Thread Rating:
  • 54 Vote(s) - 2.8 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Korku Namazı
#1
Oku-1 
KORKU NAMAZI
Korku (havf) namazı, kitap ve sünnet ile sabittir. Yüce Allah şöyle bu
yurmuştur: "Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman . . .
"
(Nisa Suresi : 102l Sünnete gelince; Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), korku
namazını bizzat kıldığı sabit olmuştur. Alimlerin cumhuru, bu namazın
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'den sonra da halen devam edeceği
noktasında ittifak etmişlerdir.
Ebu Yusuf şöyle demiştir: "Korku namazı sadece Allah'ın Elçisi
(sallallahu aleyhi ve sellem) ' e mahsustur. Çünkü Yüce Allah: "Sen de içlerinde
bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman . .
. " şeklinde buyurmuştur." An
cak onun bu yorumu doğru değildir. Çünkü Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi
ve sellem) hakkında sabit olan bir şey -sadece O (sallallahu aleyhi ve sellem) 'e
tahsis edildiğine dair bir delil olmadıkça- bizim hakkımızda da geçerli sa
yılır. Bir de sahabe-i kiram korku namazı hakkında görüş birliğine varmış,
icma etmişlerdir. Ayetin hitabında "Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in"
tahsis edilmiş olmasına gelince bu, hüküm açısından tahsisini gerektir
mez. Kuşkusuz sahabeler de, zekatı vermeyen kimselere karşı; "Şüphesiz
Yüce Allah: 'On/arın mallarından zekat al . . .
' (Tevbe Suresi : ıo3ı diye buyurarak,
bu hükmü sadece peygamberine tahsis etmiştir (özel kılmıştır.)" diyen
kimselere şidddetle karşı çıkmışlardır.
Korku namazının sıfatı: Korku, imam ve ona uyan hepsi hakkın
da rekat sayısını etkilemez. Bu durumda, kısaltılması mübah olan bir sefer
(savaş durumu) olursa, (imam) her bir topluluğa (müfrezeye} iki rekat
namaz kıldırır ve her topluluk, tek başına geri kalan kısmını tamamlarlar.
Öyleyse imam ilk taifeye bir rekat namaz kıldırır, Fatiha suresi ile bir zam
mı sureyi okumakla da diğerleri namazı tamamlarlar. Sonra o taife gider
nöbet tutar, düşmanla karşılaşmış (savaşmış) diğer topluluk gelir, onlara
da bir rekat namaz kıldırır ve Fatiha suresi ile bir zammı sureyi okumak
la da diğerleri namazı tamamlarlar. Teşehhüd tamamlanıncaya değin de
imam kendi teşehhüdünü uzatır ve onlar için (namazı bitirip) selam verir.
Bunun caiz oluşu ancak birtakım şartlara bağlıdır. Bunlardan birisi; düş
manla sıcak bir savaş ortamının olması ve diğeri de düşmanların hücum
etmelerinden emin olunamaması durumudur.
Onlara namazı kıldırırken onu biraz hafif tutması müstehaptır. Çünkü
korku namazının konumu icabı zaten, onu hafif kılmaktır. Aynı şekilde ay
rılıp yalnız başına namazı kılan taife de hafif (kısa) bir sure okur ve ayakta
(öbürünü) karşılayıncaya kadar yerinden ayrılmaz. Çünkü ayağı kalkış
hep beraber yapılacağından dolayı imamdan önce o taifenin ayrılıp git
mesine hacet yoktur. Çünkü ayrılıp gitmek, yalnız bir mazeret söz konusu
olunca caizdir. (İmam,) bu arada onlar kavuşup yetişsinler diye, bekleme
durumunda okumayı uzatır. Şayet onlar gelmeden önce okumaya başla
yacak olur, sonra geldikleri vakit rükuya gidecek olursa ya da öncesinde
imamın rükusuna onlar kavuşacak olurlarsa, imamla birlikte rüku ederler
ve bu du durumda -sünneti terk etmeleriyle beraber- kıldıkları o rekat
sahih olur. Teşehhüd için oturmuş olursa, onlar ayağı kalkarlar ve diğer
rekatı kılarlar. (İmam) teşehhüdü birtakım dua ve tesbihlerle uzatır ki ona
taife yetişmiş olsun, peşine teşehhüd yaparlar sonra imam onlar adına
selam verip (namazı bitirir.)
İmam Malik der ki: İmamla birlikte teşehhüd yaparlar. İmam se
lam verince de onlar ayağı kalkarlar ve -namazın bir bölümünü kaçıran
mesbuk gibi- kaçırdıkları kısmını eda ederler. Ancak önceki geçen açıkla
malar daha evladır. Çünkü Yüce Allah: "Sonra henüz namazını kılmamış
olan (bu) diğer taife gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar . . .
" !Nisa Suresi:
102ı buyurmuştur. Bu da gösteriyor ki onların tüm namazı, imamla birlikte
kılacakları namazdır. Yeri geldiği vakit buna değinilecektir. Bir de ilk taife
imamla beraber iftitah tekbirinin sevabına yetişmiş oldukları için, ikin
ci taife için imamın selam vermesi gerekir ki araları denk gelmiş olsun.
Bunu, İmam Malik ve İmam Şafii söylemiştir ancak aktarılan birtakım
ihtilaflar bulunmaktadır. Bu bağlamda Salih b. Hawat'ın, "Zô.tu'r-Rika'
savaşı meydana geldiği gün Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile bir
likte korku namazı kılan bir zattan rivayet ettiğine göre; "Bir taife Hz. Pey
gamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte (arkasında), bir başka taife de
düşmana karşı saf tutmuştu. Allah'ın Elçisi, yanındakilere bir rekat namaz
kıldırmış, sonra ayakta dururken (cemaat de) kendi kendilerine namazı
tamamlamışlar. Sonra namazdan çıkarak düşmanın karşısına saf bağla
mışlar. (Bu sefer) öteki taife gelmiş, Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem)
onlara da namazından kalan rekatı kıldırmış, sonra oturarak beklemiş, ce
maat kendi kendilerine namazı tamamlamışlar, ardından Hz. Peygamber
(sallallahu aleyhi ve sellem) onlarla selam vermiştir." Buhari ve Müslim ittifak
etmiştir.954 Sehl b. Hasne de buna benzer bir hadis rivayet etmiştir. Buhari
ve Müslim ittifak etmiştir. 955
Ebu Hanife şöyle demiştir: İki taifeden birine bir rekat kıldırır; bu ara
da diğer taife de düşman karşısında bulunuyordur. Onlar namazda iken,
ardından berikiler gelir ve imamla beraber ikinci rekatı kılarlar. Sonra
imam selam verir ve taife namazda olduğu halde düşmana karşı geri dö
ner. Bu sefer birinci taife namaz yerine gelir ve tek başına namazı kılarlar
ve onda kıraat (Kur'an) okumazlar. Çünkü imama uyma hükmündedir
ler. Ardından düşmana karşı yönelirler ve ardından diğer taife de namaz
yerine gelir ve tek başına namazı kılar ve onda kıraat da eder. Çünkü
imam, namazdan, namazı bitirdikten sonra o taife ayrılmıştır; dolayısıyla
bu namaz, mesbuk'un hükmü gibi olmuş olacaktır. Bu minvalde gelen
İbn Ömer'in rivayetine göre; "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) iki
taifeden birine bir rekat kıldırdı. (Bu arada) diğer taife düşman karşısın
da bulunuyordu. Sonra (berikiler) namazdan ayrılıp öbürlerinin yerlerine
durunca bu sefer onlar geldi. Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara
da bir rekat namaz kıldırdı. Selam verdi. Sonra hem berikiler hem de
ötekiler birer rekat kaza ettiler." Buhari ve Müslim ittifak etmiştir. 956 Onlar
şöyle demişlerdir: Bu, daha evladır. Çünkü birinci görüşte, imamın na
mazdan ayrılmasından önce, ona uyanların ayrılabileceğinin caiz olduğu
ifade edilmektedir. İkinci taife de ise imamın ayrılışı, ameller/fiiller hakkın
da söz konusu olmuştur.
Birinci görüşle amel etmek daha evladır. Çünkü bu, Allah'ın kitabına
daha uygundur. Bunun yanında namaz ve savaş konusunda daha fazla
bir ihtiyatı aşılamaktadır. Kitaba olan muvafakatına gelince, Allah (c.c.)
954 Buhar! ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 421; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 575, 576.
955 Buhari ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 422; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 575.
956 Buhari ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 422; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 574.
şöyle buyurur: "Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer taife ge
lip seninle beraber namazlarını kılsınlar .
. . " Ayet, Onların tüm namazları
nı, imamla birlikte kılacaklarını gerektirmiş oluyor. Halbuki Ebu Hanife'ye
göre imam ile birlikte sadece bir rekat kılarlar. "Henüz namazını kılma
mış olan" buyruğunun mefhumundan anlaşılan ise "birinci taifenin" tüm
namazını kılmış oldukları yönündedir. Onun (Ebu Hanife'nin) görüşüne
göre ise o namazın yalnız bir bölümünü kılmış oluyor.
Namazdaki ihtiyatı aşılamasına gelince; her bir taife gelip peşpeşe
namazlarını kısım kısım olarak kılarken, bir grup imamla birlikte fiili olarak
denk gelirken, diğer grup ise ayrılıp gidiyor ve gelip tek başına bir mesbO.k
gibi namazını kaza ediyor. Ona göre ise namaz içerisinde olduğu halde
bir yerden başka yere yönünü çevirmiş oluyor. Kimi zaman yürüyor, kimi
zaman da bineğine biniyordur. . . Bu ise çokça amel demektir, kıbleden
yönü çevirip sırtını vermektir ki, namazın {geçerliliğini) nefyetmektedir.
İki rekatın arasını çok büyük bir ayrımla nefyetmektedir. Sonra bir de bi
rinci taifeyi, selam verdiği halde imama uyma durumunda ve o hükümde
görmektedir. Halbuki imam selam verdikten sonra, ona uymaya gelen
taifenin, me'mO.m (uyan) olarak rekatı kılması caiz değildir.
Savaştaki ihtiyatı aşılamasına gelince; çünkü bu durumda darbe al
maktan temkinli bir hal alınmış olur ve düşman tarafından göremediği
olası bir tehlikeyi diğerine haber vermek, bunun yanında imamla beraber
namaz kılanlara da haber vermek söz konusu olmaktadır. Bu ise onla
rın görüşlerine göre mümkün değildir. Bir de korku namazının hafifletme
üzere bina edildiği var. Çünkü onlar, zaten buna bir ihtiyaç içerisinde bu
lunmaktadırlar. Onların (Hanefilerin) görüşüne göre namazın çokça uza
tılması emniyet durumunda söz konusu olur. Öyleyse hafif tutma gerekçe
si bulunduğu halde, korku durumunda olan bir kimseye namazı uzatmayı
nasıl mükellef kılabilirler? İmamın bir özre binaen ayrılması ise caizdir,
hatta -iki görüşe göre- kaçınılmaz bir durum dahi olabilir.
Şayet imam, onlara Ebu Hanife'nin mezhebinde olduğu gibi namazı
kıldıracak olursa, bu caizdir; ancak evla ve en güzel olanı terketmiş sayılır.
Bunu, İbn Cerir ve Şafü ashabından bazıları söylemiştir. 957
957 Bak: Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 424.
Hazarda kılınan korku namazı: Düşmanın yakın bir mesafeden
Müslüman beldesine saldırması durumu gibi, ihtiyaç duyulduğu vakit kor
ku namazını hazar da kılmak caizdir. Bunu, Evzfü, İmam Şafü ve Malik' in
ashabı söylemiştir. Zira "Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdı
ğın zaman . .
. " (Nisa Suresi : 102l Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in hazarda
iken korku namazını kılmamış olmasının nedeni, korkunun hazarda iken
hiç gündeme gelmemiş olmasından dolayıdır.
İmam Malik'ten nakledildiğine göre korku namazı, hazarda iken kıl
mak caiz değildir. Çünkü ayet-i kerime sadece iki rekata işaret etmiştir;
halbuki hazarda kılınacak olan namaz dört rekattır.
Onların: "Çünkü ayet-i kerime sadece iki rekata işaret etmiştir." söz
lerine gelince, buna şöyle cevap verilir: Bir defa bazı namazlar hazarda
iken de iki rekat kılınmaktadır, Sabah ve Cuma namazı gibi. Akşam ise üç
rekattır ve yolculukta korku durumunda bu şekilde kılınması da caizdir.
Çünkü bu, korku durumudur ve seferde olduğu gibi korku namazını eda
etmek caizdir.
İmam cemaate dört rekatlık namazı korku namazı olarak kıldıracak
olursa; her taife iki rekat kılar ve birinci taife sadece Fatiha'yı okuyarak
namazı tamamlar. Çünkü taifenin imamının ayrılmasından sonra iki rekat
son namazı olmaktadır. Diğer taife ise Fatiha ve bir zammı sureyi okuya
rak namazı tamamlar. Çünkü kaza ettikleri, taifenin ilk namazıdır.
Dört rekatlık bir namazda şayet imam, iki taifeyi ayıracak olursa, ilk
taifeye üç rekat kıldırır, ikinci taifeye de bir rekat kıldırırsa yahut ilk taifeye
bir, ikinci taifeye de üç rekat kıldırırsa, bu durumda namaz sahih olur.
Çünkü iki taifenin beklemelerine (herhangi) bir artırım yapmaz, şeriat bu
ikisinin benzerini getirmiştir zaten. Bunu, İmam Şafü söylemiştir. Ancak o;
Sehiv secdesi de yapar, demiştir. Oysaki buna bir ihtiyaç yoktur; çünkü
secde yanılmadan dolayı yapılır, ortada ise herhangi bir yanılma (sehiv)
yoktur.
Şayet kılınan namaz akşam ise (imam) ilk taifeye iki rekat kıldırır, taife
kendi başına Fatiha'yı okuyarak bir rekat kılarak tamamlar. İkinci taifeye
de bir rekat kıldırır ve taife kendi başına Fatiha'yı ve bir de zammı sure
okuyarak iki rekat kılarak tamamlar. Bunu ise İmam Malik, Evzai, Süfyan
ve iki görüşünden birisine göre İmam Şafü söylemiştir. Diğer görüşünde
ise şöyle demiştir: İlk taifeye bir rekat kıldırır, ikinci taifeye ise iki rekat
kıldırır. Çünkü evla olan imamla beraber iftitah tekbirinin ve başlangıcın
faziletine yetişmektir. Onun için ikinci taifenin rekatları fazlalaştırması ge
rekir. Bu görüşe, "şayet faziletten gerçekten de bir şey elde edilmediğinde,
birinci taifenin daha çok hak sahibi olacağı" şeklinde karşılık verilmiştir.
Bunun yanında imamla birlikte selama yetişmesiyle ikinci taifenin kaçır
mış olmasına mecbur bırakmıştır. Zira ikinci taife tüm namazını imama
uyma hükmünde olduğu halde kılarken, birinci taife ise bazı bölümlerini
münferid olarak eda etmiştir. Hangisini yapmışsa şayet bu caizdir.
Korku namazı kılarken silah taşımak: Korku namazı kılarken
silah taşımak müstehaptır; çünkü Yüce Allah: "Onlar da ihtiyat tedbirleri
ni ve silahlarını alsınlar . .
. " (Nisa Suresi: ıozı buyurmuştur. Çünkü düşmaniarın
ansızın kendilerine saldırıp saldırmayacaklarını bilemezler. Bunda müs
tehap olan şey, kişinin öncelikle kendi nefsine zarar gelmesinden emin
olması, (taşırken) ağır gelmemesi ve kendisini düzgün secde yapmaktan
engellememesi, yanındakilere vb. de eziyet vermemesidir. Necis olan bir
silahı taşımak ve -mazeret dışında- namazın bir rüknünü ihlal etmesi caiz
değildir.
Silah taşımak, caiz değildir. Bu görüş ise Ebu Hanife'nin, ilim ehli
nin çoğunun ve İmam Şafü'nin iki görüşünden birisini oluşturmaktadır.
Çünkü silah taşımakla ilgili gelen emir, sadece silaha yakın olmak ve onu
koruyup (kaybetmemek) açısından söz konusu olmuştur, yoksa vacip an
lamında değildir.
Vacip olma ihtimali de vardır. Bunu ise Davud (ez-Zahiri) ve diğer
görüşüne göre İmam Şafü söylemiştir. Delil ise onların lehindedir; çünkü
emrin zahiri, vacip olduğunu ifade etmektedir. Şüphesiz vacibin kasdedil
diğine işaret eden Yüce Allah'ın şu kavli gelmiştir: "Eğer size yağmurdan
bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size
günah yoktur." (Nisa Suresi: 102ı Eziyet şartı sebebiyle günahın kaldırılmış olma
sı, bulunmadığı zaman da (silah taşımanın) gerekli olduğuna delil teşkil
etmektedir.
Değişik şekillerde kılınan korku namazı: Korku namazını Hz.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in kılmış olduğu farklı şekillerde olduğu
gibi kılmak, caizdir. İmam Ahmed der ki: Korku namazı hakkında rivayet
edilen tüm hadislerle amel etmek caizdir. (Yine) şöyle demiştir: Bu nokta
da altı yahut yedi şekilde kılınan korku namazı ile ilgili rivayetlerin hepsi
de caizdir.
el-Esrem der ki: Ebu Abdullah'a (İmam Ahmed'e); "Sen bütün ha
dislerle amel caiz diyorsun, halbuki her hadisin kendisine ait bir konumu
olmuştur. Peki, bunlardan birisini seçmeyelim mi?" diye sordum. Bunun
üzerine o: "Ben diyorum ki; Her kim bu hadislerin hepsiyle de amel etse
bu güzeldir. Ama ben Sehl hadisini tercih ediyorum." cevabını vermiştir.
Korku namazı bir rekattır: İmam Ahmed'in sözünün genelinden
bunun caiz olacağı anlaşılmaktadır. Çünkü o, bu namaza ait altı tane
(farklı) şeklin olduğunu zikretmiştir. el-Muvaffak der ki: Ben bu noktada
altı (farklı) şekilden başkasını bilmiyorum, arkadaşlarımız ise buna karşı
çıkmışlardır. el-Kadı ise şöyle demiştir: "Korkunun rekat sayılarına bir et
kisi yoktur." Bu, içlerinde Sevri, İmam Malik, İmam Şafü, Ebu Hanife ve
ashabının da yer aldığı ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. Bazı belde
alimleri ise bunun bir rekat oluşunu caiz görmemişlerdir. Onlardan kimisi
de; bir rekatın yalnız savaşın şiddetlendiği durumda söz konusu olabile
ceğini ifade etmiştir.
Korku çoğalıp savaş da kızıştığı zaman: Ama korku çoğalır ve
savaş da kızışacak olursa, bu durumda nasıl imkan bulurlarsa o şekilde
namazlarını kılarlar. İster yaya, ister binek üzerinde, mümkünse kıbleye
doğru, değilse kıbleden başka yöne doğru kılabilirler. Güçleri yettiği öl
çüde rüku ve secdeyi ima ile kılarlar. Secdeyi rükudan biraz daha eğerek
yaparlar, İleri doğru giderler, geriye çekilirler, düşmanla vuruşurlar, sıçrar
lar, kaçarlar (her türlü hareket ederler) ancak namazı, vaktinin dışına çı
karamazlar. Bu, ilim adamlarının çoğunluğunun görüşüdür. Çünkü Yüce
Allah: "(namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın.)" (Bakara Suresi:
239ı buyurur.
İbn Ömer der ki: "Şayet korku bundan da fazla olursa, o zaman ayak
ta iken, ayaklarınız üzerinde yahut da bineklerin üzerinde kıbleye yönel
miş yahut yönelmemiş olarak kılınız." Buharı ve Müslim ittifak etmiştir. 958
İmam Malik der ki: Nafi şöyle demiştir: "İnanıyorum ki Abdullah b.
Ömer, bu sözü mutlaka Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'den (işitip)
zikretmiştir. "959
Ebu Hanife ise şöyle demiştir: Kılıçla çarpışırken ve yürürken korku
namazını kılamaz. Çünkü Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), Hendek savaşında
(bu şekilde) namazı kılmamıştır, namazı ertelemek durumunda kalmıştır.
"Bu hadisenin henüz korku namazı nazil olmadan önce vuku bul
duğu" şeklinde cevap verilmiştir. Sonra (Ebu Hanife'nin) bu itirazı batıl
dır. Zira Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in korku namazı kıldığında
ihtilaf edilmemiştir, hatta Yüce Allah, kitabında bunu emir dahi buyur
muştur. Bu durumda, kitap ve icmaya muhalif olan delil göstermelerde
bulunmak caiz değildir. Muhtemeldir ki Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve
sellem), namazı unuttuğundan dolayı ertelemiştir. Bunun doğruluğunu ise
O'nun henüz savaşmadan önce namazı kılmayı unuttuğu ve sonrasında
namazdan engelleyen bir savaşın meydana gelmiş olduğu gerçeğidir.
İmam Şafü der ki: Bu durumda namazı kılar; ancak yürüyecek ya da
savaşacak veyahut pozisyonunu uzatacak bir amel olursa, o zaman nama
zı batıl olur. Çünkü böylesi bir durum, namazı bozanlar arasında sayılır.
Buna ise "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in, ashabına kor
kunun şiddetlenmediği zamanda dahi namaz kıldırmasıyla" cevap veril
miştir. Onlara bizzat düşmana karşı yürümelerini emretmiştir. Sonra geri
kalan (ve kılamadıkları) namazı dönüp kaza ederler. İşte bu tür bir yürü
yüş çok sayılır ve uzunca bir amel anlamı taşır. Bir de kıbleden yönünü
dönmek demektir. İşte tüm bunlara (Allah'ın Resulü), korku şiddetli ol
madığı halde cevaz vermiştir. Durum böyle iken korkunun şiddetlenmesi
durumunda böyle kılmak daha evladır. Şaşırılacak bir durumdur ki Ebu
Hanife, bu şekli tercih etmiş, diğerlerine yani namaz esnasında -hareket
etmesi mümkün olduğu halde- amel etmemeye ve namazın, kendisi dışın
daki ile de mümkün olabileceği (gerçeğine) ise yanaşmamıştır. Sonra da
ancak kendisiyle güç yetirilen bir durumda men edilmesini öngörmüştür.
Halbuki aksine olan daha evladır. Özellikle de Yüce Allah'ın, bu durum
altında ruhsat verdiğine dair nassı bulunduğu halde . . .
958 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 8, Sayfa: 199; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 574.
959 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 8, Sayfa: 199.
İmam Şafü ise bunu, korku sebebiyle yapılması mübah olan bir amel
olacağı şeklinde tahsis etmiş olduğundan dolayı namazı da bozmuş ol
mamaktadır. Mesela kıbleye sırtını dönmek, binek üzerinde kılmak ya da
ima ile kılmak gibi. Zira böylece, ameli kesir'e {çok yapılan amele) ihtiyaç
oluşturacağından dolayı, şu üç husus söz konusu olur:
1) Ya namazı vaktinden çıkarmak gerekir ki, bunun haram olduğu
hususunda bir ihtilafımız yoktur.
2) Ya savaşı terk edecek ki, bunda da onun helak olması söz konusu
dur. Müslümanların icmasına göre bu, ona gerekli değildir.
3) Yahut da hakkında tartışma bulunan bir amele uyması gerekir. Bu
ise icmaya göre caizdir.
Öyleyse amel etmek (3. madde) kesinleşir ve bu şekilde namaz kıl
mak da batıl olmaz.
Kim düşmandan, selden, yırtıcı hayvandan ya da yangından kaça
cak olur da -kaçmak dışında- bunlardan kurtulamayacak olursa, bu du
rumda korkunun şiddeti sebebiyle namaz kılabilir. Bunda hazar ya da
sefer de olması arasında bir fark yoktur. Çünkü mübah olan, helak olma
korkusudur, burada ise söz konusu olmuştur. Öyleyse bunların dışında
kurtulabilecek bir çıkış yolu olur ya da ufak bir zararla kurtulacaksa onun
korku namazı kılması doğru olmaz. Çünkü korku namazı, ancak mazerete
binaen caizdir, bu nedenle de zaruretin mevcut olmasına hastır.
Birtakım vecibelerini ihlal etmekle birlikte, korkunun şiddeti sebebiyle
bazı kimseler, korku namazı kılacak olurlar da namaz esnasında emniyet
vuku bulacak olursa, bu vecibeleri tamamlayarak namazı eda ederler ve
namazı geçen kısımlara bina ederler. Çünkü geçen kısımları emniyet ön
cesi sahih olmuştur, bu nedenle de üzerine bina edip kılmaları caizdir.
Sanki hiçbir vecibeyi ihlal etmemiş gibi . . . Şayet emniyetinden dolayı söz
konusu vecibelerden bir şeyi ihlal edecek olurlarsa namaz geçersiz olur.
Şart ve vecibelerini yerine getirerek emin bir şekilde namaza başla
dıktan sonra, bir korku peyda olup {korku) da şiddetlenecek olursa, ihti
yaç duyduğu durumuna göre namazını tamamlar ve namazından geçen
kısımlarının üzerine bina ederek namazını eda eder.

Kaynak

Delilleriyle Hanbeli Fıkhı el-Muğni 1

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)