08-03-2019, 12:00 AM
Bir Deha Komutan Portresi M. Kemal Atatürk
57 Yıla Sı an Bir Ömür: Dehanın Tescili
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, baba soyu itibarıyla, hem Anadolu,nun, hem de Rumeli,nin Türkleşmesinde de önemli roller üstlenmiş bulunan ve Karaman,dan Makedonya,ya göç ettirilen “Kızıl O uz Yörükleri/Türkmenleri” (Kocacıklar),ndendir. Anne soyu itibarıyla da Rumeli,nin Türkleşmesinde yine etkin rol oynamış bulunan ve göç ettikleri Konya/Karaman yöresinden dolayı Rumeli,de “Konyarlar” olarak anılan Yörük/Türkmenlerdendir. Dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi,nin köyü “Kocacık” bugünkü Makedonya Cumhuriyeti,nde Debre şehrine ba lı Türklerin yaşadı ı bir köydür.
“Hayatta yegâne fahrim (övüncüm) Türk yaratılmamdır” diyerek Türklü ü ile övünen M. Kemal Atatürk, soyca ve kültürce Türk olan, orta halli bir Türk ailesinin dördüncü çocu u olarak dünyaya gelmiş, ilk çocukluk ve gençlik yıllarını Selanik gibi her bakımdan kozmopolit bir şehirde geçirmiş, dönemin en iyi e itim kurumları sayılan askeri okullarında e itimini tamamlamıştır. O, genç bir kurmay subay olarak da ılmakta olan bir imparatorlu un bütün yükünü omuzlayarak meslekî deneyimlerini, arkadaşları gibi, ço u zaman acı olaylarla kazanmıştır.
Tarih Mustafa Kemal,e Türklü ün kaderinde adeta bir dönüm noktası olan 20. Yüzyılın ilk çeyre inde büyük bir sorumluluk yüklemiş; O, bu tarihî sorumlulu u bütün olumsuzluklara ra men cesurca üstlenmiş ve milletiyle birlikte başarıya ulaşmıştır. Merkezi/Milli (Üniter), tam ba ımsız, milli egemenli e dayanan, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti,ni kurmuştur. “Türk kimli ini koruyarak ça daşlaşma” projesi ile Türk milletine ça daş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmayı hedef olarak göstermiştir.
Atatürk şüphesiz çok yönlü bir liderdi. Özellikle yaptıkları ve söyledikleri de erlendirildi inde; ça daşı liderlerle mukayese yapıldı ında O,nun “dahi bir lider” oldu u görülmektedir. Deha; dikkat, hafıza, heyecan, muhakeme, muhayyile, idrak ve irade gibi psikolojik özelliklerin birleşmiş bir üstünlü üdür. Büyük adamların en temel özelliklerinden biri, düşünce hürriyeti, olayları müşahede etmek ve bu müşahedelerden do ru dürüst sonuçlar çıkarmak, yani gerçekçiliktir. Dehanın vasıflarından biri de önceden seziş ve ona dayanan uza ı görüştür. Bu özellik bugün “vizyonerlik” olarak ifade edilmektir. Atatürk,te dehanın bütün bu özelliklerini görmek mümkündür.
Atatürk,ün dehası, zamanında onunla kıyasıya mücadele etmiş bulunan devlet adamları tarafından da teslim edilmiştir. ıngiltere,nin “Türk düşmanı” olarak bilinen Başbakanı Lloyd George de bunlardan biridir. Türk ıstiklâl Harbi sırasında ıngilizlere Yunanlıları destekleme siyasetini benimseten ve bunun sorumlulu unu üstlenen Lloyd George,tur. Eylül 1922,de Türk orduları, Yunan ordularını ızmir,de denize dökünce ıngiliz ışçi Partisi Lideri Mc. Donald, parlamentoda devrin başbakanı için; “hazineden bu kadar para harcandı, hani Anadolu taksim edilecek, hani Bo azlar bizim olacaktı? Gelsin hesap versin” demişti. Güneşi batmayan imparatorlu un Türk düşmanı Başbakanı Lloyd George şu sözlerinden sonra istifa etmek zorunda kalmıştır:
“Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. şu talihsizli imize bakın ki, o büyük dahi ça ımızda Türk milletine nasip oldu. Mustafa Kemal,in dehasına karşı elden ne gelirdi?”
Atatürk, çok yönlü bir dehaya sahiptir. O,nun dehasının çeşitli alanlardaki belirtileri, O,nun üstün kişili ini bütünü ile ortaya koymaktadır. Atatürk dehasının bazı temel yönlerini şu şekilde de erlendirmek mümkündür:
Komutan (Asker) Atatürk
Sistemli bir askeri e itim gören, önemli bütün rütbelerini muharebe meydanlarında alan, kazandı ı askeri başarılarla I. Dünya Harbi,nin akışını ve süresini de iştiren, ıstiklal Harbi ile ba ımsız Türkiye Cumhuriyeti,nin kurulmasını sa layan ve bütün mazlum milletlerin kaderini etkileyen bir askerin; Mustafa Kemal,in özellikle “askerlik” veya “komutanlık” kimli i şüphesiz kişili inin en önemli boyutunu oluşturmaktadır.
Atatürk askerli e bütün ilgi, etki ve hatta yankı alanları ile birlikte bakmıştır. O, usta bir uygulayıcı ve aynı zamanda büyük bir teorisyendir. Bundan dolayı O, ıstiklal Harbi içerisinde teşkilat, silah sistemi ve askeri düşünce arasında çok iyi bir uyum gerçekleştirmiştir. Nitekim ıstiklal Harbi, askeri düşüncenin insanı silah, araç ve gereç etrafında ve amaca yönelik olarak nasıl teşkilatlandırıp bütünleştirdi inin adım adım gerçekleştirilmesini anlatan en iyi örneklerinden biridir.
Atatürk her rütbede komuta etti i birliklerin ruhuna nüfuz edebilmiş ve her rütbenin başarılı komutanı olmuştur. Çanakkale,de kahramanlık destanını yazan Mehmetçi e, “ben size taarruzu de il, ölmeyi emrediyorum” demiştir. Sakarya,da ise vatan savunmasının önemini belirterek, “hattı müdafaa yoktur, saşı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış topra ı vatandaş kanı ile ıslanmadıkça terk edilemez” demek kudretini göstermiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, başta “askeri e itim” olmak üzere; strateji ve taktik uygulamaları, harekât ve taarruz, savunma, inisiyatif, disiplin vs. gibi askerlik mesle inin bütün alanlarında çok başarılı düşünce ve uygulamaları ile tanınmıştır. Türk milleti de ona rütbelerin ve unvanların en büyü ünü vermiştir. Kırık kaburgalarıyla 22 gün 22 gece savaşarak kazandı ı Sakarya Zaferi (23 A ustos-13 Eylül 1921),nin ardından 19 Eylül 1921,de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal,e “Müşirlik” (Mareşallik) rütbesini ve “Gazi” unvanını vermiştir.
Fikir Adamı Atatürk
Atatürk dehasının en iyi ortaya çıktı ı alanlardan bir tanesi de O,nun “düşünce adamlı ı”, ya da “fikir adamlı ı” yönüdür. E er biz bir “Atatürkçü Düşünce Sistemi”nden veya “Atatürkçülük”ten bahsediyorsak, Atatürk,ü, öncelikle bir fikir adamı olarak ele almak zorundayız. Fakat yıllarca ülkemizde Onun bu yönü hep eksik bırakılmış ve hatta “eylem adamı oldu u, fikir adamı olmadı ı” yazılıp çizilmiştir. Halbuki, Atatürk,ün “fikir adamlı ı” yönü hem çok güçlüdür, hem de tarihi-felsefi temellere dayanır. Atatürk, ilmi en hakiki mürşit kabul ederek okuyan, araştıran, düşünen ve sentezlere varan, bunları pratik olaylara uygulayarak problemlerin çözümünü gösteren bir fikir, bir düşünce adamıdır.
Atatürk inkılâpları, sosyal muhtevaları ve Türk milletini hedefleyen karar ve uygulamaları yönünden kesinlikle, uzun ve derin düşünce, analiz ve sentezin sonucudur. Felsefi, fikri, ilmi ve ideolojik bir temelin olmaması mümkün de ildir. Bundan dolayı, Atatürk karşımıza güçlü bir fikir adamı olarak çıkmaktadır. Ça daşı liderlerle yapılan fikri mukayese de onu düşünce adamı, fikir adamı olarak büyütmektedir.
Okumayı başlıca u raş, kitabı da arkadaş edinen M. Kemal Atatürk, saatlerini hatta günlerini okumakla geçiren bir insandı. Görev yaptı ı cephelere giderken bavullarla ve sandıklarla kitap taşıdı ını, savaş şartlarında bile okudu unu bildi imiz M. Kemal Paşa,nın özel kütüphanesinde sayı olarak, 4.289; bibliyografik künye olarak da 10.000 civarında kitap vardı. Bu kitapların sayıca durumu aynı zamanda onun ilgi alanını veya u raştı ı konuların önem derecesini de göstermektedir. Bu anlamda bakıldı ında, “tarih” ve bunun içinde de “Türk Dünyası Tarihi” ilk sırada yer almaktadır. Kitaplar, “askerlik”ten, “ekonomi”ye; “edebiyat”tan, “Türk dili”ne 20 konu başlı ında toplanmaktadır. Birçok kitabı okumuş, altını çizmiş ve notlar almıştır.
Başta Nutuk olmak üzere eserleri ve konuşmaları incelendi i zaman, Atatürk,ün bir düşünce adamı olarak çok sa lam bir zihin disiplini ve çok güçlü bir muhakeme yetene ine sahip oldu unu görüyoruz. Kelime ve kavram hazinesinin genişli i, fikirleri arasındaki tutarlılık ve ifade gücü dikkatleri çekecek kadar belirgindir.
Devlet Adamı Atatürk
Merhum Hocamız Prof. Dr. Aydın TANERı, “Türk Devlet Gelene i” isimli, alanında ilk çalışma olan önemli eserinde; “Türklerde devlet ve hükümet başkanlarının kişilikleri”ni anlatırken bir devlet adamında şu dört niteli in bulunması gerekti ini belirtmektedir: “Kültür, mantık, erdem ve cesaret.” Ona göre, “bu niteliklerden yalnız birinin yoklu u halinde ‘devlet adamı, gerçe i düşünülemez. Devlet yüksek kademelerindeki her görevli ‘devlet adamı, de ildir. Devlet adamlı ı, belki de görevden uzaklaştıktan sonra, kamuoyunun ve araştırıcıların sorumlu posttaki kişi hakkında verdikleri hükümlerle kazanılır.”
Bu çerçevede M. Kemal Atatürk,ü de erlendirdi imiz zaman O, daha Göktürk Kitabeleri,nden itibaren tanımlanan ve tasvir edilen, Kutadgu Bilig ve Siyaset-namelerle fikriyatı sürdürülen geleneksel Türk devlet adamı tipi içinde bir insandır. Türk devletlerinin tamamında gördü ümüz tarihi Türk devlet anlayışının bütün temel ilkeleri ve devletin halkına dönük politikaları Atatürk tarafından takip edilmiştir. Geleneksel Türk devlet de erleri Atatürk tarafından modern de erler ile örtüştürülerek hayata geçirilmiştir.
Atatürk,ün devlet adamlı ı kişili i, öncelikle “devlet kuran bir devlet adamı” kimli i ile ortaya çıkmaktadır. Kurdu u devlet her bakımdan modern bir devlettir, merkezi/milli (üniter) bir devlettir, demokrasiyi hedefleyen laik bir cumhuriyettir, gerçekleştirmeye çalıştı ı amaç bakımından bir hukuk devletidir. Yeni Türk devletinin ça daş bir devlet oluşu onun saygınlı ını sa lamış, milli ve milletlerarası hayatta de erini artırmıştır.
Milletlerarası camiada yeni bir devletin ortaya çıkması, kurulması sık sık rastlanan ola an şeylerden de ildir. Yeni bir devletin kuruluşu hukuki ve siyasi yönden bir takım şartların gerçekleşmesini gerektirir. Öncelikle devletin unsurları bakımından de erlendirecek olursak; toprak unsuru (ülke), insan unsuru (millet), politik örgütlenme (hükümet) ve hâkimiyet (iç ve dış) unsurlarının tam olarak varlı ı yeni bir devlete hayatiyet kazandırır. Milletlerarası camianın bir üyesi olabilmesi ve milletlerarası hukuktan yararlanması da onun di er devletler tarafından tanınmasına ba lıdır.
Yeni Türk devleti, çok zor şartlar altında kurulmuştur. Zorlukların başında devletin bir unsuru olması bakımından “ülke”nin sınırlarını tayin ve tayin edilen sınırlar içindeki ülkenin düşman işgalinden kurtarılması gelmektedir. Önce Erzurum ve Sivas Kongrelerinde ve sonra da Misak-ı Milli ile çizilen sınır, yeni kurulan devletin ülkesini; tarihi ve şerefli mazisi ile Türk milletinin “vatanını” ortaya çıkarmıştır. Bu sınırın gerçek ihtiyaçlara cevap verecek şekilde “Türklü ün Ata Yurdu” olarak belirlenmesi ve kurulmasında Atatürk başrolü oynamıştır.
Devletin insan unsurunu inceledi imizde, yeni Türk devletinin kuruluşunda “millet” önemli rol oynar. Yeni kurulan devlet, Türk milletine dayanan, milli bir devlettir. ınsan unsurunda tam bir kaynaşma, birlik ve dayanışma vardır. Atatürk, Türk milliyetçili ini, Türk milli davasının temel taşı yaparak, milli duygu ve hasletleri tam bir olgunlu a eriştirmiştir. Türk milletin milli şuur, benlik ve kimli ini hissettirerek milli bir devlet kurmuştur.
Devletin düzen ve disiplinin sa layan; toplumu hukuk ilkeleri ile yönetmeyi düzenleyen ve devletin bütün unsurları ile uygulamalarının halka yansıyan yüzünü oluşturan “politik örgütlenme” kavramı bakımından Atatürk, yine yeni bir başlangıcı oluşturmuştur. O, “merkezi” bir devlet kurmuştur ki, bu tarihi, co rafi ve jeopolitik şartlara uygun bir tercihtir. Milli devletin tabii bir destekleyicisidir.
Devletin hukuki ve siyasi bir varlık olarak üstün bir iktidara veya otoriteye sahip oluşunu ifade eden “hâkimiyet” (egemenlik) unsuru bakımından ise tamamen yeni ve ça daş bir yapı ile karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü padişah tarafından temsil edilen hâkimiyet, bu defa millileştirilmiştir ve millete ait olmuştur. Atatürk, devlet kuran bir lider olarak milli hâkimiyet prensibinin ilk işaretlerini veren, bunu Milli Mücadele,nin temel esası haline getiren insandır.
Devlet sahip oldu u bu üstün iktidarı kullanırken yanı başında bu iktidara “ortak” veya iktidarını sınırlayıcı “başka bir varlık” tanımaz. Devlet iktidarının başka bir varlık (devlet veya milletlerarası teşekkül) tarafından sınırlandırılması veya bu iktidara ortak olma, devlet hâkimiyetinin dış görünüşü olan “ba ımsızlıkla” ba daşmaz. Osmanlı Devleti, yabancılara tanıdı ı imtiyazlarla ve kapitülasyonlarla yarı ba ımlı bir devletti. Ayrıca, Birinci Dünya Savaşı,nın ma lubiyeti devlet iktidarını da ortadan kaldırmıştı. Ülke parçalanmış ve işgal edilmişti. Milli Mücadele sonucu kazanılan zafer, ba ımsız bir Türkiye gerçe ini bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Vatan yabancı işgalinden kurtarılmış, yabancı imtiyazları kaldırılmış, kapitülasyonlar tarihe intikal ettirilmiştir. Lozan,da milletlerarası hukuk bakımından tanınan Türkiye Cumhuriyeti Devleti “tam ba ımsız” bir devlet olmuştur.
şüphesiz, Atatürk,ün üstün dehasının en iyi yansıdı ı alanlardan biri olan “devlet adamı” kimli i, sadece devlet kuruculu undan ibaret de ildir. Onun bir “dönüştürücü lider” olarak “devrimci” kimli i de yani de işimci, dönüşümcü, yenilikçi kişili i de ön plana çıkmaktadır. Çünkü bu yönü; hem düşünce sisteminin, hem de kurdu u devlet sisteminin ça a ayak uydurmasını sa layan en temel esastır.
Atatürk,ün devlet adamlı ının yansıdı ı bir di er alan da “siyaset kurumu”dur. O, Büyük bir “siyaset adamı” olarak ortaya çıkmaktadır. Büyük siyasetçi, ba ımsız bir devlette halkın huzur ve refahı ile o devletin devletlerarası güvenli ini sa lamak için tutulan yolu en başarılı bir şekilde yöneten devlet adamıdır. Bu görüş açısından büyük siyaset adamı iç politikada ve dış politikada üstün başarıların sahibidir.
Atatürk,ün büyük siyasetçi olarak üstün başarısı, karşılaştı ı en çetin ve zor sorunlar karşısında, en do ru ve memleket için en hayırlı olan yolu görebilmesi, imkânları seçebilmesidir. Atatürk, iç siyaset ve dış siyasetteki uygulamaları ile de büyük bir siyaset adamı, daha geniş bir ifade ile büyük bir devlet adamı olarak ortaya çıkmaktadır. Prof. Dr. Fahir ARMAOÐLU, onun bu alandaki dehasını şu şekilde de erlendirmektedir:
“O, kendisini olayların akışına uymaya zorunlu gören ve buna göre davranan bir ‘oportünist, (fırsatçı) de il, olayların dışına ve üstüne çıkıp, olaylara kendi görüşünün, kendi inanışının biçimini veren bir insandır. O,nun diplomasisi, olaylarla beraber bir sürükleniş de il, olayları, kendi azim ve iradesi ile, haklı ve do ru bir inanışın tabii sonucuna sürükleyiştir.”