O Bir Ra Board

Full Version: Ömür Ve Rizkin Bereket Kaynaği: Sila-İ Rahim
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
ÖMÜR VE RIZKIN BEREKET KAYNAĞI: SILA-İ RAHİM


“…Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa akraba ilişkilerini sürdürsün...”

(Buhari, Edeb, 85 [6138].)


Sözlükte “bağ, ilişki” anlamına gelen “sıla” kelimesi ile “ana rahmi” anlamına gelen “rahim” kelimelerinden oluşan “sıla-i rahim” terim olarak “kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, onlarla ilişkiyi sürdürme, onların haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ziyaret etme” şeklinde açıklanmaktadır. Akrabalar için “zü’l-erham, ulü’l-erham” tabirleri kullanılır. Akrabalık görevlerini ihmal etmek veya akrabalara kötü davranmak ise “kat‘-ı rahim” tabiriyle ifade edilmektedir. (Mustafa Çağrıcı, “Sıla-i Rahim”, TDV İslam Ansiklopedisi, 37/112-113.)
Rahim ile cenin arasında nasıl “kordon” diye bilinen maddi bir bağ var ise doğduktan sonra da akrabalar arasında manevi bir bağ söz konusudur. Cenin için kordonun ne kadar hayati önemi varsa Müslüman birey için de sıla-i rahim o denli önemlidir. (Hadislerle İslam, 4/193.) Buna göre akrabalık bağını kesen kişi, can çekişmeye başlayan bir “cenin” gibidir. Yüce Allah’ın en güzel isimlerinden olan “Rahman” ve “Rahim” (Fatiha, 1/2.) ile “rahmet” ve “rahim” aynı kökten gelir. Bu da Yüce Allah’ın merhametinin kuşatıcılığını ve sürekliliğini göstermektedir. Ayrıca Rabbimiz, “Rahim” ismini Sevgili Peygamberimizin, ümmetine olan şefkatini ifade etmek üzere ona verilen sıfatlardan birisi olarak kullanmıştır. (Tevbe, 9/128.) Bu da Hz. Peygamber’in, ümmetine olan şefkat ve düşkünlük derecesini ifade etmektedir. Yüce Allah bir kutsi hadiste şöyle buyurmaktadır: “Ben Allah’ım, ben Rahman’ım, rahmi (akrabalığı) ben yarattım, ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Artık akrabalık ilişkisini sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim.” (Tirmizi, Birr, 9 [1907].)
Rahim kelimesi ağaç köklerinin birbirine sıkı bir şekilde sarılmasına da benzetilmiştir (Buhari, Edeb, 13 [5988].) Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde sıla-i rahim emredilmekte, bunun ihmal edilmesi ise yasaklanmaktadır. (Bakara, 2/27, 83, 177, 215; Nisa, 4/1, 36; Rad, 13/21, 25; Nahl, 16/90; İsra, 17/26; Nur, 24/22; Rum, 30/38; Muhammed, 47/22.) Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 16/90.)
Bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.s.) gelerek: “Bana, cennete girmemi sağlayacak ve beni cehennemden uzaklaştıracak bir amel/davranış söyle!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) “Allah’a kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın; namazını dosdoğru kılar zekâtını verirsin ve akrabanı görüp gözetirsin.” buyurdu. Bu adam oradan ayrılıp gidince Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer bu emredilenlere uyarsa cennete girer.” (Müslim, İman, 14 [13]; Buhari, Zekât, 1 [1396]; Edeb, 10 [5983].)
İslam’da görev ve sorumluluklar, en yakından uzağa doğru genişler. (Şuara, 26/214; Buhari, Edeb, 2 [5971]; Müslim, Birr, 1 [2548].) Bu çerçevede ilk sırada anne baba, eş, çocuk ve torunlar, kardeşler, yakın ve uzak akraba ile komşular gelir. Yüce Rabbimiz “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya iyilik edin...” (Nisa, 4/36.) ayetiyle akrabalarımıza iyilik yapmamızı emrediyor. Başta aile fertlerimiz olmak üzere amcalarımız, halalarımız, dayılarımız, teyzelerimiz ve bunların çocukları yakın akrabamızdır. Onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak bizim görevimizdir. Onlara yapacağımız iyilik, onların ihtiyaç durumlarına, bizim de gücümüze göre değişir. Bu yardımların yanında zaman zaman kendilerini ziyaret etmek, telefonla da olsa hatırlarını sormak, sevinç ve kederlerine ortak olup onlar için dua etmek onlara karşı görevimizdir.
Akrabalarımız bize her zaman iyi davranmayabilir, yaptığımız iyiliklere karşı bazen aynı şekilde karşılık vermeyebilirler. Ancak bizler inancımızın gereği olarak onlara iyi davranmaya çalışmalıyız. Nitekim atalarımız; “İyilik yap denize at; balık bilmezse Halık (yaratıcı) bilir.” demişlerdir. Zira yapılan iyilikleri Rabbimiz kesinlikle karşılıksız bırakmayacaktır. (Hud, 11/115.)
Ashab-ı kiramdan biri Peygamberimize gelerek “Ya Resulallah! Benim akrabam var. Ben kendilerini ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlar ise bana kaba davranıyorlar.” dedi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer dediğin gibi isen onlara (sanki) sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça Allah’ın yardımı seninle beraberdir.” (Müslim, Birr, 22 [2558].)
Akrabamızın kötülüğüne iyilikle, kabalığına incelik ve nezaketle cevap vermemiz en doğru davranıştır. Zira iyiliğe karşı iyilik her kişinin kârı, kötülüğe karşı iyilik ise er kişinin kârıdır. Bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34.)
Akrabalarla iyi ilişkiler kurmakta maddi ve manevi birçok fayda vardır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını (bereketlenmesini) isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin!” (Buhari, Edeb, 12 [5986]; Müslim, Birr, 20 [2557].) Sadaka vermek malı bereketlendirdiği gibi (Müslim, Birr, 69 [2588].) sıla-i rahim de ömrümüzü bereketlendirir.
Din farkı olsa bile akrabalarla ilişkiyi kesmemek gerekir. Nitekim Hz. Ebu Bekir’in hanımı henüz İslam’ı kabul etmemiş iken kızı Esma’yı ziyarete gitmişti. Hz. Esma da Peygamberimize gelerek “Ya Resulallah! Annem, Müslüman olmadığı hâlde beni ziyarete gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim?” diye sordu. O da şöyle buyurdu: “Evet, annene iyi davran!” (Buhari, Hibe, 29 [2620]; Müslim, Zekât, 50 [1003].) Akrabalık bağlarını korumak Allah’ın rızasını ve cenneti kazandırdığı gibi (Buhari, Zekât, 1 [1396]; Müslim, İman, 14 [13].) onlarla ilişkiyi kesmek cennetten mahrum bırakır. (Buhari, Edeb, 11 [5984]; Müslim, Birr, 18-19 [2556].)
Kişi, anne babasına iyilik yaptığı gibi onların dost ve akrabalarına da iyilik yapmalıdır. Zira onların yakınlarına ikramda bulunmak, onlara ikram anlamına gelmektedir. Bu durum onların vefatlarından sonra bile geçerlidir. (Ebu Davud, Edeb, 120 [5142].)
Yazımıza bir hadis mealiyle son vermek istiyorum: “Ey insanlar! Selamı yayın, yemek yedirin, akrabanızı görüp gözetin, herkes uyurken gece namaz kılın ki selametle cennete giresiniz.” (İbn Mace, Et’ime, 1 [3251].)

Diyanet Aylık Dergi

Dr. Ahmet OĞUZ
Suudi Arabistan Cidde Din Hizmetleri Ataşesi