O Bir Ra Board

Full Version: Deccal aleyhillanenin Ahirzaman Fitneleri (Kar©glanin 12 Eylül 2016 Vaazi)
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.

Deccal aleyhillanenin Ahirzaman Fitneleri

(Kar©glanin 12 Eylül 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ya'kub: “Daha önce kardeşiniz Yûsuf'u size nasıl emanet ettiysem, onu da aynı şekilde size emanet edeyim öyle mi? Oysa Allah koruyup gözetici olarak, sizden elbette daha iyi, daha üstündür. Çünkü O, acıyıp merhamet edenlerin en yücesidir.”

Sadakallahul Aziym YUSUF Suresi 64. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ

vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

“Ve Allah, emrinde ve işinde (hükmettiginde) kazanan ve gâlip olandır. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.”

(Sadakallahul Aziym YUSUF Suresi 21. ayetten pasaj )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah: “Ben ve elçilerim mutlaka gâlip gelecek.” diye yazdı. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir (kuvvetlidir), Azîz’dir.

(Sadakallahul Aziym MÜCADELE Suresi 21. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا

izâ câe nasrullâhi vel feth. Ve raeyten nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcân. Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirhu, innehu kâne tevvâbâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah’ın yardımı ile fetih geldiği zaman. Ve insanların grup grup Allah’ın dînine girdiğini gördüğünde, Rabbini hamd ile tespih et. Ve O’ndan mağfiret dile. Muhakkak ki O, tövbeleri kabul edendir.

(Sadakallahul Aziym NASR Suresi 1., 2., 3. Ayetler )

---oOo---


Ahmed b. İdris; Muhammed b. Abdülcabbar, İbn Ebû Umeyr, Hammad b. Osman aracılığıyla Muhammed b. Müslim’den rivayet eder:

Ebû Cafer [Muhammed Bakır aleyhisselâm]’a Allahu Teâlâ’nın “Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye and olsun!” “Açılıp ağardığı vakit gündüze and olsun!” ayetini okuyunca
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular ki

“Gündüzden kasıt biz Ehli-beyt’ten olan el-Kâim Mehdi [aleyhisselâm]’dır. Zuhur ettiğinde deccaliyete galip gelecektir. [Allah] Kur’an’da insanlar için meseller vermiş ve nebisine onunla hitap etmiştir. Bizden başka kimse ondan haberdar değil.”

Meclisî, Bihârü’l-Envâr, Beyrut, 1404, c.24, s.71–72.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَإِن يَشَأِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِx

“Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.” [Şura Suresi, 24]

Tefsirü’l-Kummî eserinden:

Babam; İbn Ebû Necrân aracılığıyla Muhammed b. Müslim’den rivayet etti:

Ebû Cafer [Muhammed Bakır aleyhisselâm] buyurdu ki:

Ayette geçen [Şura Suresi, 24] “Allah batılı yok eder” demek ortadan kaldırır demektir. “Hakkı sözleriyle gerçekleştirir” ile kastedilen ise Hz. Muhammed’in soyundan gelen el-Kâim [Mehdi aleyhisselâm]’dır.”

Meclisî, Bihârü’l-Envâr, Beyrut, 1404, c.24, s.176.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Hz. Âdem’in yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar deccaldan daha büyük bir fitne yoktur."

(Hadis-i Şerif , Müslim, Fiten, 126)


Mehdiyle ilgili olarak da Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Onu gördüğünüzde, buz üzerinde sürünerek de olsa, gidip ona biat edin. Çünkü o, Allah'ın halifesi olan Mehdidir.”

(Hadis-i Şerif , İbnu Mace, Fiten, Hadis No:4084)

yine deccalla ilgili
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sizi ondan sakındırırım. Hiçbir peygamber yoktur ki, kavmini ondan sakındırmış olmasın. Ben size, hiçbir peygamberin onun hakkında demediği bir şeyi söylüyorum: Onun bir gözü kördür.”

(Hadis-i Şerif , Müslim, Fiten, 95)

Bizim bu hadise yorumumuz ise allahu alem burdaki bir gözü kördürden kasdedilen Yani, maddiyatı görür, maneviyatı görmez. Sistemi de sırf dünyaya yöneliktir.

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَن قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيبَ فِيهِ وَلَكِنَّ أَكَثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Ve kâlû mâ hiye illâ hayâtunâd dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illâd dehr, ve mâ lehum bi zâlike min ilmin, in hum illâ yezunnûn. Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin mâ kâne huccetehum illâ en kâlû’tû bi âbâinâ in kuntum sâdıkîn. Kulillâhu yuhyîkum summe yumîtukum summe yecmeukum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve: “O (hayat), dünya hayatımızdan başka birşey değildir, ölürüz ve diriliriz. Ve bizi dehrden (zamandan) başka birşey helâk edemez.” dediler. Ve onların bu konuda ilimden (nasipleri) yoktur. Onlar sadece zanda bulunurlar. Onlara âyetlerimiz beyan edilerek okunduğu zaman onların delilleri (iddiaları): “Eğer siz sadıklarsanız (doğru söyleyenlerseniz), babalarımızı getirin!” demekten başka birşey olmadı. De ki: “Allah sizi yaşatır, sonra öldürür. Sonra sizi, hakkında şüphe olmayan kıyâmet günü (biraraya) toplar.” Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.

(Sadakallahul Aziym CASİYE Suresi 24. 25. 26. ayetleri )

yukardaki hadisde gecen "Onun bir gözü kördür.” sözünü yorumluyan diyorki : "bir gözü kördürden kasdedilen Yani, maddiyatı görür, maneviyatı görmez. Sistemi de sırf dünyaya yöneliktir." o zaman bu illuminati gözü ile temsil edilmek istenilen göz ne o zaman? onlar dünyayi o tek gözle izlediklerini söylüyorlar zaten. daha deccal aramaya lüzüm varmi, onlar resmen kendilerinin deccaliyat örgütü olduklarini alenen bildirip, onu temsil ediyorlar zaten, o halde o grubun 33 dereceden masonlari, afedesiniz götlerindeki gözleriyle dünyayi görürler ve izlerler. ve bu da nerden cikdi deyince, biz müminler neden namazda, secde ve rukuda kicmizi havaya dikeriz diye, fransiz gavuruda karikatür yapip soruyordu, sebebi işde, Allah insanlarin kicina bir adet dürbün, kainati gözleyici göz koymuş ki, ondan bakinca onun kainati gözüküyor, ve onunla kim ne yapmiş, ve ne yapiyor gözüküyor. işde inanmayan dangillaraaciklama: almancada g ö t e "arschloch" denilir "g ö t de li gi" demek işde. Allahu tealanin yukarlarda semada bir yerdede onun arşu aalasi varmiş deniyor, yani arş ne o zaman bilirmisiniz, işde Allahu Tealanin kainati izledigi, ve ordan yönettigi o dürbüne ve aygita verilen isim, yani diyorki kuranda :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ

İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşi yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznihî, zâlikumullâhu rabbukum fa'budûhu, e fe lâ tezekkerûn

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah, semaları ve yeryüzünü 6 günde yaratandır. Sonra arşa istiva etti. Ordan veya onunla İşleri düzenler, ve O’nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi, yani ögretici olmadan, ondan haberdar olmak yoktur. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Artık O’na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 3. ayet )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا

Ellezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşir rahmânu fes’el bihî habîrâ

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Gökleri ve arzı (yeryüzünü) ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan O’dur. Sonra Rahmân arşa istiva etti. Öyleyse onu (arş nedir), bundan haberdar olana sor.

(Sadakallahul Aziym FURKAN Suresi 59. ayet)

Peygamberimizin arkada gözü mü vardı? Arkasını nasıl görürdü?

ve Hz. Peygamberin ashaba safları düzeltmelerini isterken

“Saflarınızı düzgün tutun, Kuşku yok ki ben arkada olup bitenleri görüyorum” dediği sahih hadisle sabittir.

(bk. Buhari, Ezan, 71-72; Müslim, Salat, 125(434); Nesaî, İmamet, 27)

bu hadis gösteriyorki Muhammed, o insanin kicindaki dürbünü acabiliyordu, ve kicindaki gözü ilede arkasini ve kainati görüyordu.
yani işde o 33 derceden bir mason olan kimseninde, bu örgüt kicindan girip, o kicicndaki dürbünü acmasani ögretiyor, ve kici ile dünyayi görmeye başliyor, ve derece derece yani gözü nereye kadar görcek onun dercesini bagli iş de 33 dereceden demek en yüksek demek, yani "arş a istiva" ve ordan yönetmek demek
işde zamanin kutbuda mesala mekkede otururken, o bilmem, almanyadaki bir sofisine müdahele edip yönetiyor, düşünkü icindeki kaianatin özel dügmeleri var, ve ondan sen bakinca ordaki bir dügmeye dokunman, almanyadaki ahmete dokunman gibi, yine adnan okdar bir dua ögrtiyor diyorki tirnaginin ucundan dünyayi gösteren dua diyor, neymiş o dua, halbuki işde kicindaki gözü acik olmayanin dua etmesi bir işe yaramaz, ancak o kicindaki gözü acilinca görebilir, yani dürbünü acilmasi lazimki görsün, ve neden secde yapariz yani dürbüüüüüün işde azizim. hak o dürbünü görür amma, Allahin senin kicinami ihtiyaci var, kainati görmek için, hayir, Allah Hz Ademi yaratmadan önce secdede yokdu, namazda yokdu, o dürbün denen arşlochda yokdu, götde yokdu, göt sonradan icad oldu. öyle olunca Allahin semada bir yerde Arşu Aala denilen özel bir dürbünü, büyük kocaman bir dürbünü var zaten, ordan bakip görüyor demiyormu o ayette, arşdan bütün işleri emredip yönetir demiyormu yunus suresinde. nedir o Arş, işde insanlarin ve hayvanrinda KICINA onun bir numunesini takmişki, senin kicdan, namazda secde edince bakar, yine senin kainatini görür, sen namaz kilmasan bile, senin sifatin olan cibilliyatin olan bir havan varki, hayvanlarin cogu zaten ruku eder vaziyette, yani dürbüne bakilcak halde duruyor, yani egilmesini gerek yok, zeten egik durumda yani, öyle olunca senden bakmasa bile, senin cibilliyatindan bakar bilir bulur, yine ordan bakmasa yukardaki arşdan bakar görür.
hani derler ya "bu adamin kicinda gözü var herşeyi görüyor" derler, essaf adamin kicinda gözü vardir, ona Arapca dübür veya türkce dürbün derler işde.

bu meseleyi acikladikdan sonra ikinci mesele ise, gecen hafta dedikki, kuranin tamamini hesap ilmi ile yazinca, yani ebced degerleri olarak yazilinca, o surenin ve ayetin, kelimenin frekans degerini veriyor dedik, ve öyle olunca, gavur denen ahmaklar, bunun fiziki aygitini icad edip yapiyorlar. ve bu TV radyo yayinlari havada duruyor, sen onlara baksanda bakmasanda, dinlesende dinlemesende, onlar havada duruyor, bazi yayinlar canli deniyor, ve iki 3 saniyelik bir fark ile, Türkiyeden konuşan bir spiker, aninda mesala amerikadan görülüp duyalabiliyor. bunlar hepsi birer frekans degilmi, yani o gavur, bu senin herhangi bir zmaninin filmini cekip bunu dalga olarak hem yayiyor, hemde birde havadaki o dalgayi görüntüye ceviren bir aygit icad etmişmi? etmiş, sen Türkün müslümanin diyen dangil, daha bu AK parti bu göt parti diye kavga et dur , el anyaya sen konyaya derviş dansi yapmaya git, tam dangil, yani yarim falan degil tam dangil işde. ve öyle olunca yine internet denen bir buluş yaptilar Bilgisayar denen aleti elektrige takiyon birde internete baglanirsan, dünyanin dört bir yanindan herkesi hem görüyon, hem duyuyon, hemde istersen sende onlarla konuşabiliyon, peki bunlarin hepsi ne, yine sadece bir frekans yani dalga boyutu, elektrik dalgasi. yine o frekanslar halinde bir dalganin yayilimi veya yayilmişolan bir dalganin bir alet ile tekrar görüntü veya sese geri dönüşümü halinde. öyle olunca hayatta bir enerji, ve ölümde : bir enerji biriminden, diger enerji birimine dogru bir akiş. ve Allah dilerse, işde senin o hayatini serüvenini yaşayip öldügündeki son dalgani alip, geri döndürücü bir aygita takinca, aynen mesela havadaki TRT 1 in yayinlarini tev ile alabilmen gibi, Allah da insani yeniden geri döndürür. ve o casiye suresinde gecen : "bizi kim geri döndürcek, hadi dönüyorsa, o zaman babalarimizi diriltte geri döndür." dediler diyorya rabbimiz . halbuki bu mesala Demet Akalinin star tv deki bir yayinda konuk olup, onun söyledgi şarkinin, uzaya ve semaya frekans olarak aktarilmsi, ve o yayinin bizlerinde evindeki anten ve digital aygitlar ve bir de tv ve elekrtikle tekrar, o frekansin geri görüntü ve ses haline dönüştürülmesi, hatta eger o yayin canli ise, ancak iki üc saniye fark ile, aninda dinlemek ve görmek imkanina sahip oldugmuz gibi, ölümden yine tekrar hayata dönmekde, bu kadar basit, ve aynen o dönüştürücünün, sadece insanin yaydigi enerjiyi taniyip onu geri dönüştürmesinden başka birşey degil. ve bu keşfedilebilir nitekim isa, ölüleri diriltirdi deniyor. öyle ise bu mümkiiiin cigerim. mümkiiiin. yani öyle olunca yine senin enerjin beden denen kalipdan cikinca, yukarda berzah denen bir yerde, Demetin yayinin dalgasinin durdugu gibi duruyor, eger o girebilcegi yeni bir kalib bulursa, yeniden can olcak amma, onu bir kaba kuyabilcek bir görevli lazimki : deniyorki ruh denen, cocuk anne karninda bilmem kirk günlük iken icine konuyor .

Hadis-i şeriflerde Peygamberimiz (asv), çocuğun anne karnında oluşumunu anlatırken farklı ifadeler kullanmıştır. Bazı hadisler çocuğun yüz yirmi günlük iken canlandığı imajını verirken, bazı hadisler de kırk günlükken canlandığı açıklamasını yapıyor.

Hadisi yüz yirmi gün olarak yorumlayan alimlerimiz, ilk dört ay dolmadan kürtaj yapmanın haram olmadığını, ancak dört ay dolduktan sonra kürtajın haram olduğunu söylemişlerdir.
Ancak çocuğun kırk günde canlandığını ifade eden hadisleri esas alanlar ise, kırk gün geçtikten sonra kürtajın haram olduğunu ifade ediyorlar.
Biz de ruhun çocuğa kırk günlükken üfeleneceğini belirten rivayetleri esas alıyoruz.

RUH CENİNE NE ZAMAN ÜFLENİR?

Bu araştırma, cenine ruhun nefh edildiği vakti ele almaktadır. Bu konu, mesela çocuk aldırma (kürtaj) gibi mühim meselelerle çok sıkı bağlantısı olan önemli bir mevzudur. Araştırmada ruh ve hayatın şer'î naslardaki anlamını ve ruhla hayatın aynı şey olmadığını, ruhun hayattan başka olduğunu açıkladım. Mesela bitki canlı bir varlıktır. Fakat onda ruh yoktur. Ruh konusunu araştırmada bir sakınca olmayacağını da açıkladım. Bu araştırmada Ruhun cenine nefh ediliş vaktini beyan eden şer'î nasları aktardım. Hadisleri inceledikten ve karşılaştırdıktan sonra, ruhun cenine, yaygın olarak bilindiği şekilde üçüncü kırk günden sonra değil, ilk kırk günden sonra nefh edildiği sonucuna vardım.

Arapçada "Ruh" kelimesi, "Rîh: bir şeye girmek" kelimesinden türemiştir. Nefh edildiği(üflendiği) için ruh adı verilmiş olabilir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ

Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn.

“Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin.”

Sâd suresi, 72

Bir diğer ayette de şöyle buyurmaktadır:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ

Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn

"Sonra ona biçim verip kendisine ruhundan üfledi ve sizleri sem’î (işitme hassası kulakli), basar (görme hassası gözlü ) ve fuad (idrak etme hassası akil ve beyinli) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz."

Secde suresi, 9

'Ruh' kelimesi, müzekker(eril)dir. Çoğulu 'ervah'tır. Hem müzekker hem müennes(dişil) olarak kullanıldığını söyleyenler de olmuştur. Müennes olarak kullanımı, muhtemelen ruhun nefs anlamına alınmış olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü bazılarına göre ruh ve nefs aynı şeydir.

Terim anlamına gelince; çoğu Kur'ân-ı Kerim'de olmak üzere çeşitli anlamlarda kullanılmıştır.

Kur'ân-ı Kerim. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mâl kitâbu ve lâl îmânu ve lâkin cealnâhu nûran nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustakîm

"İşte sana da, emrimizle bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Ve lâkin O'nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O'nunla hidayete erdiririz. Şüphesiz ki sen onlari doğru bir yola iletiyorsun."

Şûrâ suresi, 52

öyle olunca işde bazi melek dedigimiz görevliler bu havadaki veya berzahdaki o insanin enerji boyutlarini toplayip, onlari ocuk denilen ceninin icine koymakla görevlilermiş cancagazim. onlarin yaptigi bu ilmi sen keşfet, sende ayni sistemi yapabilirsin. nitekim isa ve mehdi bu sistemin babasi ise, o zaman, zaman mehdi zamani ise, bunu keşfetmemek abes ve dangillik olur zaten. öyle olunca insaninda bütün hayati bir kitap halinde toplaninca, onunda sayisal bir degeri var, yani freknsi, yani hangi dalga boyut araligini kapsiyor o insan, yaptikjlari ile belli. ve deniyorki, insanin yaninda iki görevli melek var ve onlar insan ne yaptigini yazip kaydediyor ve onlara "Kiramen Katibin" melekleri deniyor.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ

Ve inne aleykum le hâfızîn. Kirâmen kâtibîn. Ya’lemûne mâ tef’alûn.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır. Şerefli yazıcılar Katip Melekler (kaydediciler) olarak. Yaptığınız şeyleri bilirler.

(Sadakallahul Aziym İNFİTAR Suresi 10. 11. 12. Ayetler )

neden peki demek yokmmu dangil insan, işde senin frekans araligin yaziliyor, yani muhammed için "gezen yürüyen kuran" idi demek oluyorda, ben gezen yürüyen eşşekmi oluyon ahmak, bende gezen yürüyen bir kitabin, yani benimde kirman katibince kaydedilen bir kitabim var, ve o kitabida kiramen katibin, her gün düzenli olarak tumakdalar. benim kitabim benim kuranim, muhamedinki muhammed için lazim olan, benimki ise benim yenidne var olmam için lazim olan, ve kitap tamamlanip kapatilinca, işde eger kuranin sayisal ebced degri varsa, benim senin onun kitabininda sayisal bir degeri var. onlar berzah denen kitaplikda duruyor insan ölünce. ve o cocuga ruh koyan melek ordaki bir kitabi alip, o kodu bir cocuga koyunca, o cocuk işde mesala ibahimse, ibrahimin en son kaldigi yerden başliyor ve Ahmet se ölen bilmem falanci ahmetin kaldigi yerden başliyor. ve öyle olunca hali dokunurken, halinin genişligi adedince dügüm yapilir, ve ona bir sira desen dokunur, ikinci sirada ise, başka bir desen gelcekdir, ve toplam siralar dolunca halinin tüm desenini ortaya koyar, öyle olunca, Ahmet tamamlayamdi, mehmet gecdi üste, mhemette tamamlayamadi, bilmem ömer gecdi, ve dokundu dokundu ve toplam dokumaya bir motif diyoruz, ve bu motif bazen Hz ibrahim denen, bir haliyi oluşturmuş,veya halinin bir desenini, bazen musa denen bir haliyi, bazen ise bazende mehdiyi, yani öyle olunca, Ahmetler, Mehmetler bir desen veya sadece bir sirayi temsil ediyor olabilir degilmi, ve bir sira dokununca ikinci bir siraya ihtiyac vardirki onlarin toplamindanda hali denen o Teppich olabilsin. ve Bu hayatin dönüşüm halinde ve Ahmetten kalani, mehmet devam ediyor dememiz ise, işde alt motif, üst motife, üst motifde alt motife baglidir, birbirinden ayri olmaz, hepsi toplam olarak haliyi oluştururken, bütün siralar, o halida, birisi diger siraya ve toplu olarak halinin ana görüntüsüne baglidir, ve öyle olunca Ahmet kitapi kapadi, gonca diye bir kiza takdilar, o dmvam etdi, sonra, rose veya gül diye bir kiza takdilar o devam etdi, bir sirada o motif vurdu demek gibi birşey bu hayat serancami yani.

Ve bizde dünyaya gelmek şerefine erdigimize göre, bu teppichde bir musterde (desen de) biz yapacagiz, amma isterizki bu muster (desen) digerlerine örnek olsun, ve yukarlarda tekrar edilcek bir muster olsun, ve bunun için dedikki :

"River" Nehir ile yarışma, Nehir ile birlikte koşamazsın, o seni hep yener, çünkü sen yorulursun, amma o yorulmaz.

(Karoglan sözü 05.09.2016)

yukardaki söze açıklama : muhammed misyonu, ibrahim misyonu, kominizm misyonu, gibi bir misyon akıp gelen bir nehir gibidir, onlarin binlerce askeri vardır, sen yalnız başına onlarla yarışamazsın, onlar hep yener kazanır, çünkü onlar bir grup, o yüzden bir grup, bir tarikat olmak lazımdır, yalnız asker tek atlı araba gibi, grup 10 askerse 10 atlıaraba gibidir, o yüzden Raşidi tarikatını kuruyorum, seven ardımıza takılsın. dedik

ve Zikri Raşidi Evradiiza bir ayet daha ekliyoruz, ve o da ilk baştaki resimdeki yazili olan ayeti, yani bütün olrak ayet

قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ya'kub: “Daha önce kardeşiniz Yûsuf'u size nasıl emanet ettiysem, onu da aynı şekilde size emanet edeyim öyle mi? Oysa Allah koruyup gözetici olarak, sizden elbette daha iyi, daha üstündür. Çünkü O, acıyıp merhamet edenlerin en yücesidir.”

Sadakallahul Aziym YUSUF Suresi 64. ayet

Zikir terkibimizin 52_2. babinda o ayewtte her nekdar fallahu gecsede biz onu

"Vallâhu hayrun hâfizen ve huve erhamur râhimîn." olarak ve 10 defa tekar edilmek şartiyla ekliyoruz.

Cünkü Muhammed dediki "iki günü birbirine eş olan zarardadir."

şeytan ve deccal aleyhillane hic boş durmuyorlar, hergün bize karşi yeni bir silah üretiyorla, ve bizimde onlarla savaşacak yeni silahlara ihtiyacimiz var, allah bize, o gün hangi silahi ikram ederse, onu alip zikir corbamiza katmak zorundayiz, yoksa onlarla savaşamayip yenik düşeriz.
ve yine bize varid olduki yine, yeni bir silah kuşanmamiz lazim, cünkü dedikya kafir deccal frekans ile oynuyor, ve bizim yazdigimiz bu dualarinda kehrwertini aliyor, ve mesala duamaizin başinda, "onlar namazlarini muhafaza ederler" diye zikrediyozki, biz de o ayette gecen o nlar zümresini kaitilipda nerde olursak olalim namazimizi kilip kacirmayalim istiyoruz, ve kafir ise, ben bunu zikredip cekdikce, o da onu ters ceviriyor ve oluyormu sana "onlar namzlarini kacirirlar" ve o zaman bir de bakmişin öglen namazi calinmiş, ucmuş bilme ertesi gün sabah gitmiş, veya hakeza hakeza, siz anlyin artik, yine biz "ya halim ya selim" cekiyoz yani sakin olabilmek için, ve o da onu ceviriyor ve bize bir hiddet geliyor, ve yanardag gibi yeri gögü püskürüyoz, yani zor azizim, bu kafirlerle mücadele zor, silah lazim, ve yine varid olan silah ise, tam olarak bende henüz kullanmasini tam bilmiyon amma, o şu ki :

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bir gece Rabbine şöyle dua etmiştir:

"Allahım, azabından affına, gadzabından mağfiretine sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin."

"Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır."

(Hadis-i Şerif )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ

Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit(yusbitu), ve indehu ummul kitâb.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah, dilediği şeyi siler, yok eder (mahveder) ve (dilediği şeyi) sabit kılar ve ümmülkitap (ana kitap), O'nun indindedir (nezdindedir).

(Sadakallahul Aziym RA'D Suresi 39. ayet )

ve saliklarimiz yol tarikatimiza tabi olan, yol arkadaşlarimiz, bizim yolumuzda, şu an durdugumuz yer olan yere gelince, belalar musibetler etraflarını sarınca, ve atıkları her ok kendinizi vurar olunca, ve hatta elinde tuttugun senin olan bir bicak bile seni kesmeye yeltenince, anlaki buraya ayak bastin, ve Allah bize burada bu silahi gönderdi ki henüz bende tam manasi ila kullanmiyorum, amma kullanim talimatnamesi şu olaki, biz o duanin sadece
"Allahım, azabından affına, gadzabından mağfiretine sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim."
kismini tekar edecegiz, amma allahu alem tam sayisina ulaşmadim henüz, ne zaman bu kalkan işe yarar denemem lazim, ve 41 defada karar kilmak istiyorum amma,
henüz belli degil.
işde bu ayeti okurken öyle tefkkür edesin ki ey salik, ey yolcu:
Allahdan gayri bir mevcudat yokdur öyle olunca o sana hişimlanan bicak da allah var ancak o bicak bir sükastci şeytan veya cin veya deccal askerinin eline gecmiş (amma gercekden leinde amma frekansi elinde) ve onunla sana karşi savaşiyorlar, ve sen o bicagi, o esir edilmiş halden kurtarip senin safina gecmesi için de ki işde :
Ey yüce Rab "Allahım, azabından affına, gadzabından mağfiretine sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim." ve şu an sen bana hişimlanan bir bicak oldun, cünkü kainatta sendan başka bir mevcudat yok ise, öyleyse o senin hişimlanan bicak oldugun halindende, senden, sana yüce rabbe siginirim, senin o bicagin veya frekansin esir edilmemiş ele gecmemiş, ve galip olan Allah haline iltica edip siginirim diye tefekkür et. ve bu yukardaki duayi günde 41 defa okuamaya devam et. dedimya sayida degişiklik olabilir henüz tam testden gecmedi daha.

Dua bu, ve bu dereceye erenler için 16.SINIF SOFiLER icindir

"Allahım, azabından affına, gadzabından mağfiretine sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim." (41 defa Haricen okuncak)


Ve bu Dua ile Bu haftayida hitama erdiriyoruz.

"Allahım, azabından affına, gadzabından mağfiretine sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim."

--oOo---

أَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 12 Eylül 2016 Pazartesi

Original Kar © glan