde yapılan kan testlerinin sonuçları, bireyde testosteron eksikliğini olduğunu gösteriyorsa, birey hormon sorunları konusunda uzman bir endokrinologa yönlendirilebilir.
Uzman bu teşhisi doğrularsa, hormon eksikliğini düzeltmek ve bireyin belirtilerini hafifletmek için bireye testosteron yerine koyma tedavisi önerebilir. Testosteron yerine koyma tedavisi tabletler, bantlar, jeller, implantlar veya enjeksiyonlar şeklinde gerçekleştirilebilir.
Andropoz İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri Ve Evde Bakım
İlerleyen yaşla birlikte hemen herkesin testosteron seviyelerinde düşüş olması normaldir. Çoğu erkek için semptomlar tedavi olmaksızın yönetilebilir. Eğer belirtiler kişinin hayat kalitesini düşürüyorsa, hekime danışılmalıdır.
Doktor durumun belirti ve semptomlarını yönetmeye veya tedavi etmenize yardımcı olacak öneriler sunabilir. Ancak sağlıklı yaşam önerileri andropoz için en önemli çözüm yollarından birisidir.
Andropoz Belirtileri
Diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi, andropoz belirtileri de kişiden kişiye farklılık gösterir. Ortaya çıkan belirtiler; fiziksel, cinsel ya da psikolojik olabilir. Yaş ilerledikçe belirtilerin şiddeti artabilir.
Testosteron; cinsel dürtü ve fonksiyonların düzgün şekilde çalışması için oldukça önemlidir. Vücuttaki hormon seviyesi düştükçe, kişide ereksiyon problemleri görülebilir. Aynı zamanda, sperm sayısında da azalma gözlenir.
Andropoz belirtileri ile beraber kişide birtakım duygusal problemler de yaşanabilir. Genel depresyon hali sıklıkla görülen bir durumdur. Hayattan keyif alamama, sürekli mutsuzluk ve sinirli ruh hali görülebilir. Testosteron seviyesinin düşmesine bağlı olarak zayıflayan ve azalan kas dokuları nedeniyle kişi kendini bitkin ve yorgun hisseder. Aynı zamanda, uyku düzeninde de birtakım problemler görülebilir.
Testosteron seviyesinin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan belirtilerden biri de özellikle karın ve bel bölgesinden kilo alınmasıdır. Vücudun yağ tutmaya daha eğilimli hale gelmesi nedeniyle göğüs ve karın bölgesinde yağlanma görülebilir.
Diğer sık görülen belirtiler ise şu şe şekildedir:
•Cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık
•Erken boşalma
•Testislerde küçülme
•Kısırlık
•Unutkanlık
•Kilo alma
•Özgüven kaybı
•Vücut tüylerinde azalma
•Kemik erimesi
•Anemi
•Anksiyete
•Motivasyon kaybı
Yukarıda sayılan belirtiler çoğu durumda erken yaşlarda çok yavaş ve fark edilmeyecek kadar hafif olsa da bazı özel durumlarda andropozun görülmesi beklenen yaş aralığından daha öncesinde de şiddetli belirtilerle karşılaşabilir. Bu erken belirtilere neden olan en yaygın faktör ise testis kanseri veya başka bir nedenden dolayı ameliyatla testislerin alınmasıdır. Bu duruma ek olarak, prostat kanseri hastaları testosteron seviyesini sınırlayıcı ve düşürücü bazı ilaçlar kullanırlar. Bu nedenle, bu ilaçları kullanan kişilerde, ileri yaşlarda beklenen andropoz belirtileri daha erken ortaya çıkabilir.
Andropoz; her erkekte görülebilecek doğal bir süreçtir. Ancak, belirtilerin kişinin sosyal ve iş yaşamını sekteye uğratması çeşitli psikolojik sorunlara neden olabilir. Türü ve şiddeti kişiden kişiye değişen belirtiler, bazı durumlarda hayat kalitesini ciddi anlamda azalttığı için bu konuda psikolojik destek alınabilir.
Andropoz Tedavisi
Yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler ve bazı hususlara dikkat edilmesi andropoz belirtilerinin daha geç yaşlarda ortaya çıkmasını sağlayabilir. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek, hormon seviyesini daha uzun süreler boyunca istenilen seviyelerde tutacaktır. Özellikle sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenme düzenine sahip olmak belirtilerin daha geç ortaya çıkması ve daha hafif geçmesini sağlar.
Hem andropoz sonucunda ortaya çıkan hem de kişinin sosyal yaşamında karşılaşabileceği sorunlarla şiddetlenen psikolojik problemlerin önüne geçmek için antidepresan kullanılabilir. Aynı zamanda, psikoterapi de andropoz belirtilerinin şiddetli görüldüğü kişiler için yararlı olabilir.
Kadınlara uygulanan hormon replasman tedavisine benzer şekilde, erkeklerde de testosteron replasman tedavisine başvurulabilir. Her hormon tedavisinde olduğu gibi, testosteron replasman tedavisinin de ciddi yan etkileri bulunur. Uzman doktorlardan bu konu hakkında detaylı bilgi almak ve bu tedavinin kişinin tıbbı geçmişine ne kadar uygun olduğunu tespit etmek büyük önem taşır. Bu tedavi yöntemi, daha çok belirti gösteren kişilerde uygulanan bir yöntemdir.
Testosteron vücuda birçok farklı yoldan verilebilir. En sık kullanılan yöntemler arasında testosteron bantlarıyla deriden testosteron verilmesi ve direkt cilde uygulanan testosteron kremleri bulunur.
Bu yönteme ek olarak kapsül halinde alınabilecek ilaçlar da mevcuttur. Ancak, karaciğer yetersizliği olan ve böbrek ya da kalp rahatsızlığı geçmişi olan kişiler için yan etkilerinden dolayı kapsül tedavisi önerilmez.
Testosteron iğnesi de andropoz tedavisinde başvurulan diğer bir yöntemdir. Testosteron iğnesi direkt olarak kas içine uygulanır. Ani hormon değişimi nedeniyle, bu tedavi uygulandıktan sonra ani duygu durum değişiklikleri görülebilir.
Testosteron replasman tedavisi; prostat ve meme kanseri hastaları, şiddetli uyku apnesi yaşayan kişiler ve çeşitli kalp rahatsızlığı olan hastalara önerilmez. Kişiye uygun tedavi yöntemi, tıbbi geçmiş göz önünde bulundurularak uzman doktor tarafından seçilir.
Belirtilerin şiddeti ve kişide ne gibi etkilere sebep olduğu uygulanacak tedavi planını da etkileyecektir. Yan etkileri ve riskleri nedeniyle, hormon tedavisine başlanmadan önce kişinin bu durumu iyice düşünmesi ve ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında detaylı bilgi edinmesi gerekir.
Andropoz Nedenleri Nelerdir?
Her erkekte testosteron üretimi farklı düzeydedir. Orta yaşa gelen tüm erkeklerin testosteron seviyesinde bir miktar azalma olsa da kişi üzerinde yarattığı etkileri aynı düzeyde olmayabilir. Farklı bir deyişle 40 yaşından sonra erkeklerde testosteron seviyesi gerilese de bu gerileme, her erkekte aynı seviyede olmaz. Bu yönüyle andropoz, kadınlarda görülen menopoz döneminden oldukça farklıdır. Kan dolaşımındaki testosteron hormonunun azalması en önemli andropoz nedeni olarak bilinir. Ancak erkeklerde yaşın ilerlemesiyle birlikte oluşan tek farklılık, testosteron seviyesinin azalması değildir. Özellikle seks hormonu bağlayan globülin (SHBG) de andropoz oluşumunda önemli bir rol oynar. SHBG, kanda bulunan ve vücut için gerekli olan testosteronun bir kısmını bağlayan hormondur. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kanda SHBG hormon düzeyi de artar. Bu durum, biyolojik olarak kullanılabilir durumda olan testosteron seviyesinin azalmasına yol açar. Tüm bunlara bağlı olarak testosteron seviyesi geriler ve testosteron ihtiyacı olan doku ve organlar testosteron hormonunu yeterince alamaz. Kişide testosteron eksikliğine bağlı olarak görülen şikayetler oluşmaya başlar ve böylece kişi, andropoz dönemine girmiş olur
Psikolojik Belirtileri
Kendinizi iyi hissetmiyorsanız,
Hayattan zevk almamaya başladıysanız,
En iyi zamanlarınızın geride kaldığını hissediyorsanız,
Kendinizi tükenmiş, dibe vurmuş hissediyorsanız,
Karamsarlık, kaygı ve huzursuzluk hislerinizle başa çıkamıyorsanız,
En ufak şeylere alınmaya ve sinirlenmeye başladıysanız,
Bedensel Belirtileri
Aşırı terleme, sıcak basması problemleri yaşıyorsanız,
Cildinizde kuruluk ve tüylerinizde azalma varsa,
Sürekli bir halsizlik ve yorgunluk hissiyle kendinizi daha güçsüz hissediyorsanız,
Dikkatinizi toplamakta zorlanıyorsanız,
Sırt ağrılarınız, yaygın kas ve eklem ağrılarınız varsa,
Memelerinizin büyüdüğünü fark ediyorsanız,
Kemik erimesi ve kemik kırıkları görülmeye başladıysa,
Deri altı ve karın içi yağ dokunuzdaki artışla birlikte göbek bölgenizde yağlanma varsa,
Kansızlık şikayetleriniz başladıysa,
Uyku problemleri yaşıyorsanız,
Zihinsel faaliyetlerde zayıflama,
Cinsel Belirtileri
Cinsel isteğinizde azalma varsa,
Sertleşme problemi yaşıyorsanız,
Meni miktarında azalma ve kıvamında değişiklik görüyorsanız,
Sabah ve gece sertliğinde azalma varsa mutlaka bir üroloji uzmanına başvurmanız gerekir.
Andropoz Tedavisi Var mıdır?
Andropoz, çok basit bir kan tahlili ile kişinin hormonlarına bakılarak tespit edilir. Kişinin erkeklik hormonu düşüklüğü ve oranı test edilir. Üroloji uzmanı, kişinin şikayetlerini dinler ve sonrasında fiziksel muayene yapar, hastanın testislerinde ufalma, kıvamda yumuşama, küçülme gibi belirtiler andropoz belirtisidir. Eğer üroloji uzmanı uygun görürse hastaya dışarıdan erkeklik hormonu tableti, iğne ya da yavaş emilimli bantlar ile bu sorun çözülebilir. Bu tedaviyi alan çoğu erkekte bedensel belirtilerin düzeldiğini, kendine olan güvenini kazandığını, fiziksel gücünün arttığı ve cinsel arzudaki azalmanın durduğu gözlenmiştir.
Andropoza Girmemek için Alınması Gereken Tedbirler Nedir?
Andropoz doğanın erkekler için getirdiği bir süreçtir. Bu süreç önlenemez ancak ertelenebilir. Bu süreci ertelemek için yaşam kalitenizi artırmanız gerekir.
Beslenme alışkanlıklarınıza dikkat etmelisiniz. Yağlı, kızarmış yiyeceklerden özellikle fast-food ürünlerinden uzak durmalısınız. Yaban mersini, kırmızı biber, istiridye, domates, yeşil çay, brokoli tüketmeniz faydalı olacaktır.
Alkolü günde en fazla iki kadehle sınırlayın ve tercihinizi kırmızı şaraptan yana kullanın. İşlenmiş şekerlerden, pastanelik ürünlerden, yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden ve özellikle de fast-food'dan kaçının.
Beslenmenize özellikle B6, B12 ve folik asit gibi B grubu vitaminleri ve çinko, magnezyum, selenyum gibi mineralleri ekleyin.
Fazla kilolarınızdan kurtulmalı ve formda kalmaya çalışmalısınız. Düzenli yürüyüşler yaparak sağlığınızı korumalısınız.
Kendinize zaman ayırmalısınız. Eşinizle, çocuklarınızla kaliteli zamanlar geçirmeli, seyahat, sinema gibi etkinliklere katılmalısınız.
Olası kalp, şeker , kolesterol hastalıklara yakalanmadan önce tedbir almalısınız. Bunun yolu da yine sağlıklı beslenmeden geçiyor.
Uyku düzeninize özen göstermeli yeterince uyumalısınız.
Bu etmenler andropoz dönemine girmenizi geciktirir. Ancak yaşınız 50 olduğunda mutlaka bir doktora gidip testosteron seviyenizi kontrol ettirin. Eğer testosteron seviyeniz de bir azalma söz konusu ise gereken tedaviler hemen başlayın.
Resim Kaynak :
Pixabay
Menopoz ve Andropoz Nedir?
Menopoz Nedir?
Menopoz, kadınların adet döngülerinin bitişine işaret eden biyolojik ve doğal bir süreçtir. Bu süreç genel olarak, kadınların 12 normal adet döneminde hiç adet görmemesi ile teşhis edilmektedir. Üreme ve adet görme döneminden menopoza geçilen dönem ise “menopoz esnasında” anlamına gelen perimenopoz olarak isimlendirilir. Menopoz yaşı normal şartlarda 40 ila 50'li yaş gruplarında olurken, bazı durumlarda perimenopoza bağlı olarak adet düzensizliği 30’lu yaşlardan başlayarak da ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu durum, erken menopozun her zaman gerçekleşebileceği anlamına gelmemektedir.
Perimenopoz süresi boyunca kişinin vücudundaki östrojen düzeyi, yani kadınlık hormonu düzeyi düzensiz bir biçimde yükselip azalmaya başlar. Buna bağlı bir biçimde menopoz dönemi boyunca kişide ortaya çıkabilecek sıcak basması, vajinal kuruluk ve enerji düşüklüğü gibi fiziksel belirtilerin yanı sıra, duygusal durumu etkileyen belirtiler sebebiyle de uyku düzeni bozulabilir. Bu belirtilerin hafifletilmesi ve giderilmesi amacıyla hormon tedavisinden hayat tarzı değişimine kadar birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır.
Menopoz Dönemleri Nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütü'nün yapmış olduğu sınıflandırmaya göre menopoz üç döneme ayrılır:
Premenopoz: İlk semptomların görüldüğü dönemden menopoza kadar olan zamanı kapsar. Yumurtalıklarda folikül aktivitesi yavaşlayıp adetler düzensizleşir. Bu süreç 1-2 aydan 1-2 yıla kadar sürebilmektedir.
Menopoz: En son âdet kanamasının görüldüğü dönemdir.
Postmenopoz: Menopozdan yaşlılık dönemine kadar olan 6 ila 8 senelik süreyi kapsar. Bir kadının postmenopoz olabilmesi için 12 ay boyunca adet görmüyor olması gerekmektedir.
Menopoz Çeşitleri Nelerdir?
Menopoz oluşum biçimine göre de sınıflandırılmaktadır:
Doğal Menopoz
Menopozun bilindiği üzere gerçekleşmesidir.
Erken Menopoz
Erken menopoz, menopozun 45 yaşından önce meydana gelmesi durumudur. Erken menopoz nedenleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;
Nedeni belirsiz durumlar,
Otoimmün hastalıklar,
Radyoterapi,
Kemoterapi,
Enfeksiyonlar,
Çevresel nedenler,
Kürtaj ve düşükler,
Sık gebelik,
Aşırı şişmanlık,
Hipotiroidizm.
Erken Menopoz Belirtileri Nelerdir?
Erken yaşta menopoz görülmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Erken menopoz belirtileri ise;
Ateş,
Uyku problemleri,
Depresyon,
Sıcak basması,
Gergin olma ve çok kolay sinirlenme,
Cinsel fonksiyon bozukluğu,
Saç dökülmesi,
Duygu ve durum bozuklukları,
Aşırı kilo alımı,
Kemik erimesi,
Bilişsel fonksiyonlarda düşüş olarak sıralanabilir.
Cerrahi Menopoz
Bazı cerrahi müdahaleler zamanından önce menopoza girmeye sebebiyet verebilmektedir. Adet gören bir kadının yumurtalıkları ameliyat ya da cerrahi bir işlem sonucunda alınırsa, adet kesilir ve menopoz oluşur. Ayrıca radyasyon tedavileri ve kemoterapi gibi kanser tedavileri de menopoza sebep olabilmektedir. Ancak kanser kemoterapileri sırasında görülen yumurtalıkta işlev kaybı geri dönüşümlüdür.
Menopoz Nedenleri Nelerdir?
Sıkça sorulan ‘’Menopoz neden olur?’’ sorusuna cevap olarak, sürecin gelişimine neden olan birkaç sebep verilebilir. Bunlardan en sık görüleni, yaşa bağlı olarak üreme hormonlarındaki doğal azalmadır. Bu nedenle, özellikle de kadınlar arasında menopoz yaşı çok merak edilmektedir. Kişiler 30'lu yaşların bitişine doğru yaklaştığında yumurtalıklar menstrüasyonu (âdeti) düzenleyen östrojen ve progesteron hormanlarını daha az miktarda üretmeye başlar. Bu da doğurganlığın azalmasına sebep olmaktadır.
40’lı yaşlardan başlayarak, ortalama 51 yaşına kadar adet dönemlerinde sürenin azalma uzama ya da dönemin daha hafif, daha ağır veya hiç yaşanmama gibi değişiklikler gözlemlenebilmektedir. Bu dönem, yumurtalıkların yumurta üretimini tamamen durdurup adet dönemine girmemeye kadar uzanan doğal bir süreçtir.
Kişinin rahminin alındığı fakat yumurtalıklarının alınmadığı bir histerektomi işlemi çoğunlukla hemen menopoza sebep olmaz. Kişi artık adet görmüyor olsa bile, yumurtalıkları hala yumurta ile östrojen ve progesteron hormonu üretir. Fakat hem rahmin hem de yumurtalıkların çıkarıldığı total histerektomi gibi cerrahi uygulamalar hemen menopoza sebep olabilir. Böylelikle kişinin adet dönemleri anında durur. Normal koşullarda birkaç yıl içerisinde ortaya çıkabilecek hormonal değişimler aniden gerçekleştiği için şiddetli sıcak basmaları, ağrılar ve diğer menopoz semptomlarının ortaya çıkması muhtemeldir.
Diğer yandan radyasyon tedavisi ve kemoterapi gibi kanser tedavileri, hem doğrudan menopoza sebebiyet verebilir hem de tedavi esnasında ya da hemen tedavi sonrasında sıcak basması gibi menopoz belirtilerinin ortaya çıkmasına davetiye hazırlayabilir. Kemoterapiden sonra gerçekleşen menstrüasyonun ve doğurganlığın durması durumu ise çoğu vakada kalıcı değildir. Ancak yine de doğum kontrol önlemlerinin alınması, önlem alma açısından gerekli olabilmektedir.
Erken menopoz veya erken yumurtalık yetmezliği ise kadınların yaklaşık olarak %1’inde 40 yaşından önce ortaya çıkmaktadır. Genetik etkenlerden ya da otoimmün hastalıklardan kaynaklanan nedenlerden dolayı kişinin yumurtalıkları yeterli seviyede üreme hormonu üretemediğinde erken menopoz durumu ortaya çıkabilmektedir. Fakat birçok vakada buna neden olacak olabilecek hiçbir durum bulunmamaktadır. Bu durumun meydana geldiği vakalarda beyin, kalp ve kemiklerin sağlığı ve yapısını korumak amacıyla doktorlar tarafından en azından doğal menopoz yaşına kadar süren bir hormon tedavisi önerilmektedir.
Menopoz Belirtileri Nelerdir?
Menopoz belirtileri ve bulguları her kadında, menstrüasyon düzenindeki değişimler de dâhil olmak üzere, farklılık göstermektedir. Düzenli üreme ve adet döneminden menopoz dönemine kadar olan perimenopoz sürecinin oluşumunu sağlayan aylar ya da yıllarda kişi, başta düzensiz adet dönemleri olmak üzere;
Cilt kuruluğu,
Gece terlemeleri,
Kilo artışı,
Yavaşlayan metabolizma,
Memede dolgunluk kaybı,
Ruh halinde ani değişimler,
Saç tellerinin incelmesi,
Sıcak basmalar,
Üşüme,
Uyku problemleri,
Vajinal kuruluk gibi çeşitli belirti ve bulgulardan muzdarip olabilir.
Perimenopoz esnasında adet döneminde atlama olması, sık görülen ve beklenen bir durumdur. Çoğunlukla adet dönemleri bir ay atlar ve sonraki dönemde tekrardan başlar veya birkaç ayı atlayıp birkaç ay boyunca tekrardan aylık döngüler başlatır. Ayrıca adet dönemi daha kısa döngüler biçiminde gerçekleşme eğilimindedir. Bu sebeple daha sık tekrarlayabilmektedir.
Fakat düzensiz dönemlere rağmen gebelik gelişimi mümkündür. Bu nedenle de bir adet dönemini atlayan, fakat menopoz geçişine başlayıp başlamadığından emin olamayan kadınların hamilelik testi yaptırması önerilmektedir. Menopoz sürecinin sonrasında vajinada hala kanama varsa, bu durumda mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Zira erken kontrol ve buna bağlı olarak gerçekleşen erken teşhis, tedavi sürecine çok büyük katkı sağlar.
Menopoz ile Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?
Menopoz döneminden sonra kişilerin bazı tıbbi durumlarla karşılaşma riskinde artış gözlemlenmektedir. Bu tıbbi durumlar arasında öncelikle kardiyovasküler hastalıklar, yani kalp ve dolaşım sistemi sorunları görülmektedir. Kalp hastalıkları, kadınlarda da erkeklerde olduğu gibi en önde gelen ölüm sebepleri arasında bulunmaktadır. Bundan dolayı düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme ve sağlıklı kiloyu korumak kişinin sağlığı için önemlidir.
Ayrıca kişiler bu durumdan doğabilecek yüksek kolesterolü ya da tansiyonu kontrol altında tutulması için yapılması gereken şeyleri öğrenmek üzere bir doktora başvurmalıdır. Böylece ortaya çıkabilecek komplikasyonlar en aza indirgenmiş olur.
Osteoporoz, kişide kemiklerin kırılgan ve zayıf olmasına sebebiyet veren kırık riskinin artmasına sebep olmaktadır. Kişiler menopoz döneminden sonraki ilk birkaç sene içerisinde, kemik yoğunluğunu hızlı bir biçimde kaybederek yüksek osteoporoz riski ile karşı karşıya kalır. Bu süreç içerisinde kadınlar özellikle bilek, kalça ve omurga üzerinde meydana gelebilecek kırıklara karşı hassas hale gelirler.
Ayrıca perimenopoz süreci esnasında ve menopozdan sonra metabolizma yavaşladığı için kişilerde kilo alma durumları görülebilir. Kişi mevcut ağırlığını korumak için daha az yemek yeme ve daha fazla egzersiz yapma ihtiyacı duyabilmektedir.
Diğer yandan vajina ve üretra dokularındaki elastikliğin yitirilmesi neticesinde ise bahsi geçen kişinin;
İdrar yolu enfeksiyonları,
Sık, ani ve güçlü idrara çıkma dürtüsü,
İstem dışı idrar kaçırma,
Öksürme, gülme ya da ağırlık kaldırma sebebiyle idrar kaçırma gibi sorunlar yaşaması olasıdır.
Bireyin Kegel egzersizleri ile pelvik kaslarını güçlendirmesi ve topikal vajinal östrojen tedavisi alması, bu şikâyetleri hafifletmeye yardımcı olabilir. Buna ek olarak doktor kontrolünde gerçekleşecek ve sürdürülecek bir hormon tedavisi, aynı zamanda idrar tutamama ve menopozal idrar yolu ile sonuçlanabilen vajinal değişimler için etkili bir tedavi yöntemi olabilmektedir.
Menopoz Cinsel Hayatı Etkiler mi?
Menopozda cinsellik, merak edilen diğer bir konudur. Vajinada azalan nem ve elastikiyet kaybından kaynaklanan vajinal kuruluk, cinsel ilişki esnasında ağrılara, yaralanmalara ve hafif kanamalara sebebiyet verebilmektedir. Ayrıca, duyu azalması bireyin cinsel isteğini azaltabilir. Bu durumlarda kullanılacak su bazlı vajinal nemlendirici ya da kayganlaştırıcılar kişiye cinsel ilişki esnasında yardımcı olabilir. Eğer vajinal kayganlaştırıcıların kullanımı yeterli sonuçları sağlamazsa, yine doktor önerisinin ardından vajinal krem, tablet ya da halka şeklinde bulunan bölgesel vajinal östrojen tedavisi pozitif sonuçlar verebilmektedir.
Menopoz Tanı Yöntemleri Nelerdir?
Menopozu teşhis etmek için normal koşullar içerisinde testlere gerek yoktur. Menopoz belirti ve bulgularının ortaya çıkması çoğunlukla menopoz geçişine, yani perimenopoza başlangıç tanısının konulması için yeterli olmaktadır. Düzensiz adet dönemleri ya da sıcak basması gibi belirtilere ilişkin endişeleri olan kişiler doktorlarına başvurmalıdır. Bazı durumlarda ise daha ileri tanı konulması gerekli olabilir. Bu tür durumlarda ilgili hekim, çeşitli hormonların düzeylerini kontrol etmek için kan testi önerebilmektedir.
Bu testlerin içerisinde FSH yani folikül uyarıcı hormon ve östrojen yani estradiol testleri yer almaktadır. Menopoz ortaya çıktıkça kişinin FSH düzeylerinde artış gözlemlenirken, östradiol düzeylerinde azalma gözlemlenir. Tiroit uyarıcı hormon testi ise hipotiroidizmin yani yetersiz tiroidin menopozdakiler ile benzer belirtilere sebep olup olmadığının saptanması için kullanılabilir.
Menopoz Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Menopoz herhangi bir tıbbi tedavi gerektirmez. Tıbbi tedaviden ziyade menopoz tedavisi, kişiye rahatsızlık verebilecek olan belirti ve bulguları hafifletmeye ve yaşlanma ile meydana gelebilecek kronik durumların önüne geçmeye ya da yönetmeye odaklanır.
Menopoz semptomlarını yönetmek için kullanılacak tedaviler içerisinde öncelikle hormon tedavisi bulunmaktadır. Östrojen tedavisi, menopozda ile kişide ortaya çıkan sıcak basmalarını gidermek için en etkili tedavi yöntemidir. Ayrıca östrojen kemik kaybını önlemeye yardımcı olmaktadır. Doktor kişinin bireysel ve ailevi tıbbi geçmişine bağlı bir şekilde belirtilerin giderilmesi için gerekli en kısa süre boyunca en düşük dozda olan östrojen tedavisini önerebilir.
Rahmi alınmayan kişilerin östrojene ek olarak denge sağlamak amacıyla progestine ihtiyacı olmaktadır. Uzun süreli hormon tedavisi gören kişilerde bazı kardiyovasküler ve meme kanseri riskleri artmaktadır. Fakat menopoz dönemi süresince hormon kullanımı bazı vakalarda tedaviye önemli katkılar sağlamıştır. Risklerin en aza indirilmesi için bu tür bir tedaviye başlamadan önce mutlaka doktor tarafından görüş ve tavsiye alınması gerekmektedir.
Vajinal kuruluğu gidermek için ise vajinal östrojenden yararlanmak mümkündür. Bu tedavi tekniğinde östrojen vajinal krem, tablet ya da halka kullanılarak doğrudan vajinaya iletilebilir. Bu tedavi, vajinal dokular tarafından emilen az miktarda östrojeni vücuda sağlar ve vajinal kuruluk problemi gibi cinsel ilişkiyi olumsuz etkileyebilecek sorunları veya bazı idrar sorunu belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.
SSRI olarak isimlendirilen seçici serotonin geri alım inhibitörü ilaç sınıfında bulunan bazı antidepresanlar az miktarda kullanıldıkları takdirde, menopozun sebep olduğu sıcak basmalarını azaltmaya yardımcı olabilmektedir. Diğer sağlık durumları sebepleriyle östrojen alamayan ya da herhangi bir duygudurum bozukluğu için antidepresan kullanmak zorunda olan kişilerde sıcak basmalarının doğru bir şekilde yönetilmesi için hekim önerisi ile düşük dozlu bir antidepresan alımı yararlı olabilmektedir.
Normal koşullarda nöbet geçirme vakalarında kullanılan ilaçların aynı zamanda sıcak basmalarını azaltmaya yardımcı olduğu da gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, östrojen tedavisini alamayan kadınlarda veya gece sıcak basması sorunu yaşayan bireylerde yarar sağlayabilmektedir. Tipik olarak yüksek tansiyonu tedavi etmek amacıyla kullanılan ilaçlar sıcak basmalarına karşı bireye biraz rahatlama sağlayabilmektedir.
Doktorlar osteoporozun önüne geçmek ya da tedavi etmek amacıyla kişinin bireysel sağlık durumunun gerektirdiği ihtiyaçlara bağlı kalarak çeşitli ilaçları tavsiye edebilmektedir. Kemik kaybı ve kırık riskini en aza indirgemeye yardımcı olan birkaç ilaca ek olarak kemikleri güçlendirmeye yardımcı olan D vitamini takviyelerinin kullanımı, ancak doktor önerisinden sonra mümkün olabilmektedir.
Menopozun Belirtileri nelerdir?
Sıcak basmaları, gece terlemeleri, ciltte kızarma, uykusuzluk, çarpıntı, konsantrasyon kaybı yaygın olarak görülen menopozun ilk belirtileridir. Menopozdaki tüm bu belirtilerin nedeni temel kadınlık hormonu olan östrojenin artık yumurtalıklar tarafından yapılmıyor olmasıdır. Azalan östrojen hormonu kadınlarda daha nadir olarak unutkanlık, baş ağrısı, sinirlilik, depresyon, cinsel isteksizlik, uyarılmada yetersizlik, vajinada kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, sık idrara çıkma, kilo almaya yatkınlık, eklem ağrıları gibi belirtilere yol açabilmektedir. Östrojen azlığının uzun dönemdeki etkileri boy kaybı, ciltte incelme, meme dokusu kaybı, kolesterol düzeyinde değişiklikler, kalp hastalığı riski, kemik erimesi (osteoporoz),kemik kırığı artışı gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sonuçlardır.
Menopozun cinsel organlar üzerindeki etkileri en belirgin hissedilen değişikliklerdir. Menopozun ilerleyen dönemlerinde vajinada atrofi adı verilen incelme elastikiyet kaybı meydana gelmektedir. Giderek artan bu durumun nedeni östrojen hormonunun çok düşük olmasıdır. Bu dönemde vajina mukozası kollajen ve yağ dokusunu yitirir ve sıvı tutma yeteneğini kaybeder. Bunun sonucu olarak vajina duvarındaki esnemeyi sağlayan rugalar düzleşir. İncelen mukoza küçük bir travma ile zedelenebilir hale gelmektedir. Bu durum ağrılı cinsel ilişkiye yol açabilmektedir. İleri yaşlılık dönemlerinde vajinadaki atrofi nedeniyle giderek daha az cinsel ilişkiye girme sonucu vajinada darlık gelişmektedir.
Östrojen azalması vajinada koruyucu vasıfta olan laktobasillerin azalmasına sebep olmakta ve bu durum asidik (normalde pH:5 ) olması gereken vajina ortamının alkalen hale gelmesine yol açmaktadır. Alkalen vajina ortamında fırsatçı mikroplar vajinada kolayca yerleşerek vajinit oluşmaktadır. Bu enfeksiyonlar idrar yollarına da kolayca yayılabilmektedir.
Vajina atrofisi sonucu cinsel ilişki sırasında ağrı, yanma ve kanama, vajinit, kaşıntı, vajinada darlık oluşabilmektedir. İdrar kanalı (üretra) ve mesane mukozasında da incelme oluşmakta ve bu yüzden idrar yanması, ani idrar hissi (urge inkontinans) ile birlikte idrar kaçırması ve sık idrar yapma hissi gibi yakınmalar oluşabilmektedir.
Yine ilerleyen menopoz dönemlerinde cinsel organları yerinde tutan bağlarda da incelme oluşmakta ve yapısal yatkınlık durumlarında rahimde ve vajinada sarkmalar hızlanabilmektedir.
Vaginada atrofi belirtileri olan kadınlarda vajina içine (lokal) düşük dozlu östrojen hormonu içeren ilaçlar bu sorunu büyük ölçüde ortadan kaldırabilmektedir. Bu ilaçların kullanım süresi 1 yılı geçince genel kontrollerin yapılması gerekmektedir.
Menopozda Cinsellik
Cinselliğin menopoz dahil her yaşta sağlık belirtisi olduğu kabul edilmektedir. Cinsellik yaşam boyu devam etmekte, ancak zamanla fizyolojik farklılıklar oluşmaktadır. Yaşlandıkça diğer tüm bedensel işlevlerde olduğu gibi cinsel işlevlerde doğal değişiklikler meydana gelmektedir. Menopozdan sonra kadınlarda cinsel açıdan uyarılma ve ıslanmada gecikme veya azalma, orgazma ulaşma süresinde uzama veya şiddetinde azalma olabilmektedir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken süre uzamaktadır.
Kadınlar yaşlanırken özellikle menopoz döneminde cinselliğinin bittiğini düşünebilmektedirler. Aksine, menopoz hamile kalma tehdidi ortadan kalktığı için kadın açısından cinsel özgürlüğün başladığı bir dönemdir.
Cinsel yaşam odaklı bir yaşlanma süreci hem erkekler hem kadınlar için yaşlanmayı sağlıklı hale getirmektedir. Yaşlanma ile oluşan doğal farklılıklar nedeniyle cinsel birleşme dışında cinsel haz ve doyum sağlayan birçok cinsel eylem çiftler tarafından uygulanmalıdır. Dokunarak cinsel açıdan uyarılma ve dokunmanın yarattığı cinsel hazza odaklanma sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için çiftlerin uygulayabileceği etkili yöntemlerdir.
Bu nedenle hem kadınlar hem erkekler bedenlerindeki yaşa bağlı fizyolojik değişikliklerini bilerek, doyumlu bir cinselliği yaşam boyu sürdürmenin yollarını aramalıdırlar. Doyumlu bir cinsel yaşamın bedensel ve ruhsal sağlığa da olumlu katkı sağlayacağı bilinmelidir. Her yaşta ve her zaman karşı cinse sevgi, cinsel arzu duyulmaktadır. Yaşam devam ettiği sürece cinselliğin hiçbir zaman bir sonu yoktur.
Menopozda Kemik Erimesi (Osteoporoz) riski artar
Menopozla birlikte kemik kütlesinde hızlı bir erime oluşmaktadır. İlerleyen menopoz dönemlerinde zayıflamış kemiklerde kırık riski artmaktadır. En sık kırıklar bel omurlarında (çökme kırığı şeklinde) ve kalçada (femur kemiği boynunda) görülmektedir. Östrojenin azalması kemik erimesi sürecini hızlandırmaktadır. Erken menopoza giren (40 yaşından önce menopoz durumu),steroid hormonu kullanan, ailede ve geçmişinde kemik kırığı öyküsü olan, vücut ağırlığı 57’nin altında olan, sigara kullanan ve yetersiz D vitamini- kalsiyum alan kadınlar kemik erimesi için daha fazla risk altındadırlar. İnsanlar hayatlarında en yüksek kemik kütlesine 20’li yaşlarda ulaşmaktadır. 50’li yaşlardan itibaren herkeste kemik kaybı hızla artmaktadır. Kadında ve erkekte görülen bu durumun nedeni cinsiyet hormonlarındaki azalmadır. Kadınlar erkeklere göre kemik erimesi sorunuyla daha fazla karşılaşmaktadırlar. Başlangıçta düşük kemik kütlesine sahip kadınlar menopozdaki hızlı kemik kaybından daha fazla etkilenirler. O yüzden menopoza geçiş döneminde her kadına ‘kemik mineral dansitometrisi’ yapılarak kişideki kemik erimesi risk boyutu değerlendirilmelidir.
Kadınlarda kemik erimesi hiçbir şikayete yol açmayacağı gibi ağrı, boyda kısalma veya kemik kırıklarıyla kendini belli edebilir. Teşhis ‘kemik mineral yoğunluğunun ölçümü’ ile kesin olarak konabilmektedir. Tedavide günde 1-1.5 gr kalsiyum ve 800Ü D vitamini ağız yoluyla alınması gerekmektedir. Kişinin yaşam tarzına ilişkin alabileceği tedbirler; yeterince güneşlenmek, yeterince balık, süt ve süt ürünlerini tüketmek, sigara kullanmamak, düzenli yürüyüş ve yüzme egzersizleri yapmak sayılabilir. Ciddi düzeyde olan kemik erimesi durumları (T skoru >-2.5) veya kırık yaşamış olanlarda kemik kütlesini artırıcı ilaçlar doktorun belirleyeceği planda uygulanabilir.
Menopozda Damar Hastalıkları ve Kan Pıhtılaşması daha sık görülür
Menopozun getirdiği beden değişiklikleri içinde yaşamsal kötü sonuçları olan en yaygın hastalık, kalp damar hastalıklarıdır. Gerek kolesterol düzeylerindeki artış, gerek damar elastikiyetindeki bozulma, gerekse pıhtılaşmaya eğilim nedeniyle kalp ve beyin damarlarında oluşan daralma ve tıkanmalar menopozun hızlandırdığı önde gelen ölüm nedenleridir. Östrojen hormonu 50 yaşından önce kadını kalp hastalıklarından korumaktadır. 60 yaşından sonra kadınlar ile erkeklerin kalp damar hastalığına yakalanma riskleri eşitlenmektedir.
Ailede erken kalp krizi veya inme hikayesi olan, sigara içen, insülin direnci olan, kolestrol yüksekliği olan kişilerde damar tıkanıklığı ve kan pıhtılaşması sorunları daha fazla görülmektedir. 60 yaş üstündeki kadınlarda hormon kullanmanın bu riskleri artırdığı son yıllarda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. O yüzden menopozu takip eden yıllarda damar hastalıklarının öngörüsü ve önleyici tedbirlerin alınması için düzenli sağlık kontrollerinin yapılması gerekmektedir.
Menopozda Meme kanseri görülme sıklığı artar
Menopozu takip eden yıllarda kadınların en korkulan hastalığı meme kanseridir. Günümüzde meme kanserinin erken teşhisi ve tedavisinde büyük yol alınmasına rağmen halen kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. 65 yaşından sonra görülme sıklığı artmaktadır. 50’li yaşlarda on yıldan uzun süre hormon kullanımı, şişmanlık, radyasyona maruz kalmak, meme kanseri riskini artırmaktadır. En fazla risk artışı ailede (kız kardeş, anne, teyze) iki veya daha fazla kişide meme kanseri olmasıdır. Yine ailesel meme ve yumurtalık kanserine yol açan BRCA gen mutasyonu varlığı da risk oluşturmaktadır. Ancak meme kanseri olan kadınların %85’inde bir risk faktörü bulunamamış olmasına dikkat edilmelidir. Bu yüzden her kadın meme kanseri riski taşıdığını bilmelidir. Kadının kendisinin ve hekimin yapacağı periyodik meme muayeneleri ve mamografi ve meme ultrasonu gerekirse meme MR tetkiki yoluyla erken meme kanseri teşhisi yapılabilmektedir.
Menopozda yapılması gereken sağlık kontrolleri nelerdir?
Menopozda düzenli yapılması gereken sağlık kontrolleri ve testler vardır. Bunlar:
Menopoza geçiş dönemi olan 45-55 yaşları arasında düzenli jinekolojik muayeneler yapılmalıdır. Bu muayenelerde smear alınması (servikal sitoloji) ve vajinal yolla ultrason yapılması gerekmektedir. Ultrasonda menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda rahim iç zarı (endometrium) kalınlığının 5 mm’nin altında, yumurtalıkların boyutunun normalden küçük (1-2 cm boyutlarında) olmasına bakılmalıdır. Bu incelemenin menopozun ilk beş yılında 6 ayda bir, sonra yılda bir yapılması önerilmektedir.
Kan sayımı, açlık kan şekeri, açlık insülin düzeyi, şeker yükleme testi, kolesterol ve trigliserit düzeyleri, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, tiroid hormon testleri ve idrar tetkiki kadının taşıdığı risk faktörlerine göre belirli arlıklarla yapılmalıdır.
Kan basıncı ölçümü ve kalp hastalığı riskleri için düzenli kardiyolojik sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
Kemik erimesinin varlığını araştırmak için menopozun başlangıcında bir kez ve daha sonraki yıllarda riskli kişilerde yılda bir, risk yoksa 3 yılda bir kemik mineral dansitometrisi yapılmalıdır.
Düzenli meme muayenesi kadının kendisi tarafından ve hekim tarafından 6 ayda bir yapılmalıdır. İlave risk faktörü (ailede meme kanseri öyküsü) yok ise yılda bir mamografi ve meme ultrasonu menopoz sonrası dönemlerde yapılması gerekmektedir.
Menopozun Tedavisi
Günümüzden on yıl öncesine kadar menopoz tedavisinde azalan hormonların yerine konmasının yararlı sonuçlarına inanılmakta ve sıkça kullanılmakta idi. Ancak 2002 yılında sonuçlanan WHI çalışması menopoz sonrası verilen östrojen hormonunun kalp damar hastalıklarını önlemediği veya geciktirmediği, dahası, koruma yapmamasının ötesinde kalp damar hastalık riskinde hafif bir artışa yola açtığı gösterilmiştir. Hormon tedavisi ile inme ve venöz tromboembolizm (atardamar ve toplar damarlarda pıhtı oluşumu ve pıhtı atması) gibi ölümcül seyredebilen sorunlarda risk artışı saptanmıştır. Östrojen ve progesteron hormonlarının beş yıldan uzun kullanımı ile meme kanserinde mevcut risklerde artış olabileceği bu çalışmada ortaya konulmuştur. Bu bilgilerin ardından menopozda hormon kullanımı sadece belli durumlarla ve belli sürelerle kısıtlanmıştır.
Menopozun neden olduğu şiddetli sıcak basması, vajina atrofisi dışında günümüzde hormon tedavisinin kullanım alanı yoktur. Bu sorunlar için alternatif tedavilerin olduğu da bilinmelidir. Sıcak basmasının varlığında östrojen hormonu içeren ilaçlar yararları ve riskleri karşılaştırılarak, mümkün olan en kısa süre boyunca ve en düşük dozda cilt yoluyla veya ağızdan verilebilmektedir. Vajina atrofisi için düşük dozlu östrojen hormonu içeren ilaçlar vajina içine uygulanarak sınırlı sürelerde kullanılabilmektedir. Hormon tedavisinin menopoza girilen ilk yıllarda (sadece ilk beş yılda) ve en fazla beş yıl süreyle olmak üzere kullanımı şu anki bilgiler ışığında güvenli gibi görülmektedir.
Kadınların Düzenli Yaptırması Gereken Jinekolojik Muayene ve Testler nelerdir?
Teknoloji her alanda olduğu gibi tıp alanında da günlük hayatımıza giderek daha fazla giriyor. Ultrason teknolojisi de hızla gelişiyor, daha kaliteli yeni cihazlar üretiliyor. Ultrasonun sağlık alanında kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Günümüzde ultrasonun kullanılmadığı jinekolojik muayeneden ve gebelik takibinden bahsetmek mümkün değil. Ultrason tecrübeli ve bilgili bir kullanıcının elinde en iyi teşhis imkanını sunabiliyor.
Ultrason kullanmadan yapılan jinekolojik muayene son derece yetersiz ve eksik kalmaktadır. Ülkemizde kamu hastanelerinin çoğunda, özel sağlık kurumlarının tümünde kadın doğum kliniklerinde rutin olarak ultrason kullanılmaktadır. Ancak cihaz kalitesi ve kullanıcı deneyimlerinin standardı yoktur. Bu yüzden yeni teknolojiyi ve güncel bilgiyi yakından takip eden sağlık kurumlarında hizmetin kalitesi daha yüksektir.
Jinekolojik muayene hangi sıklıkta yapılmalı?
Kadınların herhangi bir şikayetleri olmasa da yılda bir kez düzenli olarak ultrason eşliğinde jinekolojik muayene olmaları gereklidir. Deneyimli ultrason kullanıcısı tarafından, yüksek çözünürlükte ultrason eşliğinde yapılan muayenede rahmin ve yumurtalıkların iç yapısı ve fonksiyonları değerlendirilmelidir. Adet düzensizliği olan ve ailede jinekolojik kanser öyküsü olan kadınların, doktorlarının önerdiği sıklıklarda muayene olmaları gerekir.
Smear testi ve HPV testi ne zaman yapılmalı?
Smear testi, rahim ağzına fırça ile yapılan sürüntüde yüzey hücrelerinin mikroskop altında incelenmesi testidir. Bu testin yapılmasındaki esas amaç rahim ağzı kanserinin erken saptanmasıdır. Smear testinin 21 yaşından önce yapılması gereksizdir. Smear testi 21-29 yaşlarında 3 yılda bir yapılmalıdır. 30 yaşından sonra her kadının en az bir defa Smear testi ile birlikte HPV testini yaptırması gerekmektedir. Smear testi normal ve HPV testi negatif olan kadınlar daha sonraki rahim ağzı kontrollerini 5 yılda bir yaptırmaları yeterlidir. HPV testinin smear gibi 21 yaş öncesinde yapılması gereksizdir. 21-29 yaşları arasında, sadece smear testi normal olmayan kadınlarda yüksek riskli (tip 16,18) HPV varlığını araştırmak için HPV testi yapılması gerekebilir.
30 yaşından sonra rahim ağzında yüksek riskli (Tip16, 18) HPV testi pozitif olan kadınlar ise takiplerini her yıl yaptırmaya devam etmelidir. Bu kadınlar, bu alanda deneyimli bir hekimin kontrolü altında smear testi, kolposkopi ve HPV testi takiplerini ve tedavilerini yaptırmaları gerekir.
HPV aşısı ne zaman ve nasıl yapılır?
HPV aşılarının ideal olarak hem kadında hem erkekte cinsel aktivitenin henüz başlamadığı 11-12 yaşlarında yapılması gerekmektedir. HPV aşılarının kadında 26'dan sonra erkekte 21'den sonra uygulanması yeterli yarar sağlamamaktadır. 45 yaşından sonra aşıların uygulanması gereksiz kabul edilmektedir.
Günümüzde iki çeşit yüksek riskli HPV aşısı vardır. İkili aşı (Tip 16, 18’e etkili) Cervarix ve siğillere de etkili dörtlü aşı (Tip16, 18 ve Tip 6,11) Gardasil adı ile piyasada bulunmaktadır. Her iki aşı da rahim ağzı kanseri için önleyici etkiye sahiptir. Yakın zamanda piyasaya verilmesi beklenen dokuzlu aşı (kanserojen HPV Tip 16, 18, 45, 31, 33, 52, 58 ve Tip 6,11’e etkili) rahim ağzı kanserine karşı korunmada daha büyük katkı sağlayacaktır. Tüm HPV aşıları koldan kas içine 3 ayrı doz olarak yapılmaktadır. Gardasil aşı, ilk dozdan sonra 2. ve 6.ayda tekrar dozları, Cervarix aşı da ise ilk dozdan sonra 2. ve 6. ayda tekrar dozlarının yapılması gerekir.
Meme kanseri erken teşhisi için mamografi ne zaman yapılmalı?
Her kadın meme kanseri riski taşımaktadır. Ailesinde (kız kardeşi, anne ve teyzesinde) meme kanseri olan kişilerde meme kanseri için risk artmıştır. Ailede iki veya daha fazla kişide meme kanseri varsa risk 10 kat artmaktadır. Menopozda on yıldan uzun süre hormon kullanımı, şişmanlık, radyasyona maruz kalmak da meme kanseri riskini artırmaktadır. Meme kanseri en sık 60-69 yaşlarında görülür. Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi başarısı daha yüksektir.
Ailesinde meme kanseri olan kadınların meme incelemesine (muayene, mamografi ve meme ultrasonu),kanserin görüldüğü yaştan 10 yıl daha önce başlanmalıdır. Riskli olmayan grupta 40-49 yaş aralığında tarama için mamografi yapılmasına gerek olmadığı kabul edilmektedir. 50-59 yaş aralığında 2 yılda bir mamografi yapılması, 60-69 yaşlarında yılda bir tarama amaçlı mamografi ve meme ultrasonu yapılması önerilmektedir. 60 yaş öncesinde her yıl mamografi yapılmasından vazgeçilmesinin nedeni, gereksiz biyopsi, müdahale ve gereksiz stres yaratma gibi riskleridir. Kadının kendisinin ve hekimin yapacağı periyodik meme muayeneleri ilerlemiş meme kanserini ortaya koymakta yararlı olabilir.
Kemik erimesi taraması ne zaman yapılmalı?
Kemik erimesinin varlığını araştırmak için menopozun başlangıcında bir kez ve menopozdan sonraki yıllarda 3 yılda bir ‘kemik mineral dansitometrisi’ (KMD) yapılması gerekir. Erken menopoz, kortizon hormonu kullanımı, ailede ve geçmişinde kemik kırığı öyküsü, minyon vücut yapısı (< 57kg), sigara kullanımı, yetersiz D vitamini- kalsiyum alımı olan kadınlar kemik erimesi için daha fazla risk altındadırlar. Bu kişilerin kemik erimesi (osteoporoz) ve kırık riskini ortaya koymak için KMD testini kendilerini takip eden doktorlarının belirleyeceği sıklıkta yaptırmaları gerekir.
Sağlıklı bir menopoz sonrası hayat için neler yapılabilir?
Bedensel etkinliği arttırmak için her gün veya en azından haftada birkaç gün en az 30 dakika orta düzeyde egzersiz yapılmalı.
Kafein, şeker, tuz ve alkol tüketiminin azaltılmalı veya engellenmeli.
Sigara içilmemeli.
Yağdan fakir, yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli, yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini içeren gıdalar tüketilmeli.
Düzenli ve yeterli uyku uyunmalı, uykusuz kalınmamalı.
Andropoz Nasıl Geçer?
Andropoz, eğer yaşlanmaya bağlı bir durumdan kaynaklanıyorsa kendiliğinden geçmez ve zaman içerisinde belirti ve semptomları daha ağır hale gelebilir. Testosteron seviyelerinde düşme eğer farklı tıbbi nedenlerden kaynaklanıyorsa, altta yatan sorunların giderilmesi durumun ortadan kalkmasına yol açabilir.
Andropoz Nasıl Tedavi Edilir?
Birçok birey andropoz belirti ve semptomlarını durum kendisine ciddi zorluklara neden olmadıkça veya hayatını aksatmadığı sürece, muhtemelen tedavi olmaksızın yönetebilir. Andropoz semptomları için en yaygın tedavi türü düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme, stresi azaltma ve yeterli uyku düzenine sahip olma gibi daha sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapmaktır.
Bu yaşam tarzı alışkanlıkları tüm bireylerin hayat kalitesinde yükselme ve fayda sağlayabilir. Andropoz semptomları yaşayan erkekler bu alışkanlıkları benimsedikten sonra genel sağlıklarında dramatik bir değişiklik gözlemleyebilir.
Depresyon ve anksiyete gibi psikolojik durumlarda hekim kontrolünde yapılacak ilaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi ve yaşam tarzı değişiklikleri etkili olabilir.
Eğer tanı sürecinde yapılan kan testlerinin sonuçları, bireyde testosteron eksikliğini olduğunu gösteriyorsa, birey hormon sorunları konusunda uzman bir endokrinologa yönlendirilebilir.
Uzman bu teşhisi doğrularsa, hormon eksikliğini düzeltmek ve bireyin belirtilerini hafifletmek için bireye testosteron yerine koyma tedavisi önerebilir. Testosteron yerine koyma tedavisi tabletler, bantlar, jeller, implantlar veya enjeksiyonlar şeklinde gerçekleştirilebilir.
Andropoz İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri Ve Evde Bakım
İlerleyen yaşla birlikte hemen herkesin testosteron seviyelerinde düşüş olması normaldir. Çoğu erkek için semptomlar tedavi olmaksızın yönetilebilir. Eğer belirtiler kişinin hayat kalitesini düşürüyorsa, hekime danışılmalıdır.
Doktor durumun belirti ve semptomlarını yönetmeye veya tedavi etmenize yardımcı olacak öneriler sunabilir. Ancak sağlıklı yaşam önerileri andropoz için en önemli çözüm yollarından birisidir.
Andropoz Belirtileri
Diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi, andropoz belirtileri de kişiden kişiye farklılık gösterir. Ortaya çıkan belirtiler; fiziksel, cinsel ya da psikolojik olabilir. Yaş ilerledikçe belirtilerin şiddeti artabilir.
Testosteron; cinsel dürtü ve fonksiyonların düzgün şekilde çalışması için oldukça önemlidir. Vücuttaki hormon seviyesi düştükçe, kişide ereksiyon problemleri görülebilir. Aynı zamanda, sperm sayısında da azalma gözlenir.
Andropoz belirtileri ile beraber kişide birtakım duygusal problemler de yaşanabilir. Genel depresyon hali sıklıkla görülen bir durumdur. Hayattan keyif alamama, sürekli mutsuzluk ve sinirli ruh hali görülebilir. Testosteron seviyesinin düşmesine bağlı olarak zayıflayan ve azalan kas dokuları nedeniyle kişi kendini bitkin ve yorgun hisseder. Aynı zamanda, uyku düzeninde de birtakım problemler görülebilir.
Testosteron seviyesinin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan belirtilerden biri de özellikle karın ve bel bölgesinden kilo alınmasıdır. Vücudun yağ tutmaya daha eğilimli hale gelmesi nedeniyle göğüs ve karın bölgesinde yağlanma görülebilir.
Diğer sık görülen belirtiler ise şu şe şekildedir:
•Cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık
•Erken boşalma
•Testislerde küçülme
•Kısırlık
•Unutkanlık
•Kilo alma
•Özgüven kaybı
•Vücut tüylerinde azalma
•Kemik erimesi
•Anemi
•Anksiyete
•Motivasyon kaybı
Yukarıda sayılan belirtiler çoğu durumda erken yaşlarda çok yavaş ve fark edilmeyecek kadar hafif olsa da bazı özel durumlarda andropozun görülmesi beklenen yaş aralığından daha öncesinde de şiddetli belirtilerle karşılaşabilir. Bu erken belirtilere neden olan en yaygın faktör ise testis kanseri veya başka bir nedenden dolayı ameliyatla testislerin alınmasıdır. Bu duruma ek olarak, prostat kanseri hastaları testosteron seviyesini sınırlayıcı ve düşürücü bazı ilaçlar kullanırlar. Bu nedenle, bu ilaçları kullanan kişilerde, ileri yaşlarda beklenen andropoz belirtileri daha erken ortaya çıkabilir.
Andropoz; her erkekte görülebilecek doğal bir süreçtir. Ancak, belirtilerin kişinin sosyal ve iş yaşamını sekteye uğratması çeşitli psikolojik sorunlara neden olabilir. Türü ve şiddeti kişiden kişiye değişen belirtiler, bazı durumlarda hayat kalitesini ciddi anlamda azalttığı için bu konuda psikolojik destek alınabilir.
Andropoz Tedavisi
Yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler ve bazı hususlara dikkat edilmesi andropoz belirtilerinin daha geç yaşlarda ortaya çıkmasını sağlayabilir. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek, hormon seviyesini daha uzun süreler boyunca istenilen seviyelerde tutacaktır. Özellikle sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenme düzenine sahip olmak belirtilerin daha geç ortaya çıkması ve daha hafif geçmesini sağlar.
Hem andropoz sonucunda ortaya çıkan hem de kişinin sosyal yaşamında karşılaşabileceği sorunlarla şiddetlenen psikolojik problemlerin önüne geçmek için antidepresan kullanılabilir. Aynı zamanda, psikoterapi de andropoz belirtilerinin şiddetli görüldüğü kişiler için yararlı olabilir.
Kadınlara uygulanan hormon replasman tedavisine benzer şekilde, erkeklerde de testosteron replasman tedavisine başvurulabilir. Her hormon tedavisinde olduğu gibi, testosteron replasman tedavisinin de ciddi yan etkileri bulunur. Uzman doktorlardan bu konu hakkında detaylı bilgi almak ve bu tedavinin kişinin tıbbı geçmişine ne kadar uygun olduğunu tespit etmek büyük önem taşır. Bu tedavi yöntemi, daha çok belirti gösteren kişilerde uygulanan bir yöntemdir.
Testosteron vücuda birçok farklı yoldan verilebilir. En sık kullanılan yöntemler arasında testosteron bantlarıyla deriden testosteron verilmesi ve direkt cilde uygulanan testosteron kremleri bulunur.
Bu yönteme ek olarak kapsül halinde alınabilecek ilaçlar da mevcuttur. Ancak, karaciğer yetersizliği olan ve böbrek ya da kalp rahatsızlığı geçmişi olan kişiler için yan etkilerinden dolayı kapsül tedavisi önerilmez.
Testosteron iğnesi de andropoz tedavisinde başvurulan diğer bir yöntemdir. Testosteron iğnesi direkt olarak kas içine uygulanır. Ani hormon değişimi nedeniyle, bu tedavi uygulandıktan sonra ani duygu durum değişiklikleri görülebilir.
Testosteron replasman tedavisi; prostat ve meme kanseri hastaları, şiddetli uyku apnesi yaşayan kişiler ve çeşitli kalp rahatsızlığı olan hastalara önerilmez. Kişiye uygun tedavi yöntemi, tıbbi geçmiş göz önünde bulundurularak uzman doktor tarafından seçilir.
Belirtilerin şiddeti ve kişide ne gibi etkilere sebep olduğu uygulanacak tedavi planını da etkileyecektir. Yan etkileri ve riskleri nedeniyle, hormon tedavisine başlanmadan önce kişinin bu durumu iyice düşünmesi ve ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında detaylı bilgi edinmesi gerekir.
Andropoz Nedenleri Nelerdir?
Her erkekte testosteron üretimi farklı düzeydedir. Orta yaşa gelen tüm erkeklerin testosteron seviyesinde bir miktar azalma olsa da kişi üzerinde yarattığı etkileri aynı düzeyde olmayabilir. Farklı bir deyişle 40 yaşından sonra erkeklerde testosteron seviyesi gerilese de bu gerileme, her erkekte aynı seviyede olmaz. Bu yönüyle andropoz, kadınlarda görülen menopoz döneminden oldukça farklıdır. Kan dolaşımındaki testosteron hormonunun azalması en önemli andropoz nedeni olarak bilinir. Ancak erkeklerde yaşın ilerlemesiyle birlikte oluşan tek farklılık, testosteron seviyesinin azalması değildir. Özellikle seks hormonu bağlayan globülin (SHBG) de andropoz oluşumunda önemli bir rol oynar. SHBG, kanda bulunan ve vücut için gerekli olan testosteronun bir kısmını bağlayan hormondur. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kanda SHBG hormon düzeyi de artar. Bu durum, biyolojik olarak kullanılabilir durumda olan testosteron seviyesinin azalmasına yol açar. Tüm bunlara bağlı olarak testosteron seviyesi geriler ve testosteron ihtiyacı olan doku ve organlar testosteron hormonunu yeterince alamaz. Kişide testosteron eksikliğine bağlı olarak görülen şikayetler oluşmaya başlar ve böylece kişi, andropoz dönemine girmiş olur
Psikolojik Belirtileri
Kendinizi iyi hissetmiyorsanız,
Hayattan zevk almamaya başladıysanız,
En iyi zamanlarınızın geride kaldığını hissediyorsanız,
Kendinizi tükenmiş, dibe vurmuş hissediyorsanız,
Karamsarlık, kaygı ve huzursuzluk hislerinizle başa çıkamıyorsanız,
En ufak şeylere alınmaya ve sinirlenmeye başladıysanız,
Bedensel Belirtileri
Aşırı terleme, sıcak basması problemleri yaşıyorsanız,
Cildinizde kuruluk ve tüylerinizde azalma varsa,
Sürekli bir halsizlik ve yorgunluk hissiyle kendinizi daha güçsüz hissediyorsanız,
Dikkatinizi toplamakta zorlanıyorsanız,
Sırt ağrılarınız, yaygın kas ve eklem ağrılarınız varsa,
Memelerinizin büyüdüğünü fark ediyorsanız,
Kemik erimesi ve kemik kırıkları görülmeye başladıysa,
Deri altı ve karın içi yağ dokunuzdaki artışla birlikte göbek bölgenizde yağlanma varsa,
Kansızlık şikayetleriniz başladıysa,
Uyku problemleri yaşıyorsanız,
Zihinsel faaliyetlerde zayıflama,
Cinsel Belirtileri
Cinsel isteğinizde azalma varsa,
Sertleşme problemi yaşıyorsanız,
Meni miktarında azalma ve kıvamında değişiklik görüyorsanız,
Sabah ve gece sertliğinde azalma varsa mutlaka bir üroloji uzmanına başvurmanız gerekir.
Andropoz Tedavisi Var mıdır?
Andropoz, çok basit bir kan tahlili ile kişinin hormonlarına bakılarak tespit edilir. Kişinin erkeklik hormonu düşüklüğü ve oranı test edilir. Üroloji uzmanı, kişinin şikayetlerini dinler ve sonrasında fiziksel muayene yapar, hastanın testislerinde ufalma, kıvamda yumuşama, küçülme gibi belirtiler andropoz belirtisidir. Eğer üroloji uzmanı uygun görürse hastaya dışarıdan erkeklik hormonu tableti, iğne ya da yavaş emilimli bantlar ile bu sorun çözülebilir. Bu tedaviyi alan çoğu erkekte bedensel belirtilerin düzeldiğini, kendine olan güvenini kazandığını, fiziksel gücünün arttığı ve cinsel arzudaki azalmanın durduğu gözlenmiştir.
Andropoza Girmemek için Alınması Gereken Tedbirler Nedir?
Andropoz doğanın erkekler için getirdiği bir süreçtir. Bu süreç önlenemez ancak ertelenebilir. Bu süreci ertelemek için yaşam kalitenizi artırmanız gerekir.
Beslenme alışkanlıklarınıza dikkat etmelisiniz. Yağlı, kızarmış yiyeceklerden özellikle fast-food ürünlerinden uzak durmalısınız. Yaban mersini, kırmızı biber, istiridye, domates, yeşil çay, brokoli tüketmeniz faydalı olacaktır.
Alkolü günde en fazla iki kadehle sınırlayın ve tercihinizi kırmızı şaraptan yana kullanın. İşlenmiş şekerlerden, pastanelik ürünlerden, yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden ve özellikle de fast-food'dan kaçının.
Beslenmenize özellikle B6, B12 ve folik asit gibi B grubu vitaminleri ve çinko, magnezyum, selenyum gibi mineralleri ekleyin.
Fazla kilolarınızdan kurtulmalı ve formda kalmaya çalışmalısınız. Düzenli yürüyüşler yaparak sağlığınızı korumalısınız.
Kendinize zaman ayırmalısınız. Eşinizle, çocuklarınızla kaliteli zamanlar geçirmeli, seyahat, sinema gibi etkinliklere katılmalısınız.
Olası kalp, şeker , kolesterol hastalıklara yakalanmadan önce tedbir almalısınız. Bunun yolu da yine sağlıklı beslenmeden geçiyor.
Uyku düzeninize özen göstermeli yeterince uyumalısınız.
Bu etmenler andropoz dönemine girmenizi geciktirir. Ancak yaşınız 50 olduğunda mutlaka bir doktora gidip testosteron seviyenizi kontrol ettirin. Eğer testosteron seviyeniz de bir azalma söz konusu ise gereken tedaviler hemen başlayın.
Resim Kaynak :
Pixabay