05-29-2018, 03:36 PM
islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek
(Kar©glanin 26 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Dinimizde Farzlar bellidir, vaciblerde bellidir, sünnetlerde bellidir, helallerde bellidir, haramlarda bellidir, fakat bunlarin arasinda kalan birde şüpheliler vardirki mesala farzmi sünnetmi oldugu belli olmayanlar, ve bunlara biz hanefide vacibler diyoruz, yine helalmi harammi beli olmayan şüpheliler vardirki, onlara dikkat edenler ancak takva ehlidir, cünkü umumun üstüne farz olanlar belli, sünnet olanlarda belli, ve yine helallerde belli işde umum onlara dikkat etmekle sorumlu ancak işde, takva ehli ve ehli tarik ve Allah dostu olmaya calişan kimseler bu şüphelilerdende sakinirlar.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 19 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 60 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı, sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh'ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir.”
( Hadis-i Şerif ,Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 10 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَفَغَيْرَ اللّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنَزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاً وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâ(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn
Meali :
“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 114. ayet )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.
Meali :
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
(Sadakallahul Aziym HUCURÂT Suresi 12. ayet )
Yani buradaki zandan kasit, o mu, bumu diye zannetmek, yani o da nedir, yani şüphe etmek veya şüphelenmek demekdir. yani Allah şüphelenmekden sakinmak gerektigini buyuruyor, öyle olunca zan, yani fikirde ki düşüncedeki şüpheye verilen isim, yine dinin başi taharet ve abdest, öyle olunca namazin dişindaki farzlarindan Necasetten taharet ve temizlik konusunda
Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor? Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor. burada yine şüpheye mahal yokdur.
(Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?
Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca:
"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.
"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.
"Cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat yani necastar parcasi necaset atigi) görürseniz onu silin ondan sonra o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."
( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Salat 89, (660)
Abdestli iken yellenme oluyor, abdestim kaçıyor gibi vesvese geliyorsa ne yapmalı?
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır, oysa abdesti bozulmamıştır. işte bu duruma mani olmak için hadiste şöyle buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız."
( Hadis-i Şerif , Müslim, Hayz, 99 (362); bk. Buhari, Vudû, 4, 36) )
Ubey bin Ka'b'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Abdeste musallat olan bir şeytan vardır ki, ona velehan (şaşkınlık veren) derler. Onun için abdest ve gusülde su vesvesesinden korunun."
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taharet:43; İbni Mâce, Taharet:48 )
Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatça tatbik edebileceği Peygamberimizin bir tavsiyesi de şu şekildedir:
Bedevinin birisi Resulullaha (a.s.m.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Resulullah (a.s.m.) azalarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem şöyle Buyurdular
"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sünneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir."
( Hadis-i Şerif , İbni Mâce, İkame: 48 )
Namazdaki şüpeheye vesvese denilirki, şeytan sana o gün veya önceki günlerde olanlar veya yarin yapacaklarin hakkinda hatirlatmalar yaparak vesvese verir, ve seni namazda gaflette birakir ve sen namazini unutursun, kac kildim diye bilemezsin, ve bu durumda ise, yapilmasi gereken başta yazdigimiz hadisdede anlatildigi gibi
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
Abdullah bin Amr'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Herhangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla.' Ta ki, kul gafletle namazdan çıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır."
( Hadis-i Şerif )
Başta abdest ve namaz olmak üzere ibadetlerde unutabiliriz, ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kaç rekât kıldığımızı bir an için aklımızda tutamayabiliriz. Böyle durumlarda da hemen telâşa kapılmamalı, çareyi yine ibadetin kendi içinde aramalıyız. Hiçbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en üstün insan olan Peygamberimiz (a.s.m.) bile çok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Çünkü o ne kadar büyük ve mükemmel bir insan olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya düştüğü gibi, unuttuğu da olurdu. Bu meseleyi hadiste şu şekilde görüyoruz:
Abdullah bin Mes'ud şöyle rivayet eder:
"Resulullah (a.s.m.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun üzerine, 'Yâ Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapı-versin."
( Hadis-i Şerif , ibni Mâce, ikame: 129)
Sonra Resulullah kıbleye dönerek iki secde etti.
Dinde genel kural şüphe ibadeti ifsad eder, o yüzden şüpheden kacinmak için, işde namazda olursa bu, kaldigi yerden devam edip, ardina iki tane daha secde edilirki, bunun ismine dinimizde "Sehiv Secdesi" yanilma secdesi, hata secdesi denilir.
Abdestsiz namaz kılınır mı?
Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandır. Abdestin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz. Yani dinde care üstüne care üretilir, cünkü abdestin yoksa, yada abdest alacak su yoksa, o halde teyemmüm et denilmiş, hatta vücudunun teyemmüm edecek yerlerinde de yara ve bere var ise, o zaman abdestsiz namazini kilar demiş alimler. Bektaşi namazi diye bir hüküm vardir, yani insan kendisini abdestli sansa, halbuki yellenme veya başka bir sebebden abdesti bozulmuş olsa, amma o kimse bunu unutsa ve abdestliyim diye namaz kilsa, bu namaz sahihdir, hatirlayincada namzinin siohhatinbden şüphe etmezse iade gerekmez, cünkü başta yazdigmiz ayette ne dememiiz, ne diye itikad etmemiz emrediliyor; deki :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
o halde "unutursak sorumlu tutma" diye itikadimiz yeterliymiş.
"İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez"
Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez. deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle şüpheye yer yok ve bir defa kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.
Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, İstikbal-i kıble Farz, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor? Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor. yani yine dinde şüpheye yer yok ve öyle bir halde, eger kibleyi tespit edemdiysek niyet olarak denilirki :
"Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder, ve kilar.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru kılınır. oturulan yerde îma ile kılınır. Ayakta durmak namazın farzlarından biridir ki, buna kıyam diyoruz. Bu nedenle ayakta durmaya gücü yeten birinin ayakta durmadan kıldığı namaz olmaz. Ancak otobüste ayakta duramayan birisi oturarak namazını kılabilir.
Cabir b. Abdillah hadisinde:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Resulüllah (asm) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."
( Hadis-i Şerif , el-Hindî, kenzü'l-Ummal, VNI/385)
Efendimiz (asm) Hazretleri nafileleri deve üzerinde kılmış, farzları da yerde kılmaya dikkat göstermiş; ancak yerde kılmak mümkün olmadığı takdirde deve üzerinde kılınacağına işarette bulunmuştur.
Bu Mesele ile onu kıyas edersek, o zaman eger seferde otobüsde giderken, ötobüsün yönü kible oluyorsa, zaruret halindede işde kibleyi tesbit edemediysek, kanaatimiz olan yöne döner ve, "Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder ve kilariz.
Binek üzerinde veya vasıtada olan kimse:
Bir özründen dolayı binekten veya vasıtadan yere inip namaz kılamayan kimse, kıbleye yönelerek namaz kılması şart değildir. Mümkün olduğu şekilde hangi cihet olursa olsun niyet edip namaz kılar.
Kıbleyi belirlemede soracak kimse bulamadığında, ictihad edip bulmaya çalışır. Namaz kıldıktan sonra başka cihete yöneldiğini anlarsa, artık namazı iade etmez.
İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru oturulan yerde îma ile kılınır. yani illa secde edecekdim falan diye, zerre şüpheye yer yok. ve rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer ve, itikdi ise tamdir, bu secde yerine gecer diye iman eder.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Gökte iki melek vardır. Biri şiddetle, diğeri yumuşaklıkla emreder. İkisi de isabetli söyler. Biri Cebrail (a.s.) diğeri Mikail (a.s.)dır. Peygamberlerden de iki tane vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla diğeri şiddetle emreder. Biri İbrahim (a.s.) diğeri Musa (a.s.)dır. Benim de iki arkadaşım vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla, diğeri şiddetle emreder: Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a).
( Hadis-i Şerif , Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)(Ramuzu'l-Ehadis) )
ve islamdada Mezhebler vardir ki hanefi, maliki, şafi ve hanbeli ve caferi gibi ve bunlarda, bazisi ömer ve musa gibi kesin ve kati hükümleri ele almiş, ve yine bazisida ebu bekir ve cebrail gibi halim selim yolu, kolay olanlari ele almiş, ve bunlarin vücubu, dinde genişlik ve kolaylik için şart olanlardir. Yani mesela hanefi demişki : cizigin üstünü taşan kan abdesti bozar, şafi ise demişki, cizme, ayagina giydigin cizme dolusu kanin aksa, abdestin bozulmaz, burada esas olan nedir? halbuki ikisinde de kan akiyor, nasil oluyorda, birisinde bozuluyor, birisinde bozulmuyor, burada asil mesele itikad ve şüphe meselesi, yani biri diyorki benim kanimda aksa itikadim bozulmaz, digeride diyor ki kanim akdimi şuurum kaybolur, ve itikadim bozulur diyor, yine malikide gusl ettigin zaman elinle ciplak olarak avret mahalline dokundun, camşir giyerken amma istemeden dokundun, abdest bozulmaz amma
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa, abdest alsın.''
( Hadis-i Şerif , Nesai, Gusl 30)
yani Şafii Mezhebi'ne göre tenasül uzvuna, çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozar, oysaki malikide istemeden dokunursan bozulmaz, isteyerek dokunursa bozulur ve hanefide ise, ister isteyerek dokunsun, ister istemeden dokunsun, Hanefi Mezhebi'ne göre çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozmaz.
yani öyle olunca, mezhepler dinde genişlik icindir, yani care üstüne careler üretmekdir, ve şüpheyi ortadan kaldirmak icindir, dinde şüpheye hic mahal yok, ve zandan şüpheden düşüncedeki şüpheden sakinin deniyor, cünkü "şüphe ibadeti ifsad eder" kurali yani.
Namazlardaki meydana gelen vesvese sonucu olarak ortaya cikan, şüphe sonucu, kac kildigini bilmeyen, veya diger Sehiv Secdesi Gerektiren Halleri yapanlar meselemize, bu linkden daha geniş ve tafsilatli olarak inceleyebilirsiniz.
FIKIH Bölümümüzden "Sehiv Secdesini Gerektiren Haller nelerdir?" Konusuna Bakabilirsiniz
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ, innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'ân, innallâhe alîmun bimâ yef'alûn
Meali :
Onların çoğu ancak zannın( şüphenin) ardından gider. Oysa zan (şüphe ve sanmak) , zan hak indinde cok şeyin yerini tutmaz yani cünkü Şüphesiz Allahin, o konuda ne yapmak istedigini hakkıyla bilemezsiniz. o konuda yapmak istediginin hepsinin ne oldugunu, hakkıyla bilen Allah dir.
(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 36. ayet )
Alimler ve Allah dostlari (yani arapcasi Evliyalar) "Fena fillahdan önce ,Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir." diye dua etmişler.Peki
Bekabillah Neresidir?
Hz Yusuf vakti, Yusuf şeriati vardi, ve musa bilinmiyordu, musa şeriati ve sünnetide bilinmiyordu, daha sonra Hz. Musa geldi, onlar biraz yusufdan biliyorlardi, ve sonra Musa şeriati indi ve, musa aleyhisselamin bunu tatbik edişide musa şeriati ve sünneti oldu, ve yine museviler ise, isayi ve isa şeriati ve sünnetini bilmiyorlardi, ve isa dünyaya geldi ve isa sünneti ve şeriati ortaya cikdi, onlarda muhamed şeriatini bilmiyorlardi, ve Hz. Muhammed geldi, ve bütün şeriatlarin icinde derc oldugu bir şeriat, ve öyle olunca, sonunda da bu din mezhebler ile de genişledi, ve bugün ise Mehdi dünyaya geldi, ve hükmünü sürüyor ki, onun şeriatinde artik bütün yollar bilindi, ve google amca diye birşey var, ve yaz isa bu veya şu konuda ne dedi isa şeriatinde bu konuda ne vardi, isa nasil tatbik etti diye, google ye sor, karşina isa şeriatide sünnetide cikacakdir, yine musa şeriatinin o konudaki tatbikini ara, o da var, yine hanbeli bu konuda ne demiş diye sor, o da var, imami rabbani ne demiş, o da var, Allah dostlarinda mesela Muhammed Raşid Erol bu konuda ne yapmiş, o nasil tatbik etmiş, o bile var, ve öyle olunca, mehdi vakti işde, bütün yollarin birleştigi bir yer, ve zaman ve mekan, öyle olunca o
"Fena fillahdan önce, Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir" diye dua edenlerden bazisinin duasi kabul olmuş, ve artik mehdi vaktine ermişler, artik yollar birleşti, isa si, musa si, ibarahimi, ademi hepsi burda, ve bak bir Adem istemeden otamatik pilotta, adem sünneti yapiyor, benim bir Adem diye arkadaşim vardi, dedi ki : ben abdest alinca dedi havlu kullanmam, abdest suyum üstümde kurur dedi, kim o günümüzdeki bir adem, peki Hz. Adem in havlusumu vardi ki, abdestten sonra elini yüzünü kurulasin, bak bu adam bugünkü Adem, amma yaptigi ahlak, o günkü ahlak, ve yol birleşmişmi? birleşmiş, yine ibrahim diye bir tanidigim var, camide dikkat ettim, namaz bitip imam ve müezzin amin deyince, bu ibrahim, ellerini semaya kaldirirken, önce sagini kaldiriyor, sonra solunu kaldiriyor, yani otamatik pilot, yine ibarhim sünneti, yani sagi sola üstün tutmak, yani yine yollar birleşmiş, Hz. ibrahim binler sene önce yaşadi amma, sünneti bize intikal etti, ve yol birleşti, bak bir ibarahime baktik ve bir ibrahim sünnetini buldukmu? bulduk. Sende bak, sanada hz ibrahimin veya musanin başka bir tatbiki ve sünneti, günümüzdeki başka bir ibarhimde ve musa da, ismail de karşina cikacakdir, yani yollar birleşti ve vakit Beka billah vakti, fena fillaha varmadan önceki son durak, MHD vakti, ahir zaman, ey dost uyan artik.
----------
Zikri Raşidi de üc yeni update geldi ve birincisi
[attachment=38442]
Birinci olarak :
Artik tesbih modelimiz bu şekilde olan abaküs tesbih olacak, ve her sinif bu tesbihden kullanacak, ve mevsimine göre, renk farkli olacak, fakat bunda siyah ve beyaz tanimlamasi daha kolay oldugu için, zemheri tesbihini örnek olarak aldim, ve zikirimizin sonundaki "100 elhamdülillah" cekilirken, tesbihin yönü vardir, sagi solu, solundan başlayip, yani o resimde görülen, 10 tane bir siyah, bir beyaz boncuk olan taraf, sag taraf. ve diger düz taraf, sol taraf. ve soldan saga dogru cekilmeye başlanir o zikirde ve sonunda o on tane bir siyah ve bir beyazli on boncuklu mevsimine göre iki renili kadranin oldugu yere gelince, siyah boncukda "vermediklerine hamdederim Allahim." beyaza gelince "verdiklerine hamd ederim Allahim" diye hamdedilir .
ikinci olarak da :
100 estagfirullah zikrine gelince, yine soldan saga cekilir, ve o son onluya gelince, siyah boncukda "gizli günahima tövbe ya rabbi" diye tövbe istigfar edilir, beyaz boncuga gecincede "aşikara ve acik işledigim günahima tövbe ederim ya rabbi." diye istigfar edilir. veya "bilerek işledigim günahima tövbe" digerindede "bilmeden işledigim günahima tövbe." ederim ya rabbi diye istigfar edilir..
ücüncü olarakda :
Mevsim zikiri cekenler, artik zikirlerin yaninda, birde silsileye fatiha ve kulhü ismarlar, yani hediye ederler. işde silsilemizdeki sondan birkac önce olan Hz Ebu Bekir e hediye edildikden sonrada
13 ihlas 7 fatiha yi da "maddelerden, bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan, cinlerden, meleklerden, güneşlerden, aylardan, gezegenlerden, ve diger yarrattigin şeylerden, şimdiye kadar Raşidi Tarikatina intisab etmiş olanlarin ruh ve ruhaniyetine, ve şu andan itibaren de kiyamete kadar intisab edecek olanlarin ruhaniyetine hediye ettim." denilerek bu bereket artan bir şekilde devam ettirilir.
Rabbim Mehdi ve cemaatini şüpheye düşmekden korusun cünkü imanin ilk şarti
Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu manası ne demek
Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve Peygamberidir"
daha tafsilatli mana ile "Allah´tan başka ilah olmadigina şek ve şüphem yokdur, yine Muhammed (s.a.v.)in onun kulu ve Peygamberi olduguna şek ve şüphem yokdur." demekdir.
yani iman şek ve şüphe kabul etmez.
Önümüzdeki Pazartesi gecesi benim gözlemlerime göre hicri takvim ile Rebilul Evvelin 12 ci gecesi, yani mevlidi şerifteki peygamberimizin dogum gecesinin tarifi olan, isneyn gecesi, ve isneyn gecesinin ne oldgunuda, daha öncki vaazda yazdik, bu sene ise pazartesiye denk geldi, ve yani mevlüt kandilinin, yani peygamerimizin dogum gününün, hicri takvimdeki senei devriyesi, isneyn gecsi cünkü ikinci döngü olan kutuplardaki alti ay gecenin başlamsi bu sen cakişdi, yani ikinci isneyn, ikinci kavuşma, gündüzün gündüze degilde şems şumus degilde, yani gecenin geceye kavuşmasi, şems şumus 21 hazirandi, bu ise karanligin karanlikla kavuşmasi, aslida 21 aralik normlai amma dünya cok hizli gittigi için bu sen menzile pazertesi gecesi varmiş olacagiz inşallah,yani kiş döngüsü ve kutuplarda alti ay gecenin başlangici olan gece.
şimdiden hicri takvim ile mevlüt kandiliniz mübarek olsun
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 26 Kasım 2017 Pazar
Original Kar © glan