Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 9,460
» Forum posts: 10,171

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Eğer Bilmiyorsanız, Zikir Ehline Sorun (Kar©glanin 02 Şubat 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:42 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Eğer Bilmiyorsanız, Zikir Ehline Sorun

(Kar©glanin 02 Şubat 2018 Vaazi)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn

Meali :

Senden önce de sadece kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekler gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.

Sadakallahul Aziym EN'AM-54 ayet


---oOo---

Avf b Mâlik'in bildirdiğine göre Ebû Zer (r.anh), Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına oturdu. Hadisin devamında şöyle denilmiştir: "Ya Rasûlallah Peygamberlerin ilki hangisiydi" dedim,
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Âdem" buyurdu.
"Nebî miydi O" diye sordum. "Evet Allah'ın hitabına muhatab olan bir nebidir" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu, Peygamberlerin sayısı kaçtır?" diye sordum, "124 bin" buyurdu.
"Bunların kaçı rasuldur?" diye sordum, "315'i büyük kalabalık" buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266,İshâk,Taberânî,İbn Hacer Askalani,)

Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İshâk, İbn Ebî Şeybe ve Sahih'inde İbn Hibbân rivayet etmiştir. Nitekim İlim kitabında geçmişti." (III, 41) 3023, 3314, 3428 nolu hadisler. (İbn Hacer Askalani Metalib’ul-Aliyye)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولٌ فَإِذَا جَاء رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve li kulli ummetin resûlun, feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn.

Meali :

Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

(Sadakallahul Aziym YÛNUS Suresi 47. ayet)


Peygamberlerin sayisi hakkindaki hadis rivayetini İsmail Hakkı Bursevî, Tefsiru Ruhu’l-Beyan, 2/323; 6/49; 8/215. bunu 224 bin peygamber oldugunu rivayet ediyor

Peygamber

Peygamber; Allah (c.c.)'in insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği, her türlü ahlâk güzelliğine sahip seçkin insanlardır. Peygamberler, Allah'ın kendilerine vahyettiklerini insanlara duyurur, Allah ile kullar arasında elçilik yaparlar.

İlk Peygamber Hz. Âdem'den son Peygamber Hz. Mu-hammed (sav)'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir.

Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur'an-ı Kerimde herhangi bir rakam verilmemiştir. Hadis-i şeriflerde sayılarının 124.000 olduğuna işaret edilmiş, daha farklı rivayetlerde vardır. Bizim için önemli olan:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr.

Meali :

Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 285. ayet)

Bizim için önemli olan: "Hz. Âdem'den Hz. Muhammed (sav)'e kadar gönderilmiş olan bütün Peygamberleri hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kabul ettim." Demektir.

Yüce Allah Kur'an'da: Her ümmetin (toplumun) bir peygamberi vardır." buyurarak, her topluma bir peygamber gönderildiğini haber vermektedir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:

"Ey Muhammed! And olsun, senden önce de birçok peygamber gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık" ( Mümin suresi, ayet 78)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad erselnâ rusulen min kablike minhum men kasasnâ aleyke ve minhum men lem naksus aleyke, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâhi, fe izâ câe emrullâhi kudıye bil hakkı ve hasira hunâlikel mubtılûn

Meali :

Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.

(Sadakallahul Aziym MU'MİN Suresi 78. ayet)

Ebû Zer anlatmaktadır:
Mescid'e girdim. Baktım Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) tek başına oturuyor. Ona bakmaya başladım. Ama o beni görmüyordu. Kendi kendime: "Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) bu şekilde hiç yalnız kalmazdı. Ya bir işi vardır. Ya da kendisine vahiy iniyordur" dedim.
Sonra yanına gidip gitmeme konusunda gönlüme danıştım. Gönlüm gitmek dışında bir seçeneğe razı olmadı. Sonra yanına kadar gidip kendisine selam verdim. Sonra oturdum. Uzun muddet oturduğum halde ne bana dönüyor, ne de benimle konuşuyordu. Bunun üzerine kendi kendime herhalde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına oturmamdan memnun kalmadı" dedim.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
"Buyur yâ Rasûlallah. Emrine hazırım" dedim.
"Bugün namaz kıldın mı?" diye sordu.
"Hayır" dedim.
"Öyleyse kalk, namaz kıl" buyurdu.
Kalkıp Allah'ın dilediği kadar namaz kıldım. Sonra dönüp oturdum. Yine uzun muddet benimle konuşmadı.
Ben yine "Herhalde Rasûllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) benim yanına oturmamdan memnun kalmadı" dedim.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
Ben: "Buyur yâ Rasûlallah, emrine hazırım" dedim.
"İnsanlar ve cinlerden olan şeytanların şerrinden Allah'a sığın" buyurdu.
"Anam babam sana feda olsun insanların da şeytanları mı vardır?" diye sordum.
"Aziz ve celil olan Allah, aldatmak için birbirlerine câzib sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık buyurmuyor mu?" dedi.
Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye seslendi.
Ben yine: "Buyur ya Rasûlallah" dedim.
"Sana cennet hazinelerinden bir hazine olan bir söz öğreteyim, mi?" buyurdu.
Ben de: "Anam babam sana feda olsun" dedim.
Sonra şöyle buyurdu: "De ki: Güç ve kuvvet ancak Allah'a aittir (lâ havle ve kuvvete illâ billâh)"
Sonra Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) sustu, hiç konuşmuyordu.
Suskunluğu uzun sürünce ben söze başladım: "Ya Rasûlallah! Sen bana namazı emrettin. Namaz nedir?" "En hayırlı iştir. Dileyen az yapar, dileyen çok" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Oruç nedir?" diye sordum.
"Karşılığı (Allah tarafından) takdir edilen bir farzdır" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Sadaka nedir?" diye sordum.
"Kat kat sevabı bulunan ve Allah katından daha fazlasını kazandıran bir ameldir" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi amel daha faziletlidir?" diye sordum.
"Allah'a iman etmek ve O'nun yolunda cihad etmek" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi şehid daha üstündür?" diye sordum.
"Kanı akıtılan ve atı dahi öldürülen şehid" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi köleyi azad etmek daha faziletlidir?" diye sordum.
"En pahalısı ve sahibleri nezdinde en değerlisini" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hangi sadaka daha faziletlidir?" diye sordum.
"Güç yetirilen ve fakire gizlice verilen" buyurdu.
"Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsam?" diye sordum.
"İş bilene yardım edersin, ya da elinden bir şey gelmeyenin işini görürsün" buyurdu.
"Ey Allah'ın Resulü! Eğer bunu da yapamazsam?" diye sordum.
Diline işaret ederek: "Bunu korursun. Zira bu, kişinin kendisine vereceği güzel bir sadakadır" buyurdu. "Ey Allah'ın Rasulu! Sana Kur'ân'da indirilen âyetlerin hangisi daha üstündür/yücedir?" diye sordum. "Sen Kûrsi’ye göre göklerin ve yerin nisbetini bilir misin?" buyurdu.
"Hayır. Ancak Allah'ın sana öğrettiğinden bana öğretirsen bilirim" dedim.
Bunun üzerine: "Kûrsi’ye göre göklerin ve yerin misali engin çöle atılmış bir halkaya benzer. İşte Kûrsi’nin gökler ve yere üstünlüğü çölün o halkaya üstünlüğü gibidir" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulu! Peygamberlerin sayısı kaçtı?" diye sordum.
"124 bin" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! Hepsi rasul muydu?" diye sordum.
"Hayır. Onlardan yalnız 315'i rasuldu" buyurdu.
"Ya Rasûlallah! İlki hangisi idi" diye sordum.
"İlkleri Âdem idi" buyurdu.
"Âdem nebi miydi?" diye sordum.
"Evet. Allah onun toprağını hazırladı. Sonra onu kendi eliyle yarattı. Ona kendi ruhundan üfürdü ve onunla alenî olarak konuştu" buyurdu.
Sonra etrafında insanlar kalabalıklaşınca Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem): "Size insanların en cimrisini haber vereyim mi?" buyurdu.
İnsanlar "Evet, yâ Rasûlallah!" dediler.
"Yanında ismim anıldığı halde bana salât okumayan" buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Ahmed b. Hanbel, Musned, V, 178; İbn Hibbân, Zevâid, s. 52. Hadisin kısımları 3314, 3428, 3453 ve 3454 nolu hadislerde tekrarlanmıştır. (İbn Hacer Askalani Metalib’ul-Aliyye no: 3023)

Yeryüzünün hemen her tarafına Allah, muhtelif devirlerde, ayrı ayrı peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, bir kısım kimselerin zannettikleri gibi, sadece Arap Yarımadası’nda da zuhur etmemiştir. Hiçbir delile dayanmadan, bütün peygamberlerin Arap Yarımadası’nda zuhur ettiğini iddia etmek, Kur’ân’ın nasslarına aykırıdır. Aslında biz, ne Arap Yarımadası’nda zuhur eden peygamberlerin bütününü, ne de dünyanın başka yerlerinde zuhur eden peygamberleri bilmiyoruz. İster peygamberlerin sayısı 224 bin, ister 124 bin olsun, biz bunların içinde ancak, üçü şüpheli olmak kaydıyla, 28 tanesini bilebiliyoruz.

Evet, Kur’ân-ı Kerim’in bildirmesiyle, Hazreti Âdem’den Efendimiz’e (aleyhimüssalâtü vesselâm) kadar ancak 28 tanesini bildiğimizi söyleyebiliriz. Bunların da, nerelerde zuhur ettiklerini göstermek mümkün değildir. Hazreti Âdem’in türbesinin Cidde’de olduğu kanaati kavidir. Ancak bunların hiçbiri de sıhhatli değildir. Hazreti Havva ile Hazreti Âdem’in Cidde’de buluştuklarına dair rivayetler de kuvvetli değildir. Binaenaleyh, biz, daha başta, Hazreti Âdem’in nerede peygamberlik yaptığını bilmiyoruz. Birazcık Hazreti İbrahim’i bildiğimizi söyleyebiliriz. Evet, Bâbil ve Anadolu dolaylarında dolaşmış, Suriye’ye gitmiştir. Lut Peygamberin de, Sodom, Gomore ve Lut Gölü çevresinde vazife yaptığını zannediyoruz. Medyen’de bulunan Hazreti Şuayb’ı, Mısır’da neş’et eden Hazreti Musa’yı tanıdığımızı söyleyebiliriz. Hz. Yahya ve Zekeriya’nın da Akdeniz memleketlerinde bulunduklarını kabul edebiliriz. Muhtemelen Anadolu’ya da geçmiş olabilirler… Meselâ, Efes’in Hazreti İsa ve Hazreti Meryem’le alâkası, bu mevzuda fikir verebilir, ama, bunların hiçbiri müdellel ve kat’î değildir.

Bu yirmi sekiz nebinin dışındaki peygamberlerin pek çoğunun, nerede neş’et ettiğini ise hiç bilemiyoruz.
İmam-ı Rabbanî, hem delile, hem keşfe dayanarak demiş ki:

"Hindistan'da çok peygamberler gelmiştir. Fakat bazılarının ya hiç ümmeti olmamış veya sayılı birkaç kişiyle sınırlı kaldığı için iştihar etmemiş veyahut nebi ismi verilmemiş." (bk. Nursi, Mektubat, s. 386)

Kuran-ı Kerim'de Adı Geçen Kaç Peygamber Vardır? İsimleri ve kısaca açıklama

Kuran-ı Kerim'de Adı Geçen Kaç Peygamber Vardır? İsimleri ve kısaca açıklama

Kuranda adı geçen Peygamberler (Kuranda geçen Peygamberlerin isimleri) nelerdir? Kuranı Kerim de ismi gecen peygamberler kaç tanedir? İşte Kuranı Kerim de ismi gecen peygamberler hangileridir ve kaç tanedir hakkında bilgi.

Peygamber; Allah (c.c.)'in insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği, her türlü ahlâk güzelliğine sahip seçkin insanlardır. Peygamberler, Allah'ın kendilerine vahyettiklerini insanlara duyurur, Allah ile kullar arasında elçilik yaparlar.

İlk Peygamber Hz. Âdem'den son Peygamber Hz. Mu-hammed (sav)'e kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir.

Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur'an-ı Kerimde herhangi bir rakam verilmemiştir. Hadis-i şeriflerde sayılarının 124.000 olduğuna işaret edilmiş, daha farklı rivayetlerde vardır. Bizim için önemli olan: "Hz. Âdem'den Hz. Muhammed (sav)'e kadar gönderilmiş olan bütün Peygamberleri hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kamettim." Demektir.

Yüce Allah Kur'an'da: Her ümmetin (toplumun) bir peygamberi vardır." buyurarak, her topluma bir peygamber gönderildiğini haber vermektedir. Konu ile ilgili olarak Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:

"Ey Muhammed! And olsun, senden önce de birçok peygamber gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık" ( Mümin suresi, ayet 78)

kuranda adı geçen peygamberler

Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen peygamberler 25 tane olup şunlardır:

1.Hz Âdem (as) :
Kur"an"da adı 25 defa geçmektedir. İlk insan, ilk peygamber, ilk örtünen, toprağı ilk işleyendir. Allah onun cesedini topraktan yaratmıştır. Daha sonra eş olsun diye Havva"yı yaratmıştır. Kendisine kitap olarak 10 sayfa verilmiştir.

2.Hz. İdris (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Astronomi ve matematikle ilk uğraşan, ilk defa iğne ile dikiş diken ve elbise yaparak giyen, ölçü ve tartı aletlerini ilk defa kullanan, ilkyazı yazanın olduğu rivayet edilir. Kendisine 30 sayfalık kitap indirilmiştir.

3.Hz. Nuh (as):
Kur"an"da adı 43 defa geçmektedir. Kur"an"ın 71. suresi onun adını taşımaktadır. Kavminden kendisini çok az kişi iman etmiştir. Karısı ve çocuklarından biri de iman etmeyenler arasındadır. Nuh tufanından sonra yeni bir nesil yaratılmıştır.

4. Hz. Hud (as):
Kur"an"da adı 10 defa geçmektedir. Kur"an"ın 11. suresi onun adını taşımaktadır. Yaşadıkları yer olan İrem şehrinde, yüksek binalar inşa etme yarışına girmiş Âd kavmine gönderilmiştir. Ticaretle uğraşmıştır.

5. Hz. Salih (as):
Kur"an"da adı 8 defa geçmektedir. Dağları ve yüksek kayaları oyarak inşa ettikleri görkemli evlerle ünlü Semud kavmine gönderilmiştir. Semudlular kendilerine denemek için gönderilen Salih"in devesini öldürdüler. Ticaretle uğraşmıştır.

6.Hz. İbrahim (as):
Kur"an"da adı 69 defa geçmektedir. Kur"an"ın 14. sure onun adını taşımaktadır. Oğlu Hz. İsmail (as) ile birlikte Kâbe"yi inşa etmiştir. Çok misafirperver biriydi. Kurban kesmeyi bize o öğretmiştir. Kendisine 10 sayfalık kitap verilmiştir. Babil hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atılmış, ateş kendisini yakmamıştır. Allah"ın dostu olarak anılır.

7.Hz. Lût (as):
Kur"an"da adı 27 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"e (as) iman eden ilk kişidir, onunla birlikte hicret edenlerdendir.

8.Hz. İsmail (as):
Kur"an"da adı 12 defa geçmektedir. Çobanlık yapmıştır. Babası Hz. İbrahim (as) ile birlikte Kâbe"yi inşa etmiştir. Hacla ilgili pek çok merasim ve kurban kesme konularında Hz. İbrahim (as) ile birlikte Müslümanlara örnek olmuştur. Hz. Muhammed (as) onun soyundan gelmektedir.

9.Hz. İshak (as):
Kur"an"da adı 15 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"in (as) oğludur. İsrailoğullarına gönderilen, Kur"an"da adı geçen bütün peygamberlerin atasıdır.

10.Hz. Yakup (as):

Kur"an"da adı 16 defa geçmektedir. Hz. İbrahim"in (as) torunudur. Evlat acısı ile evlat ihaneti ile imtihan edilmiştir. Oğlu Hz. Yusuf"un (as) acısı dolayısıyla gözleri kapanmış, sonra ona kavuşmasıyla yeniden açılmıştır. Mısır"a gitmeden önce Filistin civarında peygamberlik yapmıştır.

11.Hz. Yusuf (as):
Kur"an"da adı 27 defa geçmektedir. Kur"an"ın 12. suresi onun adını taşımaktadır. Yakub"un 12 oğlundan en çok sevdiği oğludur. Kardeşleri kendisini kıskanmışlar, kuyuya atmışlardır. Kendisine rüyaları yorumlama yeteneği verilmiştir. Bu bilgi ve yeteneği sayesinde Mısır"a yönetici olmuştur. Kur"an"da toplu olarak bir sürede, baştan sona anlatılan tek kıssa onunkidir. Bu kıssa Kur"an"da “kıssaların güzeli” olarak nitelenmiştir.

12.Hz. Şuayb (as):
Kur"an"da 11 defa geçmektedir. Hitabet yeteneğinden ötürü “Peygamberlerin Hatibi” olarak anılmıştır. Ölçü ve tartıda hile yapan Meyden ve Eyke halkına gönderilmiştir. Kızlarından biriyle Hz. Musa evlenmiştir.

13.Hz. Musa (as):
Kur"an"da adı 136 defa geçmektedir. Kur"an"da kendisinden ve mücadelesinden en çok bahsedilen peygamberdir. Hz. Şuayb"ın (as) damadıdır. İsrailoğulların"a peygamber olarak gönderilmiştir. İsrailoğulları onun önderliğinde Mısır"dan çıkmışlardır. Kendisine Tevrat verilmiştir.

14.Hz. Harun (as):
Kur"an"da adı 20 defa geçmektedir. Hz. Musa"nın (as) kardeşidir. Onun yardımcısı olarak görevlendirilmiştir. Hz. Musa Medyen"den Mısır"a dönünce Harun"a Allah"ın buyruklarını iletmiş, o da bunları kabul ederek Musa"ya yardımcı olmuştur. Güzel konuşması ve hitabet yeteneği, en güçlü özelliğidir.

15.Hz. Davud (as):
Kur"an"da adı 16 defa geçmektedir. Sesi o kadar güzeldi ki sesine dağlar ve kuşlar eşlik ederdi. Önceleri Tâlût"un ordusunda bir asker olarak savaşmış, daha sonra Allah"ın kendisine verdiği peygamberlik ve hükümdarlıkla birlikte İsrailoğullarına kral olmuştur. Demirciydi. Kendisine Zebur verilmiştir.

16.Hz. Süleyman (as):
Kur"an"da adı 17 defa geçmektedir. Babası Hz. Davud"dur (as). Babasının ölümünden sonra onu yerine hükümdar olmuştur. Bütün canlılarla konuşabilme yeteneğine sahipti. Emrinde bütün canlıları çalıştırabilirdi.

17.Hz. Eyyub (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Çok ağır bir hastalık geçirmiş, sabrıyla sembol olmuştur.

18.Hz. Zülkifl (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Hz. Eyyub"un (as) oğludur. Sabreden, Allah"ın rahmetine ulaşan ve Salihlerden olduğu bildirilen peygamberlerdendir.

19.Hz. Yunus (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Kur"an"ın 10. suresi onun adını taşımaktadır. Asur devletinin başkenti olan Ninova halkına peygamber olarak görevlendirilmiştir.

20.Hz. İlyas (as):
Kur"an"da adı 3 defa geçmektedir. İsrailoğullarından Ba"l adlı bir puta tapan topluma peygamber olarak gönderilmiştir.

21.Hz. Elyesa (as):
Kur"an"da adı 2 defa geçmektedir. Hz. İlyas"a (as) yardımcı olarak gönderilmiştir

22.Hz. Zekeriyya (as):
Kur"an"da adı 7 defa geçmektedir. Hazreti Süleyman (as) soyundandır. Kudüs"te Hz. Meryem"in himayesini üstlenmiş, ona koruyuculuk yapmıştır. İsrailoğulları tarafından şehit edilmiştir.

23.Hz. Yahya (as):
Kur"an"da adı 5 defa geçmektedir. Hz. Zekeriyya"nın (as) oğludur. Adı daha önce hiç kullanılmamış bir isimdir ve Allah tarafından konulmuştur. Hazreti İsa"nın (as) müjdecisidir.

24. Hz. İsa (as):
Kur"an"da adı 25 defa geçmektedir. Babasız olarak doğmuştur. Daha beşikteyken konuşmuştur. Ölüleri diriltmiş, hastaları ve körleri iyileştirmiştir. Onun doğduğu sene miladi takvimin başlangıcı kabul edilir. Kendisine İncil verilmiştir.

Hz. Muhammed (as):
Kur"an"da adı 4 defa geçmektedir. Kur"an"ın 47. suresi onun adını taşımaktadır. Son peygamberdir. Bütün insanlığa gönderilmiştir. Kendisine Kur"ankerim verilmiştir.

Kur'an-ı Kerîm'de Zülkarneyn, Lokman ve Üzeyr isimleri de yer al­makla beraber bunların peygamber olup olmadıkları ihtilaflıdır.

Biz, Kur'an-ı Kerim'de isimleri geçen peygamberlere isimleriyle birlikte, ismleri geçmeyenlere de topluca iman ederiz. Allah Teala'nın gönderdiği Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ederek aralarında bir ayrım yapmayız. Tam aksine tümüne iman ederiz. Zaten Peygamberlerden tek bir tanesini inkar etmek tümünü inkar etmek gibidir.

لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ

lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih.

"Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz."

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe men ya’mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve men ya’mel miskâle zerratin şerran yerah

Meali :

Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

(Sadakallahul Aziym ZİLZAL Suresi 7 ve 8. aye)

Yani öyle olunca eger Allah, bu iyi, bu kötü diye bildirmeseydi, bizler neyin ne kadar iyi, ne kadar kötü oldugunu bilemezdik. ve öyle olunca, Allah dinler göndermiş ki insanlara ne iyi ne kötü bildirmek için, ve o dinide anlatip ögretecek, teblig edecek peygamberler göndermiş, ve bir okulda ögretmen imtihan edebilmek için, önce bir konuyu dersi ögretir, sonra imtihan eder degilmi? ögrenciye ögretmedigini sormak ne kadar abes iş ise, işde Allah da ögretmedigi, bildirmedigi hususlarda insalarada ceza veya mükafat vermeyecek oldugu için, ve buyuruyor ki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ

Meali :

Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 15. ayet)

Yani Allah’ın peygamber göndermedikten sonra, bir cemaati hesaba çekmesi ve azap etmesi, O’nun rahmetinin şümulüne yakişmaz. Zira O: “Kim zerre kadar hayır yaparsa onu görecek, kim de zerre kadar şer yaparsa onu görecektir.” fermanıyla, hayrın, şerrin karşılıksız bırakılmayacağını ifade etmektedir. Oysaki, kendilerine peygamber gönderilmemiş kimseler, hayrı-şerri bilmediklerine göre, azap olacakları da söylenemez. Binaenaleyh Allah (celle celâluhu), hayrın-şerrin hesabını soracağına göre, demek ki, herkese peygamber gönderilmiştir. Herkese peygamber gönderen Allah, bu hükmü:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnâ erselnâke bil hakkı beşîran ve nezîrâ(nezîran), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr.

Meali :

Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı (Peygamber) gelip geçmiş olmasın.

(Sadakallahul Aziym FATIR Suresi 24. ayet)

şeklinde ifade etmiştir.

Gecen hafta dedikki

Bir rivayete göre 124 000 Peygamber geldi gecdi, bir rivayete göre, 224 bin peygamber geldi gecdi deniliyor.
o zaman kisaca ortalama, dünyanin en az ömrünü hesap edersek, eski peygamberlerin çok ömür yaşadigini biliyoruz ve fakat, ortalam bir ömürü örnek alirsak, ve her peygamber 120 sene ömür yaşadi yaparsak, bu azlari coklarla birleştirip, coklarida azlarla birleştirip, ortalama 120 sene dersek, 120x124000=14 Milyon 880 bin sene eder. ve mesela isa ile peygamberimizin arasında peygamber gelmeyen, eski peygamberin hükmünün sürüldügü birde 571 sene var, ve bunuda ortalam yaparsak, ve en az arada olan zamanlari 800 sene diye hesap edersek, yine bunuda 800x124 000=99 200 000 sene eder ve yukardaki ile toplayinca 14 880 000 + 99 200 000 = 100 688 000 sene eder
ve bu insanoglu yaratilipda dünyaya indirildiginden sonraki gecen zaman dilimi, ve ondan önce ise, bir o kadarda dinazorlar vakti olsa, bir o kadardarda cinler vakti varsa, bir o kadarda şeytanin şeytan olmadan burda gecirdigi zamani ele alirsak, yani toplam olarak buda = bir insanlar zamani, birde hayvanlar zamani, bir de bitkiler zamani, birde maddeler zamani, birde cinler zamani (Gaz halindeyken yani) birde şeytanlar zamani yani (ateş topu iken gecen zaman) olarak toplam bunu 6 ile carparsak, ortlama olarak toplam
100 688 000 x 6 = 604 128 000 yani kelime olarak 604 milyon 128 bin sene eder. ve kurandaki Allah isminin ebced degeri 66 dir, ve insan 666 dir, kuran bir büyük ebced 6 666 ayet ve muhammed, yani güneş bir üst 66 666, ve ondan bir üst kainattaki güneşimizin bagli odugu galaksi 666 666 666, ve onun üstü, onun üstü derken, bu dünyanin en büyük galaksi icindeki bir deviri ömrü demek olur, yani bir deviri bir ömrü, onuda yaptigimiz hesap ile ortalama" 604 128 000" bulduk, ve bilim adamlari diyorki, 8 milyar yaşinda diyorlar, hayir bu altin oran ile hesap edilirse, ve 66 katli hali ile katlarsak, o zaman dünyamizin kainatin toplam seyri olan yörüngesinde bir defa tur atmasi onun bir ömrü demek, ve kainatin ömrü demek olur, da o da o kainat peki neye bagli ve neyin etrafinda dönüyor, birde o var, ve bu ise bu hesabimiz ile 6 milyar 666 milyon 666 bin 666 sene eder, ve fakat baslangic 66 oldugu için, Allah isminin ebcedi 66 oldugu için, o zaman en son haddeside, Allahu alem, 6 milyar degilde 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666.................etmeli ve yine kuranda diyorki, Allah kainati 6 günde yaratti, ilk ebced allah isminin ebcedi olan 66 danda az olan sadece 6 oldugu ele alinirsa, en kücük yada az elekrronlu elementin elektronunun cekirdek etrfinda dönüşü, 6 birim demek olur, ve bu en dişdaki yada en icdeki dönen elektronun dönüşü ise, işde kainatimizin ömrü ile eş degerde olcagini tahmini olarak hesap edebiliriz, ve öyle olunca kainatin devrini tamam etmesi, işde bir tur atmasi ise, 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666........ demişdik, yani yine dünyanin 365 gün 6 satte güneşin etrafini döndügünü ele alirsak yine
Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, Güneş'e yakınlık sıralarına göre şunlardır:

1. ☿ Merkür
2. ♀ Venus
3. ⊕ Dünya
4. ♂ Mars
5. ♃ Jupiter
6. ♄ Satürn
7. ♅ Uranüs
8. ♆ Neptün

yani güneş ateş topu ve ateş canlilarinin oldugu yer, orda canli yaşarmi, Eğer canli yaşamasa ateş olmaz zaten, ne var orda, gecen dedik hidrojen ve helyum, yani ateş canlilari, cinler, ve ondan bir üst demir, merkür, ve merkür yani ateşden bir üst canlilar, yani şeytanlar sisteminin elektronu, bir üst venüs, ve melekler, ondan bir üst ise dünya ve insanlar hem melek hemde insan olabilen terakki edebilen canlilar, peki insandan üst ne var, insan ucamaz, amma kuşlar ve gazlar ucabilir, yani oksijen ucabilir ve şeffaf ici gözükür, yine su bir alt ve şeffaf ici gözükür, huri ve gilmanlar....... onlardan bir üst varliklar kim? onlar esas melekler , onlar ne? nurdan yartiklar, yani Işık hüzmeleri, nurdan yaratiklar (yani gözümüzün mavi nuru, mavi renk, kirmizi nuru, kirmizi renk, sariyi sari renk diye, renkleri görmemizi, yani nurlari, işigin yedi beyzasini görmemizi saglayan canlilar. ve onlar ise 3gen prizma ile ancak güneşin bir işigi, yediye bölününce ortaya cikan canlilar halbuki, yani renkler ve melekeler, yani güneşin parcalari, ondan bir üst ziya, yani alfa Işıması yapanlar, yani güneşler, yani 1 alfayi yediye bölünce, yedi renk ortaya cikiyor, ve bu bölündükce, bölündükce, milyonlarca, milyarlarca, gözümüzün gördügü, ve görmedigi renkler ve melekler, nurdan canlilar, kaynaklari ise güneş ve alfa. peki alfa neyin parcasi, güneş neden halk oldu? helyum ve hidrojen, hidrojenin keindisini iki parcaya bölmesine helyum diyoruz, ve helyumun ise, yediye bölüncegi yere kadar uzaklaşmasina, Diya veya ziya veya Dziya diyoruz yanmi 1 ALFA diyoruz.


sene 365gün 6saat, ve saat 60 dakika, dakika 60 saniye, yine saniye 60 salise dir, yani bu saat ve dakikanin altili birim olcagini bunlara kim vahyetti ögretti?
yine hafta alti gün, yedinci gün tatil, yani pazar başlar hafta, ve cuma hafta sonu, ve cumartersi tatil, etti 6 gün, ve yine 1 gün 24 saat, ve altinin katlari halinde, yani 4x6=24 eder, Eğer 6 bir birim ise, o zaman dünya kendi etrafinda o birimin 4 kati zamanda dönüyor demek olur. ve yine insanda kafada iki kulak, iki göz, ve bir agiz, birde burun, etti yine 6
ve yine su muslukda, nerden akiyor, en alt kisim, yada, en son kismidan akip iniyor, degilmi ve öyle olunca, insan yine iki kol, iki ayak ve baş üst kisim, ve kic veya ferc uzvu alt kisim, ve eti yine 6. ve insan tohumu en aşagi indirlipde öyle doguyor, onu aşagilarin aşagisina indirdik ayeti, insanin dibi ayaklari degil, oturunca ferc uzvunun oldugu yeri dibidir. yani en alt noktasidir, yani öyle olunca, yine insan olcak tohum en aşagi inipde dogmak zorunda .

Yine insan kainatin Haritası ise, yine kainatin alti ciheti vardır, sağı, yani yemanisi, solu şimali, ve sağ el, sol el gibi, ve önü, ve arkasi, etti dört, ve sonra alti ve üstü, ve etti alti cihet, alti ana cihet ve alti birim yine.

Ve küp alti kutuplu, kabe alti kutupluyani Küp halinde, nereden dönersen dön, kabeye dönebilirsin, kible alti kutuplu, demişdik ve Kabe yeryüzünün ve kainatin cekirdegi hükmünden ve atomlarda elektronlar nasil cekirdegin etrafinda dönüyorsa, bizlerde ana cekirdek etrafinda, temsilen, ona döner, ve hac edip onun etrafini döneriz.

dedikki sesli vaazda Kabe için Kuran diyorki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn

Meali :

Şüphesiz, insanlar için yapılan ilk evi Mekke’de, Alemlere Rahmet olan Allahın hidayet etmesi yani öğretmesi sonucu yapilan Kâ’be’dir, yani Küp şeklinde olan evdir .

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 96. ayet)
ve dedikki senin kaben, senin evin, benim kabem benim evim, ismailin kabesi ismailin evi, Ademin kabesi Ademin evi idi, Niye öyle olsun derseniz : ve insan işe gider, aşa gider, ava gider, pazara gider, okula gider, döner yine evine gelir, ve yani kabe etrafinda dönüllen demekdir, ve insanin evi, etrafinda dönülen demekdir. insan döner dolaşir evine geri gelir, yastigina koyar başini. Adem kendisini, sogukdan, kardan, vahşi hayvanlardan koruyacak, başini sokacak eve, kendi muhtacken, niye Allaha ibadet edilcek cami yapsin, senin evin yokken önce kendine bir ev mi? yoksa sen önce camimi yaparsin? Ademe ögretildiki evi nasil yapmasi gerketigi, ve ilk ev Ademin evi, oda onun gerdek evi, yada ilk başini sokacagi yuvasi, yoksa beytullah kelimesi sonradan türetilmişdir, ve cami ise mesciddir, mescid ise secde edilen yer demek, ve mescid icinde peygamberimiz buyurduki

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş (şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim.

Ganimetler bana helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir.

Yer (yüzü) bana temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin.

Önümdeki bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat (etme hakkı) verildi."

( Hadis-i Şerif , Müslim 810)

[Image: kabe-hakkinda-1.jpg]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm

Meali :


ibrahim ismail ile ismailin Evini yapıp bitirince, evin damına çıkdı, Bunuda (ismailide Hanifliğe yani peygamberliğe, yerin ve semaların bekçiliğine) benden kabul et, ey herşeyi bilen ve duyan.

(Sadakallahul Aziym BAKARA-127 ayet)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn.

Meali :

Ben yönümü yerlerin ve göklerin bekçisine döndüm, Ben (Nemrut Gibi) Sana ortaklık koşanlardan da değilim.

(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 79. ayet)

[Image: Doguya-yada-batiya-donmeniz-marifet-degildir.jpg]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’si ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn

Meali :

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 177. ayet)

yani iyilk neymiş? sadece abdest alip, kibleye dönüp namaz kilmak degilmiş, hele hele Afrine gidip, kurban derisi paralari ile, sadakalar ile toplanan paralarla alinan ucaklarla, mermilerle Afrinde ESADA savaş acmak degilmiş, nede orda, hani fazla gelen mermilerimiz var, artik koyacak yer bulamadik, gayri gidip biraz afrinde sacalim dedikya, yani afrinde, fakirin fukaranin hakki olan mermileri sacmakda kahramnlik degil, siz anlayin. yani Gelin arabasi gibi, kaporta cok süslü, amma icinde yatan hedef cok sufli, insan öldürmek, her ne sebebden olursa olsun öldürmek kahrmanlik degildir, hele birde vatanini savunun Esad gibi birine ve onun yardimcilarina karşi yapilyorsa, ha bu Atatürk vatanimizi düşmandan kurtarirken, ona karşi yapilan saldiri, ha Esad vatanini savunurken, ona karşi yapilan saldiri, seninki vatanda, onunki tatanmi, müslümanlar beş vakit ayni yöne döndüklerini zannediyorlar, arabı, şarabi, türkü, iranlisi, afganlisi, hindistanlisi ayni kibleye döynüyorda, hani nerde ayni yöne döndünüz, daha Tramp Kudus israilin dediginde Hayir bizim hepimizin diyecek kadarbile bir araya gelip tek cizgide tek yönde konuşcak kadar bile, ayni yöne dönemedik. o dedi başka, beriki dedi başka başka, yarin Kabe bizim olcak derse yapacak bişey yok, tamam abey diyecegiz, niye mi? silah onda, güc onda, ucak onda, tank onda, top onda, bugün 1400 sene önce muhammedin savaşi gibi mertlik savaşi yok, silah kimdeyse, galip o, hani bizim ürettigimiz bir füzemi var, bir tane radyo üretemiyoruzdur, varsa bile baksan hepsi taklitten ibaret, birak füze yapmayi silah yapmayi bir ev aleti bile yapamadik daha, ee bununlami savaşcaz, kabemizi geri alacagiz, ancak kara kuvet, yani gara gücünen derlerya ancak o var bize, kara kuvetle saldiran japonlari, hiroşamada, kahpece savaşan, amerika ne yapti biliyoruz, diri diri yakdi hepsini, colugunu cocugunu, şimdi sanami aciyacak, yani bizim müslüman namaz kiliyormuş, müslümanmiş şehit olup cennete gitcekmiş, l a n ahmak, sen bu cennet gibi vatan, ve dünyaya sahip cik, onu koru gelecekde bir cennet varmi, yokmu belli degil, bir haberde yok, önce sen, bu vatani ve cennet vatana sahip cik, onun icinde, caliş cabala birşeyler icad et. mermilerimizmi fazla geldi askerimizmi fazla geldide, oraya Afrina gönderdik, afrin bizim neyimiz oluyor, Allah aşkina birisi söylesin, afrin bizim neyimiz oluyor, orda ölen şehit olcakmiş, şehit ancak vatanini savunurken ölene denir, namusunu savunurken ölene denir, ekmeginin savaşini verirken ölene denir, hac yolunda ölene, yada ailesine giderken yolda kaza yapip ölen, yada caresi bulunmamiş hastalikdan ölene denir. bu afrinde ölen ne şehidi olcak , sen elin vatanina savaş ac, birde şehitlik bekle, yok öyle yagma, ancak boh yoluna giden niyaziler olur onlar, ne şehidi olcak, senin sinrilarindami afrin, geri zekali, boh işinmi var orada, cocugunuzdan bezginliginizmi var, ey anne babalar, fazla geldiyse cocugu olmayanlara hibe edeydiniz, yetişmiş delikanli, ne mecburati var, o gariplerin, T. sahte şişirme kahraman olcak diye can vermesine eeee

veyl olsun o namaz kiilanlara emi, daha kibleye niye dönülür anlamayan, cuma niye kilinir anlamayan, camiye niye gidilir bilmeyen, işin zahirine bakip, ic yüzünü cözemeyen, daha cuma iki rekat mi on rekatmi, ic ezan, diş ezan bunlarla meşgul olur. camide toplanasin diye cagrildin, toplandinda ne poh yedin, onu endir, bunu bindir, veya boynu egik iyi müslüman oldu, bu mu iyilik, Allah bak ayette diyor iyilik bunlar degilmiş, hele savaş acmak hic hic iyilik olamaz, kahramanlikda olamaz, şehitlik sebebide olamaz, terörislteri degil, Esadin askerini öldrüyorlar orda, yani suriyenin Atatürkünün askerini öldürmüş oluyor, ne ÖSO toso pkk gpg lpg hepsi yalan, fasa fiso hikayeler, hepsi ayni esada karşi savaşan ip neler ile ,o ipnelere yardım eden T. ve karşilarindakilerde suryeyi savunaun esad askerleri.

Salih amellerimizin Mahşer günü elimizden tutması Allah’ın rahmetindendir.
Peygamber Efendimiz (asm) uzunca bir hadiste bir mahşer kesitini şöyle sunuyor:

“Ben geçen gece rüya-yı sâdıkada neler neler gördüm.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, azap melekleri etrafını sarmıştı. O anda almış olduğu abdest geldi ve onu kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, kendisi için kabir azabı hazırlanmıştı. Namazı geldi ve onu kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, şeytanlar etrafını kuşatmıştı. Yaptığı zikirler geldi ve onu kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, susuzluktan dili dışarıya sarkmış, soluyordu. Tuttuğu Ramazan orucu geldi ve ona su ikrâm etti.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, üstü karanlık, altı karanlıktı. Yaptığı hac ve umresi geldi ve onu bu karanlıklardan çıkardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Anne ve babasına yaptığı iyilikler geldi, meleğin o anda ruhunu almasına mani oldu.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, mü’minlerle konuştuğu halde, onlar kendisiyle konuşmuyorlardı. Akrabalarıyla olan iyi ilişkileri geldi ve onlara hitâben, ‘Bu akrabalarına iyilik ederdi’ dedi. Bunun üzerine onlar da o zâtla konuştular. O da onlara karıştı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, peygamberler halka halka olmuşlardı. Hangi halkanın yanına varsa kovuluyordu. O anda cünüplükten gusletmesi geldi, ellerinden tutarak onları yanıma oturttu.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennemin hararetini elleriyle yüzünden uzaklaştırmaya çalışıyordu. O anda verdiği sadakalar geldi, üzerine gölge, yüzüne karşı perde oldu.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, azap zebânîleri yanına gelmişti. O anda iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırması geldi. Ve onu bu halden kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennem uçurumundan düşmüştü. Dünyada iken Allah korkusundan döktüğü gözyaşları geldi ve onu ateşten kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, amel defteri sol tarafından verilmişti. Allah korkusu geldi ve amel defterini alıp sağ eline verdi.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terâzisini ağırlaştırdı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cehennemin tam kıyısında bekliyordu. Allah korkusundan kalbinin ürpermesi geldi, onu bu halden kurtardı.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, korkudan yaş hurma dalının sallanması gibi titriyordu. Allah’a olan hüsn-ü zannı geldi ve titremesini dindirdi.

“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Sırat Köprüsünde sürünerek ve emekleyerek yol almaya çalışıyordu. Bana getirdiği salâvatlar geldi, elinden tutarak ayağa kaldırdı. Böylece Sıratı geçti.


“Ümmetimden bir adam gördüm ki, Cennet kapılarına kadar geldi, fakat kapılar yüzüne kapandı. Getirdiği Kelime-i Şehâdetler geldi, elinden tutarak Cennete girdirdi.”

( Hadis-i Şerif , Câmiü’s-Sağîr)

Burada anlatilan mesela Abdestin gelip, o adami kurtarmasi demek ne demekdir?

Abdestini güzelce aldin, ihlas ile aldin, o bir can oldu, bir yerdeki cocuk oldu insan oldu. nasil cocuk olur o abdest demeyin. Abdest aldin, su akdi gitti, ve sonra topraga biryerlere karişdi, sonra toprakdan süzüldü, belki nehire, denize karişdi, sonra ordanda buhar oldu damitildi, yagmur bulutu oldu, ve rüzgar o bulutu ankaradan aldi,mesela viyanaya sürdü götürdü, ve viyanada yagdi, ordaki müslüman Doktor Mehmet amcanin bahcesinde ki erik dalina su oldu, o su erik dalinin damarlarindan yükseldi, erik oldu, erigin suyu şerbeti oldu, ve mehmet amca ve cocuklari yedi, artik o abdest suyu, en son can olmuş oldu, ve senin de yada senin dedenin haliydi o, dedenden sonra torunu dogdu, ve dedesinin ürünü ve dedesinin torununun başina bir hal gedli, zor bir hal, belki hasta oldu, ve o erik dalinin sahibi mehmet amcada, dokdtor olsun, ve işde o erikden yedi, ve dedenin torununa mehmet amca olarak o abdest fayda verip kurtaracak, tamda hastalikdan eza cefa cekip cehenmemi tadacakken, o mehmet dokdur, bir ilac yazdi, onu kurtardi, bak işde o aldigin güzel abdes geldi, seni kurtardimi? kurtardi, senin yeni versiyonunu kurtardi, işde bu bir mecaz hadisdir, yoksa abdes nasil gelip kurtarir sirat neresi, haşr neresi, işde dedik, haşr da görülür oldu, cennette, cehhenemde bu dünyada her an kurulup yaşanir oldu.

Rabbim, Askerlerimin amellerini, salih ammeller listesine ilhak edip, katsinda, onlarin zor anlarinda, onalara yetişen, kabul olmuş amelleri, halini alsinlar inşallah.


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 02 Şubat 2018 Cuma

Original Kar © glan

---------------------

Etiketler : Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun ,(Kar©glanin 02 Şubat 2017 Vaazi),zikir ehline neyi soracagiz,tebliğ edicilerin sayıs kaçtır,Gönderilen peygamberlerin sayısı kaçtır,kaç Rasul vardır,kaç Nebi vardır,kaç Peygamber vardır,dünyanin ömrü ne kadardir,kainatimizin ömrü ne kadardir,Evrenin yaşı ne kadar,Evrenin yaşını nasıl hesap edebiliriz,Kıyamet ne zaman kopcak,Ahirzamandamiyiz,ahir zman,son zman,kainatin son vakti,Mehdi vakit,sondan bir öncesi,Din,islam,islamic,islamic predigt,religiöse predigt,dini vaaz,dini sohbet,tasavvuf,tasavvvufi sohbet,karoglan,karoglan hoca,karoglan hoca sohbetleri,ahirzman sohbetleri,mehdi,mehdi sohbetleri,mhd,kainatin son kullanma tarihi,bolluk bereket vakti,Hz. Muhammed,,Hz _Adem,hz ibrahim,Rasit,Rasit Tunca,efsane1turk,efsaneboard,efsane1türk,forceturk,hakkalyakin,aynel-yakin,Başağaçlı Raşit Tunca,Başağaçlı ,Raşit, Tunca,Başağaçlı Raşit, Tunca,vaaz dinle,sohbet dinle,dini sohbet dinle,hutbe,hutbe oku,hutbe dinle,cuma vaazi,vaiz,Vaiz Raşit,Prediger Raşit, Prista Raşit,Prediger Karoglan, Prista Karoglan,Afrin,savaş, cihad,şehit,şehid,



Print this item

RasitTunca-2 Fevzül Azim - Büyük Farkındalık (Kar©glanin 23 Ocak 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:23 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Fevzül Azim - Büyük Farkındalık

(Kar©glanin 23 Ocak 2018 Vaazi)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E leysallâhu bi kâfin abdehu,

Meali :

Allah, kuluna yetmez mi? (Kifayet Etmez mi)

Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 36. ayetten pasaj

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

مَن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَى نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِم بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Men zellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehu ve lehû ecrun kerîm. Yevme terâl mu’minîne vel mu’minâti yes’â nûruhum beyne eydîhim ve bi eymânihim buşrâkumul yevme cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, zâlike huvel fevzul azîm.

Meali :

Herkim Allahin rizasini kazanmak için , Allah karşisinda zayif oldugunu ikrar edip, o haline razi olursa, onun karşiliginda, O (Allah), O na bedeli ödenmiş bir ikram (Hediye) hazirlamiştir. O gün, mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarından, altından nehirler akan cennetleri müjdeler, ve oraya dahil olurlarda . İşte o, ne büyük farkındalıkdir artik.

(Sadakallahul Aziym HADİD Suresi 11. ve 12 . ayet)


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

'Ahir zamanda Unutulmuş bir sünnetimi eda edene yüz şehid sevabı vardır.''

( Hadis-i Şerif )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

Meali :

“Buna (tebliğime) karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rab’bidir.

(Sadakallahul Aziym ŞUARÂ Suresinde 5 ayri aytte tekar ediyor bunlar 109., 127.,145.,164. ve 180. ayetler )

Yani Allahin dinini anlatmakdan, ve ögretmekden dolayi, ücret istememek, para almamak, peygamber ahlaki, kim bu ahlak ile bugün ahlaklanirsa, herkesin paraya mala tamah ettigi bu günlerde, unutulmuş bir sünneti tecdid etmek görevi ile sevaplanir, onunda karşiligi :


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

''Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehid sevabı vardır.''

( Hadis-i Şerif , Hakim)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

''Ahir zamanda unutulan sünnetimi ortaya çıkarana (uygulayana) yüz şehit sevabı verilecektir."

( Hadis-i Şerif , Kütüb-i Sitte)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa ona yüz şehit sevabı vardır.”

( Hadis-i Şerif , İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-Duafâ, 2:739; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1:41; Taberânî, el-Mecmeu’l-Kebîr, 1394; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 7:282)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

iz kâle lehum ahûhum nûhun e lâ tettekûn. innî lekum resûlun emîn, Fettekûllâhe ve atîûn, Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn

Meali :

Onların kardeşi Nuh (A.S) onlara: “Takva sahibi olmuyor musunuz?”(Allah itaat edenler olun) demişti. Muhakkak ki ben, sizin için emin bir resûlüm (dogrulari tebliğ ediciyim). Öyleyse Allah’a itaat etmek için bana tabi olun. Ve ben dini ve dogrulari anlatmama ögretmeme (tebliğime) karşı sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretimi zaten âlemlerin Rabbi olan Allah verecekdir.

(Sadakallahul Aziym ŞUARÂ Suresi 106-107-108-109. ayetler )

Bir rivayete göre 124 000 Peygamber geldi gecdi, bir rivayete göre, 224 bin peygamber geldi gecdi deniliyor.
o zaman kisaca ortalama, dünyanin en az ömrünü hesap edersek, eski peygamberlerin cok ömür yaşadigini biliyoruz ve fakat, ortalam bir ömürü örnek alirsak, ve her peygamber 120 sene ömür yaşadi yaparsak, bu azlari coklarla birleştirip, coklarida azlarla birleştirip, ortalama 120 sene dersek, 120x124000=14 Milyon 880 bin sene eder. ve mesela isa ile peygamberimizin arasinda peygamber gelmeyen, eski peygamberin hükmünün sürüldügü birde 571 sene var, ve bunuda ortalam yaparsak, ve en az arada olan zamanlari 800 sene diye hesap edersek, yine bunuda 800x124 000=99 200 000 sene eder ve yukardaki ile toplayinca 14 880 000 + 99 200 000 = 100 688 000 sene eder
ve bu insanoglu yaratilipda dünyaya indirildiginden sonraki gecen zaman dilimi, ve ondan önce ise, bir o kadarda dinazorlar vakti olsa, bir o kadardarda cinler vakti varsa, bir o kadarda şeytanin şeytan olmadan burda gecirdigi zamani ele alirsak, yani toplam olarak buda = bir insanlar zamani, birde hayvanlar zamani, bir de bitkiler zamani, birde maddeler zamani, birde cinler zamani (Gaz halindeyken yani) birde şeytanlar zamani yani (ateş topu iken gecen zaman) olarak toplam bunu 6 ile carparsak, ortlama olarak toplam
100 688 000 x 6 = 604 128 000 yani kelime olarak 604 milyon 128 bin sene eder. ve kurandaki Allah isminin ebced degeri 66 dir, ve insan 666 dir, kuran bir büyük ebced 6 666 ayet ve muhammed, yani güneş bir üst 66 666, ve ondan bir üst kainattaki güneşimizin bagli odugu galaksi 666 666 666, ve onun üstü, onun üstü derken, bu dünyanin en büyük galaksi icindeki bir deviri ömrü demek olur, yani bir deviri bir ömrü, onuda yaptigimiz hesap ile ortalama" 604 128 000" bulduk, ve bilim adamlari diyorki, 8 milyar yaşinda diyorlar, hayir bu altin oran ile hesap edilirse, ve 66 katli hali ile katlarsak, o zaman dünyamizin kainatin toplma seyri olan yörüngesinde bir defa tur atmasi onun bir ömrü demek, ve kainatin ömrü demek olur, da o da o kainat peki neye bagli ve neyin etrafinda dönüyor, birde o var, ve bu ise bu hesabimiz ile 6 milyar 666 milyon 666 bin 666 sene eder, ve fakat baslangic 66 oldugu için, Allah isminin ebcedi 66 oldugu için, o zaman en son haddeside, Allahu alem, 6 milyar degilde 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666.................etmeli ve yine kuranda diyorki, Allah kainati 6 günde yaratti, ilk ebced allah isminin ebcedi olan 66 danda az olan sadece 6 oldugu ele alinirsa, en kücük yada az elekrronlu elementin elektronunun cekirdek etrfinda dönüşü, 6 birim demek olur, ve bu en dişdaki yada en icdeki dönen elektronun dönüşü ise, işde kainatimizin ömrü ile eş degerde olcagini tahmini olarak hesap edebiliriz, ve öyle olunca kainatin devrini tamam etmesi, işde bir tur atmasi ise, 66 milyar 666 milyon 666 bin 666,6666666........ demişdik, yani yine dünyanin 365 gün 6 satte güneşin etrafini döndügünü ele alirsak yine

Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, Güneş'e yakınlık sıralarına göre şunlardır:

1. ☿ Merkür
2. ♀ Venus
3. ⊕ Dünya
4. ♂ Mars
5. ♃ Jupiter
6. ♄ Satürn
7. ♅ Uranüs
8. ♆ Neptün

yani güneş ateş topu ve ateş canlilarinin oldgu yer, orda canli yaşarmi, eger canli yaşamasa ateş olmaz zaten, ne var orda, gecen dedik hidrojen ve helyum, yani ateş canlilari, cinler, ve ondan bir üst demir, merkür, ve merkür yani ateşden bir üst canlilar, yani şeytanlar sisteminin elektronu, bir üst venüs, ve melekler, ondan bir üst ise dünya ve insanlar hem melek hemde insan olabilen terakki edebilen canlilar, peki insandan üst ne var, insan ucamaz, amma kuşlar ve gazlar ucabilir, yani oksijen ucabilir ve şeffaf ici gözükür, yine su bir alt ve şeffaf ici gözükür, huri ve gilmanlar....... onlardan bir üst varliklar kim? onlar esas melekler , onlar ne? nurdan yartiklar, yani Işık hüzmeleri, nurdan yaratiklar (yani gözümüzün mavi nuru, mavi renk, kirmizi nuru, kirmizi renk, sariyi sari renk diye, renkleri görmemizi, yani nurlari, işigin yedi beyzasini görmemizi saglayan canlilar. ve onlar ise 3gen prizma ile ancak güneşin bir işigi, yediye bölününce ortaya cikan canlilar halbuki, yani renkler ve melekeler, yani güneşin parcalari, ondan bir üst ziya, yani alfa Işıması yapanlar, yani güneşler, yani 1 alfayi yediye bölünce, yedi renk ortaya cikiyor, ve bu bölündükce, bölündükce, milyonlarca, milyarlarca, gözümüzün gördügü, ve görmedigi renkler ve melekler, nurdan canlilar, kaynaklari ise güneş ve alfa. peki alfa neyin parcasi, güneş neden halk oldu? helyum ve hidrojen, hidrojenin keindisini iki parcaya bölmesine helyum diyoruz, ve helyumun ise, yediye bölüncegi yere kadar uzaklaşmasina, Diya veya ziya veya Dziya diyoruz yanmi 1 ALFA diyoruz.


sene 365gün 6 saat, ve saat 60 dakika, dakika 60 saniye, yine saniye 60 salise dir, yani bu saat ve dakikanin altili birim olcagini bunlara kim vahyetti ögretti?
yine hafta alti gün, yedinci gün tatil, yani pazar başlar hafta, ve cuma hafta sonu, ve cumartersi tatil, etti 6 gün, ve yine 1 gün 24 saat, ve altinin katlari halinde, yani 4x6=24 eder, eger 6 bir birim ise, o zaman dünya kendi etrafinda o birimin 4 kati zamanda dönüyor demek olur. ve yine insanda kafada iki kulak, iki göz, ve bir agiz, birde burun, etti yine 6
ve yine su muslukda, nerden akiyor, en alt kisim, yada, en son kismidan akip iniyor, degilmi ve öyle olunca, insan yine iki kol, iki ayak ve baş üst kisim, ve kic veya ferc uzvu alt kisim, ve eti yine 6. ve insan tohumu en aşagi indirlipde öyle doguyor, onu aşagilarin aşagisina indirdik ayeti, insanin dibi ayaklari degil, oturunca ferc uzvunun oldugu yeri dibidir. yani en alt noktasidir, yani öyle olunca, yine insan olcak tohum en aşagi inipde dogmak zorunda .

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm. Summe radednâhu esfele sâfilîn

Meali :

Muhakkak ki biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.(Yahutta onu merdiven basmaklari gibi en alt seviyeye kadar derecelendirdik reded ettik)

(Sadakallahul Aziym TİN Suresi 4. ve 5. ayet)

Yani insan olarak dogacak cocuk, kainatin haritasi insanda, yani kainatin en altina inipde doguyor, yani kainatin en üst noktasi kafasindan tiksirerek cikmiyor, en alt ferc uzvuna inipde dogup dünyaya geliyor, yani öyle olunca, insan ise, iki kol, iki ayak, bir baş, birde son, yani kic, ve etti alti. yine küp alti kutuplu, yani kainat alti kutuplu, önü, arkasi, insanin önü var, arkasi var, sagi var, solu var, ve alti var, üstü var, kainatinda yine önü var, arkasi var, sagi var, solu var, alti var, üstü var, ve yine altili birim.
6 büyük melek, yani cebrail, mikail, israfil, azrail, ve feryail yani rüzgar melegi, ve birde ferruh yani sürur veya sevinc ve üzüntü veya keder veren melek.
Yine küresel bir sistemde, alt üst, sag sol diye bir durum olmaz, onun bir ici, ve bide dişi vardir, yani gecen haftalarda anlattigimiz, ayin yani kamerin halleri, 14 gün rahman hali, dişa dogru büyüyen, 14 günde ice dogru, rahim kücülen, ice dogru, öyle olunca

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ

Meali :

Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.

(Sadakallahul Aziym TALÂK Suresi 12. ayet)
Yani yedi ice dogru, yedide dişa dogru, yedi rahman hali, yedi rahim haliyle, nefisde yedi mertebeden sonra, ice dogru halinden sonra, yedi erkek hali, ile dişa dogru ilerler, bunlardan ilki nefsi kamil, yani kamil erkek isim ve sonra ihsan makami, yine ihsan erkek isim, yine sefa ve safiye, nefsi safiye veya nefsi sefa, yani sefa erkek, safiye dişi, ihsan erkek ihsaniye dişi
yine kamil erkek, ve kamile dişi, ve bunlar ise cift cinsiyatli olarak yürüdügü hali, yani vedud hali, ve yine birde sadece rahman oldu gu haliyle ilerler, yani bir rahim sadece dişi ve ice dogru, birde sadece erkek rahman haliyle, birde böyle kamil kamile, sefa safiye, gibi cift cinsiyetli, ve birde nötr ictima haliyle, ne erkek ne dişi, O, HU yani hu ne müennes nede müzekker, yani yani küresel, "o "zamiri, hem müennes için, hemde müzekker için kullanilir, ücüncü teklil şahis, o kadin, derkende o, o adam derkende o, o da degişiklik yok, yani ne hali, nötr haliyle tecelli eder birde, ve hüve hüma hum degil, sadece "hu" zamiri veya "ooo" zamiri yani nötr hali

ve o yukardaki ayette gecen esfele safilinden kasit, en ic demekdir, yani elma cekirdegini en icde saklar, armut öye, vişne öyle,.... yani cekirdek korunmasi gereken en öz maddedir vişne için, ve insan bebeside en icde saklanir, ortada ve göbekde, yani yine dünyaya gelmek için ise en alta inmek zorundadir, insanin alti öyle ayaklari degil, ferc uzvudur, cünkü oturuncada altta olmali degilmi oturunce en dib kıçı ve öyle olunca, iki kol, iki ayak ve birde baş, ve birde kiç, etti alti birim, yine iki kulak, iki göz, ve agiz, ve burun, etti alti birim

Yine insan kainatin haritasi ise, yine kainatin alti ciheti vardir, sagi, yani yemanisi, solu şimali, ve sag el, sol el gibi, ve önü, ve arkasi, etti dört, ve sonra alti ve üstü, ve etti alti cihet, alti ana cihet ve alti birim yine. ve aylar onikidir ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِندَ اللّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَات وَالأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُواْ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمْ وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne iddeteş şuhûri indallâhisnâ aşera şehren fî kitâbillâhi yevme halakas semâvâti vel arda minhâ erbeatun hurum(hurumun) zâliked dînul kayyimu fe lâ tazlimû fîhinne enfusekum ve kâtilûl muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffeh(kâffeten), va'lemû ennallâhe meal muttekîn

Meali :

Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 36. ayet )

Yani aylarda on iki, ve altinin iki kati, yani iki birim, alti ayi aydinlik ve bahar ve yaz ve sicak, ve alti ay soguk birim ve karanlik birim, yani aylar iki birim altidan oluşuyor, yine kutuplar alti ay karanlik, alti ay aydinlik, yani alti birim yine ay bazinda
elma cekirdegini icinde, en dibinde sakaldigi gibi, biz insanoglu, kainatin özüyüz, ve en dibde veya en icde, kainatin en ic noktasi, yani güneş sistemi, ve güneş sisteminde de, ücüncü gezegen, yani altinin yarim birimi yani 3,
ve Bismillahirrahmanirrahiminde gecenki yazdigimiz, muhalefet edin, ve her zaman ücün birini kapmaya calişin dedigimiz yerdeki, arabayi ortaya parkeden yerde ki misali, veya karete şampiyonasinda birince olan, kürüsüye, ücüncü cikip, ortayi, ve biri kapan, vahdet, yani Bismillahirrahmanirrahimdeki, rahman ve rahim iki ceper ve Allah ise vahid olan, tek olan
" innallaha meana" veya "ikilinin ücüncüsü Allah olursa , korkma, Allah bizimle bereber " diyen muhammed gibi, üclü, ve altinin yarisi, ve onunda ücte biri ise, 1 ve tek, vahid, ve vahdet, 1 ücün ücde biri, ve alti ise ücün iki kati, 12 altinin iki kati, yani 3 =6/2 ve 1 ise 1 ise 6/1yani bir ana birim olan altinin altida biri demek olur, 12, ana birim olan altinin iki kati demek olur. ve bizler kainatin özü ve en icindeyiz.
Ve küp alti kutuplu, kabe alti kutuplu, nerden dönersen dön, kabeye dönebilirsin, kible alti kutuplu,

Hafta alti gün, ve pazar ile başlar ve cuma biter, ve cumartesi tatil ve etti yedi,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârakallâhu rabbulâlemîn

Meali :

Şüphesiz ki Rab’biniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’tan da istiva eden, gündüzü durmadan kovalayan, geceyi bürüyüp örten; Güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rab’bi Allah ne yücedir.

(Sadakallahul Aziym A'RÂF Suresi 54. ayet)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ve mâ messenâ min lugûb

Meali :

Ve andolsun ki, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı gece ve altı gündüz halinde yarattık. Ve Bize (hiç)bir yorgunluk dokunmadı.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 38. ayet)

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bir ara bizler, Rasûlullah (s.a.v.)'m yanındaydık. Gökten bir bulut geçti. Rasûlullah (s.a.v.) sordu:

Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
Bu buluttur. Yerin zaviyeleri bunu, kullarından Allah'a şükretmeyen, ona dua etmeyen kimselere taraf sevk ederler. Şu üzerinizdeki şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
Yüksek bir dalgadır ki, korunmuş ve muhafaza altına alınmış bir tavandır. Sizinle onun arasında ne kadarlık mesafe olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
500 senelik yoldur. Onunla üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
Onun üzerinde 500 senelik yol vardır. (Böyle diyerek Rasûlullah (s.a.v.) yedi kat göğü saydı.) Sonra şöyle buyurdu:
Onunla üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler
Onun üzerinde Arş vardır. Onunla yedinci kat arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
Aradaki mesafe 500 senelik yoldur. Altınızda ne bulunduğunu bi
liyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
Altınızda yer vardır. Onun altında ne bulunduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.
- Onun altında başka bir yer tabakası vardır. Bu iki tabaka arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler.

- Bu iki tabaka arasındaki mesafe 700 senelik yoldur.

(Böyle diyerek Rasûlullah (s.a.v.) yedi kat yer tabakasını saydı.) Sonra şöyle buyurdu: «Allah'a yemin ederim ki sizden biri ayağını yedinci kat yere sarkıtacak olursa düşer. (Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şu ayet-i kerimeyi okudu.): «O evvel, âhir, zahir ve bâtın olandır ve O, her şeyi bilendir.»

( Hadis-i Şerif, Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

«Cenâb-ı Allah, yeri yarattığı zaman yer kaymaya başladı. Allah da dağları yaratıp yerin üzerine bıraktı. Böylece yer sabitleşti. Melekler dağların yaratılışına şaşıp şöyle dediler:

- Ya Rab! Yaratıkların arasında dağlardan daha kuvvetli birşey var
mıdır?

- Evet, demir vardır.

- Ya Rab, yaratıkların arasında demirden daha kuvvetli birşey var mıdır?

- Evet, ateş vardır.

- Ya Rab, yaratıkların arasında ateşten daha kuvvetli birşey var mıdır?

- Evet, rüzgar vardır.

- Ya Rab, yaratıkların arasında rüzgardan daha kuvvetli birşey var mıdır?

- Evet, ademoğlu vardır. O, sağ eliyle sadaka verir ve o sadakayı sol elinden gizler.»

( Hadis-i Şerif , İmam Ahmed b. Hanbel, Enes b. Malik)

yeni yerin dünyanin yedi kat ici oldugunu şu hadis anlatir


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

«Bir kimse, hakli olmaksızın bir karış kadar yeri zulmen alırsa, o kimse kıyamet gününde yedi kat yere batar bu zulmü yedi kat yerden onu kuşatır..»


( Hadis-i Şerif ,Buharî, Ebu Seleme, Hz. Aişe',)

Peygamberimiz (asm)'in 12 eşleri şunlardır:
Hz. Hatice (ra); Hz. Sevde binti Zem’a (ra); Hz. Aişe (ra); Hz. Hafsa binti Ömer (ra); Hz. Zeynep binti Huzeyme (ra); Hz. Zeyneb binti Cahş (ra); Hz. Ümmü Seleme (ra); Hz. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) (ra); Hz. Cüveyriye binti Hâris (ra); Hz. Safiyye binti Huyey (ra); Hz. Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (ra); Meymûne binti Hâris (ra).

Yani güneş, iki cihanin güneşi muhammed, en ic, en öz, en cevher madde, ve onun etrafindaki 12 yer, oniki gezgen var, bunlarin dokuzu bilinir, 3ü bilinmez, bunlardan son evlendigi son üc, güneş sistemimizin en dişindaki, son üc gezegeni temsil eder, ve onikidir, ve oniki yer, yani altinin iki kati yer ardz, oniki karili adam.

insan fitrati öyledirki, kendine mübah gördügünü başkasi ona yapsa razi gelmez, mesala hirsiz bile calar cirpar, amma biride ondan calsa, gider polise şikayet, eder bu benden caldi diye, yine biz Türküz güzel kadin gördümü baldirina bacagina bakariz, amma kendi kadinimiza bakilmasina ise razi olmayiz, yani bana var, sana yok, sana dükkan kapali kalmadi fonksiyonu. ve muhammed kendisi 12 kari aldi, ona varda bize yokmu diyen Hz Ali, bende evlencen deyince, onun evliliğine karşı çıkmış, evlenirsen sana küserim babinda muamele etmiş, peki fatmanin cani varda, Ayşenin ve babasinin bilmem safiyenin, mariyanin, ve başkasinin cani yokmu, sen alirken oluyorda, niye fatmanin üstüne olmuyor, insan psikolojisi işde ayni, kendi günah işler, sen işleyince, sen en kötü adamsindir, halbuki sende yapiyon lan işde, yani güneş ve oniki karisi, Ali ise bir karili güneş, ve neden, muhammedin baski yapmasi sonucu yani, öyle olunca bazisi bazisinin baskisindan, yapmasi gerekeni bile yapamayabilir, ve helal olani bile yapamaz hale gelir. yani eger dinde dört kari hak ve helal ise, bu sanada hak, banada ayni hak vardir, yoksa sana varda bana yok olmaz azizim. sen başkasinin kizi olan gül üstüne gül koklarsan, senin gülün, senin kizinin üstünede, birisi gül koklayinca kizma o zaman, darilma madem.

Yada gül üstüne gül koklama, amma Allah ne kadar cok güzel güller, cicekler, ceşit ceşit cicekler yaratmiş, onlari görüpde onlardan dermek istemeyen olurmu, ahmak olmak lazim sanattan güzellikden bi haber olmak lazimki, canin cekmesin, güzel kadini görde canin cekmsein, ya senin canin can degil, yada onlar güzel degildir, yoks can ceker, yani yine sadece ekmekle bir ömür gecmiyor, ekmege kimisi eti arkadaş ediyor, kimi peyniri, kimi sütü, kimi hem salam, hem peynir, hem sucuk, hem kaşar peynirini arkadaş ediyor. veya türlü yapiyor, on ceşidi birden yutuyor, yada Hz. Nuh gibi aşure kaynatiyor, lan Nuh bile aşure kaynatmiş, hepsini birbirine katmiş, senin canin yokmu, ya senin canin, yok yada ......
Erkek olupda ciftlik kurmayi planlamayan olurmu hic, palanlamasa bile, müslümanin cok masum bir umudu vardir, Allah cennette ona, onlarca yüzlerce Huri vercek umudu, eee bu da ciftlik kurmak hevesi degilmi, kim vaadetti bunu, Allah, ee daha ne o zaman, yasak kime, yanliş kime, fatmayami, muhamedemi, Ali yemi? fakirin elli kari alcak nerden gücü olsun, bir kari bile ona zor gelir, zengin her gün başka ciftlikde uyanir, yani zengin işde, adi üstünde zengin lan, zengin her yönden zengin, at araba avrat silah, sana bana onunkileri anlatarak, agiz yormak kalir, her gün magazin haberleri, şu sanatci bugün bununla , yarin şununla diye anlatiyorlar, onlar artik milletin parasi ile zengin olduda, böyle ciftlik ciftlik gezen horuzluga erdiler, sana banada "zenginin mali, zügürdün agzina yorar." kaldi azizim. onlar ermiş muradina biz cikalim kerevetine yani.

Ve kuran öyle yaaaaasin velkur,...... diye teganni yapma, makam edip caka satma kitabi degil, nede ölülere okumak için indirilmiş kitap da degil ,kuran farkinda olmadiklarinizin farkina varmaniz için indirilen furkandir, yani farkindalik veren kitapdir, yoksa tecvid yapmak, bilagunne yapmak için degil. ve sen kuran okuyunca bazi şeylere ayikmiyorsan, ya sen kuran okumuyorsun yada, sende kurandan birşeyler yok, işte Taptugun dervişi yunus dediki :

" Kim Kuranı bilmedi , Sanki dünyaya gelmedi."

(Yunus Emre)

Avrupada Entegrasyon Yasasi

Ve bunlar yabancilari önce ilk başta calişacak yetişmiş erkek gücü kalmadigi için, kendileri istek yaptilar ve aldilar, artik onlar, bunlar, sen, ben, o, biz calişdik ve bunlar zengin oldular, ve sonunda artik onlarin yabancilara, yani bize ihtiyaclari kalmadi, be sefeer, sınır ve engel koymayaa başladilar, sonrada diyorlarki buradakiler, ya bize uyacak, yada onlari geri göndeririz, gibi bir hale girdiler, veya ya bize uyacak, ya bize uyacak, ya bu deveyi gütcek, yada bu deveyi yine gütcek dedileer, ve bunun adinida entegrasyon koydular, ve halbuki biz 2014 de bir söz yazmişiz, yani o söz işde bu söz :

[Image: oezunu-bozmadiysan.png]

Eger ben, mesala Türkiyede yetişen bir elma, yada portakal yada sivas kangaliysam veya o benim cibilliyatim ise, ve beni birisi alip gidip avusturya ya dikince, eger imkanlar müsaitse, bu da ne demek, bana orada yaşama hakki tanirlarsa, vede birde iklim şartlari benim tabiatima uygun halde ise, ben yine orda elma isem ,yine hangi cins isem, o cins elma olarak hayatimi sürdürme ve orada mesala Gala gold isem, Gala Gold cinsi elma olmaya devam etmem lazimki, benim türüm bozulmasin. sadece o bulundugum yerin belki biraz topragindan, suyundan, havasindan ikliminden dolayi tadim degişir, amma ben yine Gala gold olmaya devam etmem lazim, yoksa ben, Gala goldlugu birakipda Avusturyada dikilince entegre olup, elma yerine özelliklerimi kaybedipde, Avusturya patatesine dönersem, nerde kaldi benim Gala goldlugum degilmi, beni bana birakki, ben nereye dikilirsem dikiileyim, bui ister, avrupa, ister asya, ister amerika, isterde avustralya olsun, benim özelligime müdahale etmeki, benim türüm, dünyada hayat bulmaya devam etsin, hatta birde, cogalsin, yoksa sen beni Avusturyaya gelince, entegre edip, Avusturyaliya benzer yaparsan, yada Amerikaya gidince Amerikaliya benzer yapmaya kalkarsan, işde (:::) bilim adamlarinin yaptigi bu, elmayi baliga, baligi karpuza, karpuzu kabaga benzetip, entegre ettiller, işde sonuc da varilan yer, malum, artik ne gercek karpuz yiyebiliyor, nede gercek bugday yiyebiliyoruz, hepsi entegre oldu, yani afedesin dönek bazi ib ne ahmaklar, vardigi yere ayak uydurduklarini zannediyorlar, ben müslümanin, domuz bana haramken, almanyaya geldim diye, onlara uyup, entegre olup, domuzmu yemem lazim, bazilari onuda yedi, uydular onlara, inekleri koyunlari da kesmek yasak dedi gavur, ne yapcak bizim müslümanlar mecbura kaldi entegre oldu, mundar et yediler veya yedik, yok yine cocuklari sünnet etmek yasak dedi gavur, entegre olduk mecbur kaldik uydu bizim millet, kabuklu gezmeye başladilar, ve ne gavura, ne Türke benzeyen idiyotlar türedi, ve Almanyadaki almanlar, onlara ne kadar entegre olursa olsun yine yabanci gözüyle bakip bizden degil diyorlar, Türkiyeye gidiyor, artik Türklerede benzemiyorlar, Türkiydekiler, bunlar alamanci ziipirlar diyorlar, ne Türk, ne Alman, cinsi bozuklar oldular, ve sonucda entegre bile olamadilar, ve yine sözümüzü tekrar kaleme alalimki, anlamayan ahmaklar anlasin, ey Avurpa, ey Amerika, ey Asya, ben senin icine geldim, ve beni sana ihrac ettiler ise, ben sivas kangaliysam, beni bozma, ben saf sari bugday isem, benim DNA mi ve tabiatimi bozma, beni kendine uydurma, entegre etme, beni rahat birak, ben portakal isem beni bozma, rahat birak ve

"Elmanin özü bozulmadiysa, onu nereye dikersen dik, ister Afrika, ister Amerika, isterse Türkiye, orda elma dali olup, güzel elmalar verir. insanda özünü bozmadikca, ister Mekke de Kabede olsun, ister Amerikada, isterse küffar ilinde , isterse dag başinda yapayalniz olsun, Rabbini bilir ve bulur, ve rabbinin emrine uyar, ondan zehir ve zulumet degil, huzur ve selamet meydana gelir. "

(Karoglan Sözü 09.11.2014 Pazar)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Güzel söz sadakadır.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128, Müslim, Zekât 56)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe men ya’mel miskâle zerratin hayran yerah. Ve men ya’mel miskâle zerratin şerran yerah.

Meali :

Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

(Sadakallahul Aziym ZİLZÂL Suresi 7. ve 8. ayet)

İnsanın iyiliği, kendinden bir şey vermesiyle belli olur. Verilen şeyin azlığı çokluğu önemli değildir. Güzel söz söylemek bir iyilik ve Allah katında makbul sayılacak bir davranıştır. Yolda karşılaştığı kimseyi selâmlamak, tanıdığı ise hatırını sormak ve böylece ona değer verdiğini göstermek hadisimizde tavsiye edilen güzel sözlerden birkaçıdır.

Adamin parasi vardir, verir amma, zekat olur, cünkü vermesi gereken mikdar var, fakirdir verir sadaka olur, amma "Muhsin" demek kendi özünden vermek demekdir, yani kendi hissesinden, kendi hakkindan verene Muhsin denilir. ihsan makamina cikmamiş kimse, muhsin olamaz, kendi hakkindan veremez, verir ya karindan verir, ya da zekatindan sadakasindan, yada karşiligini bekledigi için verir, amma Allah Muhsinlerin başidir, ve kendi özünden, yani kendi ruhundan bizlere can üflemişdir,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

ve nefahtu fîhi min rûhî

Meali :

O nun (insanin) içine ruhumdan üfledim.

(Sadakallahul Aziym HİCR Suresi 29. ayetten pasaj)


Yine verir geri almamak üzere verir, rizik verdi yedin, Allah a iki ay sonra geri ödemek zorunda degilsin, yine mal verdi, sen satmadikca senin, yine el verdi, bir ömür senin, geri istemiyor, yine göz verdi hakeza, yani geri almadan verilen, ve özünden, kendi hakkindan verene Muhsin denilir. işde ihsan makami ise, Allahi Görüyor gibi ibadet etmek, yani ve mirac ve Muhammed mirac edip geri döndü, ve hediye olarak 5 vakit namaz ile kullara mirac etme hikmeti verildi, ve ihsan makamini daha önce aciklamişdik, yani Allah ile mulakat etmek ve orasi ise, dünyamizda misalleri, makamlarin oldugu yerler, ve mesala bir belediyde belediye başkaninin makami, yahut vali, yahut okul müdürü veya ,.... gibi o makam da konuşmaya giden, orda oturmaz beklemez halini maruzatini arz edip cikar, ve muhammedde mirac etti, ona lazim olacaklarda gösterildi, verilmesi gerekenler verildi geri döndü, ve işde bu en yüksek makama cikmak demek de namazda secde mahallinde 3 subhane rabbiyel ala denecek kadar durmakdir, yani daha fazla durulmaz orda, hani adamlar uydurukdan tesbih namazi cikarmişlar, ve secdede 10 dakika tesbih yapiyor, lan dangil trottel ,orda öyle beynin aşagi geldigi halde, uzun durursan, kan beynine hücum eder, ve beynin tansiyon ve beyin kanamasindan damarlarin catlar, ve geberirsin, orda durma miktari, 3 saniye gibi, her tesbih bir saniye ederse , oda eder 3 saniye kadar kalabilirsin, ve muhammed diyorki, miracdan döndüm, daha yatagim sogumamişdi, yani secdede işde uzun kalinmaz, orda sadece, her secdede 3 saniya kadar kalirsin, o makam meşgul edilmez. yani düşün ögle namazinda 80 milyonun 20 milyonunda namaz ayni vakit girse, ve ayni boylam icinde olanlarin sayisini düşün, ve hepsinin, o an secde de oldugunu düşün, ve mirac hadisesi ve orda herkes 3 saniye kalsa carp 80 milyonu 3 ile 240 milyon eder ve allah 3 saniye icinde 240 milyonun halini bildi duydu, ve onun ameli allaha arz oldu, ve aninda onlara 240 milyona birden cevap vercek, bu sadece insanlar, ayni anda hayvanlarin sorunlari var derdi var, börtü böcük, ve bitki, madde, kurt kuş, düşün, ve öyle olunca Rabbin her an ayri demde ve ayri yaratişta amma, Allah orda meşgul edilmez, sana bakdi halini gördü, ve cevabini verecek, ve sen orda bekleme yapamazsin, nitekim kabe tavaf edilirkende, mümkünse hacerül esved öpülür, degilse selam verip pas gecilir, bekleme yapilmaz, eger bekleme yaparsan, arkadan gelenler yigilir ve katliam olur (2015 de Hac'da izdiham oldu) neden bu hata yüzünden ve arkadakiler öndekiler ezmek durumda kalir, yani, bir ordu yürürken sekteye ugratilmaz yoksa izdiham olur, ve dedikki muhammed : mehdi vaktine ulaşan, karda sürünerekde olsa, ona gitsin, dedi. peki ona gidecekde kardeşim, bu kadar insan onun yanindan nasil bir düzen ile hac yapip selam verip gececek? aynen hacerül esvede verilen selam misali, onu selamlayip dönse ne kadar zaman lazim? selam verip gececek, neden muhammedi selamlayip geciyoruz şimdi anladiniz mi? o bir tatbikatti, esas olan şimdi, mehdiye verilcek olan selam. Bekleme yapmayacak kişi, başi sadece 3 saniye secde mahallinde tutma hakkin var dedik ya, 3 saniye vaktin var, ve 3 saniyen doldmu yürüyecen, yoksa yukardaki semadaki trafik karişir, ve kaos olur, yukarisi aşagi ile baglantili ve
muhammed dediki yukarda kabe kavseyn var onu tüm melekler her an tavaf edip selamlarlar ve onu selamlama kiyamate kadar devam edecek, ve bir defa tavaf edip selamlayana, bir defa daha sira gelmeyecek kadar kalabalik dedi, ve kabe kavseyn, mehdinin evi ise, en uzakdaki semdaki kabe yani ilk kabe Hz ademin gerdek eviydi o zaman sondaki kabede mehdinin kabesi yani onun evi demek olmazmi, onun kalbi ve evi, kabe kavseyn ise, onu selamlamak için, her bir insanin sadece 3 saniye hakki var, sen selamayacan amma, senin yaninda binlerce melek cin hayvan ve yaratilmişlar sirada, ahmak sadece senin hakkin yok, deniyorki bu 3 saniye ile selamlasan bile bir kimseye ömrü boyu bir daha sira gelmeycek kadar kalabalik tarafinda selamlancak, tavaf edilcek, yanindan gecilcek, amma zaman az, öyle ise ey mehdi askeri, onun yaninda, evinin önünden gecerken lütfen bekleme yapma, sen beklersen, bütün ketter sekteye ugrar, ve kainatta kaus olur, orasi o an boş bile olsa sana verilen hak 3 saniye dedikya, sanada zararli mehdiye de zararli fazla kalman, fazla secdede durulmaz, yoksa kan beynine hücüm eder dedik. ve kainat insan bedeni ise, o vahdeti vücut mehdi ise, mehdiyi hasta edersiniz, ve o ölürse, kiyamet bir adim ötede olur, onun için akilli ol 3 saniye hakkini kullan, ve bunu ne eksik yap, nede fazlalaştir, orasi yeşil türbe degil, caput bagalayip duvarina sarilip dua edip yarim saat istek isteyip, bilmem halini iki saat anlatma yeri falan filan yapilcak yer de degil. Bak binlerce senedir bekleyen binlerce melekde sirada, gezegende sirada,cinlerde sirada, insanlarda, hatta hayvanlar bile sirada bekliyor. demedi mi bir yilan muhammed sevrdeki magaradayken, ey muhammed ben duydum duyali burayi yer edindim seni gelcek diye beklerin, bir defa nuru cemalini görmek için, yillardir bekliyon, ve buna ebu bekir engel oluyor ondan, isirdim onun ayagini demedimi, benimde hakkim degilmi seni görmek dedi yani muhammede öylede, bu kabe kavseynin sahibi mehdiye farklimi ve cekirdek ev kavseyn ev

Beyt-i ma'mûr, Beyt-i Harâm'ın (Kâbe'nin) üst tarafına düşmektedir. Yere düşecek olsa, onun üstüne düşer.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Beyt-i ma'mûru her gün yetmiş bin melek tavaf eder ve orada namaz kılar Tavaf eder Bir kere tavaf eden meleğe Kıyâmet'e kadar bir daha sıra gelmez "

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Bed’u'l-Halk, 6)

Yani öyle olunca, hani Allah meleklere secde edin dedi, ve secdeye başladilar ve o kabenin asli olan "kabe kavseynde" Kabenin cekirdeginde diyor, kabeyi tavafa melekler başladi, bir tavaf edene bir daha sira gelemiyecek,

öyle olunca işde secde emrinde, yani kainatin ve meleklerin tüm yaratilanlarin secdesi ile beytül mamur, kainatin meyvasi olan insanlarin secdesi Kabe ve "kabe kavseyn" ise en yüksek kabe ve, en yüksekdeki ademin daha dogrusu ademoglunun yaratildigi yer ve zaman ile, Büyük Adem babamiz olan Hz. Ademden binlerce sene sonra gelecek ve zamaninin Halifeyi ruyu zemini ve sahibi olcak olan din gününün sahibi "Deyyan" olacak olan Hz Mehdinin, din gününün maliki hükümdari olacak mehdinin durdugu sema kati ve yer ve zaman ve o zamandaki yer ve kabe işde "Kabe Kavseyn'i temsil eder, yani beytul mamurun cekirdegi olan Kabe yani kavseyn kabe.
yani mehdi ve onun evi, ve onun evinin yolu işde, Rabbim bu yolda tikanma ve bekleme yapanlara idrak versinde, bundan vazgecsinler, yoksa mehdiyi rahatsiz ve hasta ettiklerinin farkinda degiller, ahmaklik yapmayin her bir kimsenin ancak ve ancak 3 saniye hakki var, bunu iyi degerlendiremedin, ancak bir ikinci secde bir 3 saniye daha var, ancak iki secde işde ondan, fazlasi yok, yani bu ikinci hak ise, nasil hac kurasi sana cikdi amma, bu sefer sen parayi harcadin ve bir sebebden haccca gidip hac edemedin, ve bir defa daha hac sirasina girme hakkin var, yoksa sana bir defa ziyaret ettikden sonra ikinci hak yok, sirada binlererce melek cin insan var,...... anla bunu ey medhi askeri

bunu şöyle aciklayan sadece insan olarak bugün 8 milyar insan varsa dünyada, ve bunlar dünya yaratilandan beri dünyaya gelmiş gecmiş bütün insanlarin parcasiysa, ve gündede 1milyon yeni cocuk doguyorsa 1milyonda ölyüyorsa, o zaman 8 milyar insana 3 saniye hak versek sadece evinin önünden bakarak gecmek kadar bir zaman, bu evi vorbei gecmek 3 saniye alir bir araba ile, 8 milyar carpi 3 o da eder 24 milyar saniye, ve her gün buna, o yaşadigi müddetce, tahmini bir milyon yenileri eklencek, ve öyle olunca 24 milyar saniye

Bir Gün Kaç Saattir? 1 gün 24 saattir.
Bir Gün Kaç Dakikadır? 1 gün 1440 dakikadır.
Bir Gün Kaç Saniyedir? 1 gün 86400 saniyedir.

öyle olunca 24 milyar saniyeyi bir günün saniyesine bölersek kac gün eder bu, onu buluruz.
24milyar / 86400 =277777 gün eder bunu seneye böl

277777/365=761 sene eder
Mehdi eger 40 yaşinda taninir olduysa, onun kac sene daha ömrü varki ,bu onu selamalamaya gelenler onu selamlayabilsin, yani onun 761 sene ömrü daha varmiki, yani bir tavaf edip selamlayacak olana bir daha sira yok, lütfen bekleme yapmayin, ve elinde imkani olan gelsin ev hayvani veya cok sevdigi bir cicegi varsa mümkünse onuda birlikte getirsin, selamlasin gitsin, sadece gecerken 3 saniye hakkiniz var, yani fazla yok o bile fazla
3 saniyeyi 1saniyeye düşürsek o zaman bu rakami 3 e böleriz oda eder
761/3=253 sene o bile fazla, yani siz anlayin ve ona göre hareket ediniz beklemek, dua etmek, capit baglamak yok, secde mahalinde ancak imkan yoksa tek subahne rabiyel ala da deniliverir yani 1 saniye düşürmekde o, yada Allah 3 saniye demiş evin uzunlugunu gecesiye gececek zaman o zaten.

Rabbim onun zamaninin insanina bunu anlamak, ve ona göre hareket etmek nasip eylesin, onun ashabi komşusu ve ehli beyti olma şerefine erenler, tabiki onu cokca görme ziyaret etme, onunla görüşme, ve hatta konuşma ve selamlaşma,...hakkina cokca sahipler.


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 23 Ocak 2018 Salı

Original Kar © glan


Print this item

RasitTunca-2 Vuslatmi uzak Beklemek mi zor Yusuflukmu Züleyhalik mi (Kar©glanin 10 01 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:03 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Vuslatmi uzak Beklemek mi zor - Yusuf lukmu zor Züleyha lik mi Zor

(Kar©glanin 10 Ocak 2018 Vaazi)

يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm.

Meali :

Allah, şaşırmayasınız diye size beyan ediyor (açıklıyor). Allah herşeyi en iyi bilendir.

Sadakallahul Aziym NiSA Suresi 176. ayetten pasaj

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E leysallâhu bi kâfin abdehu, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnihî, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâdin.

Meali :

Allah, kuluna yetmez mi? (Kifayet Etmez mi) Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.

(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 36. ayet)

Surûkatubnu Mâlik ibn Cu'şûm geldi ve şöyle sordu:

Yâ Rasûlullah!.. Bize DİNİMİZİN ASLINI BEYAN ET!.. Bugünkü amel neyin içindedir?.. Bunun bilgisine nisbetle, biz sanki şimdi yaratılmış gibiyiz. Bugünün ameli, kalemlerin yazıp da kuruduğu, takdirlerin cereyan ettiği işler içinde midir?.. Yoksa karşılaşacağımız işler içinde midir?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Hayır!.. Bugün ki iş, yeniden oluşacak işler içinde değildir!.. Fakat kalemlerin yazıp kuruduğu, takdirlerin cereyan etmiş olduğu işler içindedir!.." Buyurdu.

Surâka bu defa sordu:

– Öyle ise amel ne için?..

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Amel ediniz, çünkü herkese kolaylaştırılmıştır!." buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Câbir r.a.)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sizin birinizin ana-baba maddeleri 40 gün anasının karnında toplanır. Sonra o maddeler o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine o kadar zaman içerisinde bir çiğnem ete tahavvül eder. (120. günde) ona bir melek gönderilir de bu melek ona ruhu nefheder. Ve melek dört kelime ile yani rızkını, ecelini, âmelini, said ve şakî olduğunu yazmakla emrolunur.

Kendisinden başka Hak ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki: sizden biriniz cennet ehlinin ameliyle amel etmekte devam eder. Nihâyet kendisi ile Cennet arasında bir zirâ’dan başka mesafe kalmaz!.. Bu sırada yazı o kişinin önüne geçer!.. Bu defa o kişi cehennem ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder.

Ve yine sizden biriniz Cehennem ehlinin ameliyle amel eder, nihâyet kendisiyle cehennem arasında ancak bir zirâ mesafe kalır. Bu sırada yazı önüne geçer!.. Bu defa da o kimse cennet ehlinin ameliyle amel eder ve cennete girer!."

( Hadis-i Şerif , Abdullah ibn Mes’ud r.a.)



"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ. Kad efleha men zekkâhâ.

Meali :

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip (Sonra da ona günahını ve takvasını ilham etmiş olana) ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

(Sadakallahul Aziym ŞEMS Suresi 7. 8. 9. ayet)

Yusufa Melek Dedi : "Biz O nun (Züleyha nin) Nikahini sana Taa sen kuyudayken kiydik." dedi

Hz Yusuf Misira Sultan olunca askerleri ile carşin ya teftiş e cikmiş ve Züleyha kadin yaşlanmiş ve sokakda bir dilenci durumuna düşmüş ve o şehrin biur ucunda yusuf diger ucundayken Züleyha Rabbine seslenir

"Sultanlari köle ve dilenci eden, dilencileride köleleride sultan eden Allah a hamd ederim." diyor
Bu sözü Allah rüzgara bindiriyor ve taaaa yusfun kulagina ulaştiriyor, ve rüzgar bu sözü yusufun kulagina fisildiyor. ve hemen yusuf durumu farkediyor, ve kim söyledi bu sözü diye, söyleyeni aramaya cikiyor, ve ara ara taa züleyhanin yanina geliyor, ve birisi bu kadin dedi diyor. variyor yanina ve soruyor "sen kimsin?" kadinda diyor, "peki sen kimsin?" diyor Hz yusuf "ben yusufun" diyor o da diyor "bende züleyha yim" yaş gecmiş 90a dayanmiş ve yusuf bir istegin varmi diye soruyor, oda evet var diyor, sen peygambersin, rabbine dua et de, bana eski gençliğimi geri versin, ve seninle evleneyim diyor, yusuf mürakabeye dalip rabine müracat ediyor, bu nedir ve doğrumu, ve mümkünmüdür diye, ve melek ona rabbimizden ilham ediyor, ve diyorki, ey yusuf, et duani, evet biz onun nikahini sana, sen taaa kuyuya atıldığında kıymıştık zaten. yani kader öyle bir haldirki, o hadisde dendigi gibi, kader kisminde kalemler susmuş mürekkepler kader konusunda kurumuşdur, ve öyle olunca, yusufun züleyha ile evlencek olmasıda, yusufa kader olarak zaten yazılmışdı, ancak zaman ve mekan farklı idi, ilk anda ona sahip olsa, zina suçu alacak, amma nasıl ham meyva yenmez ise, ve erince tatlı olursa, yusuf yusufluğa erince, ilk defa ona sunulan lokmayı yememesi sebebi ile, yine önüne geldi, ve rab artık ona yeme demiyor, bu sefer al artık bunu ye diyor bu sefer. hani önce rabbinden burhan gördü ve züleyhayı yeme demişd i önce, ne oldududa şimdi al onu, onunla evlen deniyor, peki degişen ne? züleyhamı degişdi, yusufmu degişdi, peki züleyha gibi aşkını, sevdasını bir ömür taze ve canlı tutmakmı zor? yoksa yusuf gibi yiyeceği lokmanın ermesini beklemekmi zor? ve burda yine size dinde çağ atlatacak bir kuralı, senelerdir görmediğiniz bir kuralı göstereyim mi? evet dikkat edin, yani dün yusufa haram olan lokma, bugün helal lokma oldu, yani dünün haramları, yarın bazilarına helal olabilir demek ki. yani demek istediğim, zaman bazı haramları helal çevirebiliyormuş demek olur yani, dün isa ya yasak olan, belki bu gün muhammedilere seerbest, yada dün isaya serbest olan şarap ve alkol, bugün müslümanlara haram, yani iki taraflı büyüme, ya eksi tarafa, yada artı tarafa olabilir. amma yine erkeklerin ostropozu, kadınların menapozu gibi, yani değişim, hayatta böyle değişim halinde, bir haram zaman geçince, helal oluyorsa, bir helalde zaman ile haram halini alabilir yani. işde bir meyvanın ermesi sofraya gelmesi için, mesela çiftci taaa ekimde buğdayı ekiyor, aradan kış geçiyor, ve bahar geliyor, sonra baharda yağmur az gelirse, sulaması lazım onu, suyu yeterince olunca büyür ve sonra, yaz gelmesi lazım ki ersin, sonra biçmek lazım, sonra harman etmek lazım, sonra yıkayıp taşını ayıklamak sonra, değmen, sonra un, unu fırına götürmek lazım, sonra su maya un hamur oluyor, sonra beze oluyor, sonra fırına veriliyor, pişince ekmek ,ve sonra bakkala yolculuk, sonra ,......... yani yol hep devem ediyor, ve sen yedin ekmeği, ekmeğe neyi arkadaş ve yar ettin, reçelimi yar ettin ona, yoksa peynirimi, yoka aci frek biberinimi yar ettin, yani yakdınmı, dondurdunmu, yada güzelmi muamele etdin sonra, mide sonra enerji oldu, ve enerji olunca bitmiyor o enerji ile namazmi kildin, şarkimi dinledin, yoksa hacmi yaptın, ne yaptın, namaz kıldınsa, eğer uyanık kıldın ise, kabul olduysa, melekler taa arşa kadar götürcek, ve deniyorki, insanın sağ ve solunda, onun günah ve sevaplarını yazan, iki melek var, onlar ne yaptın ne söyledin hepsini kaydediyorlar, yada yazıyorlar, eski deyim ile yazıyorlar, bügünkü hali ile kamera ile kaydetip filmini çekiyorlar

Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin şu hadiste bildirilen melekler olduğunu söylemişlerdir: "Gece bu takım melekler, gündüz bir takım melekler size gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelip buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden yukarıya çıkanlara, Rableri-onların hallerini en iyi bilen olduğu halde- kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da namaz kılarlarken bıraktık; namaz kılarlarken kendilerine gittik derler"

(Buhârî, Mevakid, 16; Bed'ül-Hakk, 6; Müslim Mesacid 210; Ahmed b. Hanbel, II, 257, 486; Nesâf, Salât, 21)

Kurtubî bu gece ve gündüz meleklerinin Kirâmen Kâtibin meleklerinden başka olduğunu söylemiştir. Çünkü Kirâmen Kâtibin melekleri gece ve gündüz ayrılmaksızın kullar; gözetlerler. Halbuki hadiste bildirilen bu melekler gece ve gündüz vazife değiştirirler.

Peygamberimizin (s.a.s) açıklamalarından öğrendiğimize göre; bu meleklerden kulun sağ tarafındaki iyilikleri yazar. Sol tarafındaki melek sağ taraftakinin emrindedir. İnsan bir iyilik işlediği vakit, hemen sağ taraftaki melek on sevap yazar. Fakat (hemen helallaşılmayan kul hakları hariç) bir günah işlendiğinde sağ taraftaki melek sol taraftaki meleğe- ki bu yazmak istediği halde- yazmayı bırak, altı saat bekle, belki pişman olur, Allah'a tevbe istiğfar eder; eğer tevbe ve istiğfar etmezse bir günah olarak yaz, diye söyler

(Suyûtî, Cem'u'l-Cevamı' 6624 nolu hadis, ed-Dürri'l-Mensur, ilgili âyetlerin tefsiri, V, s. 47, Mısır, 1314; Ali el-Muttekî, Kenzu'l Ummâl, 10192, 10212 nolu hadisler, Lakkanî, Şerhu Cevhereti't- Tevhid, Mısır, 1375/1955, s.210)

Bazı İslâm âlimleri, bu meleklerin mübah olan işleri yazmadığına kail olmuşlarsa da, kulun zâhire çıkan her şeyini yazdıklarına dair rivayetler daha kuvvetlidir. Sağdaki meleğin yazmadığı şeyleri soldaki melek yazmakla görevlidir. Böylece, kulun her işini, hatta hastalık anındaki inlemesini bile melekler yazarlar

(Suyutî, el-Hakaik fi Ahbâri'l-Memâlik, Beyrut 1988/1408, s.92)

Kulun nefsinde gizli kalan düşünce, niyet ve vesvese gibi şeylere gelince; kulların organları ile işleyerek zahire çıkan işleri ile beraber bütün bunları bilir: "Andolsun, insanı Biz yarattık, nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona sah damarından daha yakınız" (Kâf, 50/16) âyeti bunu açıkça ifade etmektedir. Kulların, işlemeyi azmetmeyip kastetmedikleri vesvese ve düşünceleri yazılmaz. Peygamberimizden (s.a.s) rivayet olunduğuna göre; Kul, hayırlı bir işi işlemeyi kasdeder de, işleyemezse buna bir sevab yazılır. Kötülük işlemeyi diler de, bunu bilfiil teşebbüs etmeyerek işlemezse, bir günah bile yazılmaz. Melekler, gaybı, kulun içinden geçen niyetlerini bilmezler. Fakat, kul bir iyilik yapmayı kasd edince, ondan meleklerin idrak edeceği misk kokusu gibi bir koku yayılır da bundan o kulun iyilik yapmaya azmettiğini bilirler. Kötülüğü kasdedince de, onun kötülük yapmaya niyet ettiğini anlarlar

(Celâleddin es-Suyûtî, el-Habâik, s.106)

Lakkânî'nin naklettiğine göre Kirâmen Kâtibîn, kulun itikad, niyet, ve kasıtlarının hepsini anlayıp muhafaza ederler

(Lakkânı, Şerh-u Cevhereti't- Tevhîd, s. 108)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İz yetelakkâl mutelakkîyâni anil yemîni ve aniş şimâli kaîdun. Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.

Meali :

Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 17. ve 18. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve inne aleykum le hâfızîn

Meali :

Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.

(Sadakallahul Aziym İNFİTAR Suresi 10. ayet)

Yani bu ayetleri hadisleri daha düne kadar okuyanlar, ben dahil yanımıza gelen iki melek var anlıyorduk, halbuki kendi iki gözün, senin her an baktığın yaptığın, gördüğün herşeyi kaydediyor, yine iki kulağın, sağ ve sol bütün duyduklarını kaydetmiyor mu? mesela taaa elli sene önce öğretmenin, yada ananın, babanın dediğini, bir an düşününce hatırlamıyon mu, gençlik aşkının görüntüsünü düşününce, gözünün önüne gelmiyormu, yani ikiside kaydetmiş. yine iki elin yaptıklarını kaydediyor, yani körler ne ile hisseder? parmak uçları ile, yani deri ve parmak uçlarıda, hissederek biliyor, ve onlarda yaptıklarını görüyor, ve körler ise dokunduklarını hissetiklerini, işde kaydetip unutmuyor. o zaman kol ve el ve parmak uçlariıda yaptıklarını yine kaydediyor o zaman. ve yine ayakların nereye seni götürdüğünü kaydeden iki melek, ve öyle olunca, sen zaten kendin, kendini gözetleyen takip eden ajansın da kendi yaptıklarını kaydediyorsun, ve onuda beynin sinyal olarak, yukardakı imami mübin, yada büyük kitap, veya levhi mahfuz denilen yukarının youtubesine kaydediyor, ve sen nasil bu dünyadaki bir filmi müziği bu dünyanın youtubesinde arayınca, o video bulunuyorsa, ve seninde yaptıkların, orda levhi mahfuz denilen youtubede, onlarda orda duruyor, ancak aranınca sorulunca çıkıp geliyor ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn

Meali :

O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.

(Sadakallahul Aziym YASİN Suresi 65. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bimâ kânû ya’melûn

Meali :

O gün onlara, onların dilleri, elleri ve ayakları (hayat filmleri) yapmış olduklarına şahitlik edecek.

(Sadakallahul Aziym NÛR Suresi 24. ayet)

insan kainatın modeli ise, o zaman kiramen katibinde, bu kainatta ise, o zaman bedende bir yer, bunları temsil etmeli, ve öyle olunca, senin kameran, senin bilgisayarının kamerasi, kendi gözlerin, iki melek, sağ melek, sol melek yine duyan iki melek, iki kulağın ta çocuklukda duyduğun bir sesi, eğer bunu aklın, beynin falanca mahalledeki fatmanın sesi diye kaydettiyse, bunu yıllar sonra bile, o sesi duyunca, bu fatma diyorsan eğer, o zaman, kendi kulağın kayıt ciahazı zaten, levhi mahfuzun kainatin haritası insan bedenindeki yeride, beyindeki, hafıza bölgesi, yani kiramen katibinlerden ikisi, yine kullakların, ve yine diğer ikisi ellerin, ve yine ikiside ayakların, ve ardın ve önün, yani soğuk olduğunu sırtında hissedebiliyor, yine dişin erik yiyince kamaşıyor, yani hissediyor, öyle olunca, zaten bütün uzuvların senin yaptıklarını kayıt halinde, ve hissediyor ve görüyor biliyor duyuyor, ve hepsini kaydediyor, o azman senin kendin ajansın zaten kendinden nereye kaçmayi düşünüyorsun ki, ben benu yapmadım diye inkar edebilesin yani.

Hz Muhammedin miracda Gördükleri

Peygamber Efendimizin sav Miraçta Cehennem bekçisi Malik ile konuşması
Peygamber Efendimiz sav anlatıyor
Malik cehennemden iğne deliği deliği kadar bir yer açtı. Oradan iplik inceliğinden siyah bir duman çıktı. O duman bir saat çıksaydı; bütün yeri ve semaları o dumanın karanlığı sarardı. Güneşin, ayın ve diğer aydınlık veren şeylerin ziyası ve nuru görünmezdi; mahvolurdu. Ancak Malik, o deliği o anda eli ile sığadı; o duman yok oldu. Bana şöyle dedi:
_Buradan içeri bakın.
Bakınca gördüm ki, cehennem birbirinin atında yedi tabakadır. En yukarısı cehennemdir ki; oraya müminlerin en asileri girer. Bunun azabı, diğerlerinden hafiftir.
2.si lezadır. Buraya Nasara girecektir.
3.sü hutamedir. Buraya da Yahudiler girerler.
4.sü sairdir. Buraya da Sabiler girerler.
5.si sakardır. Buraya da mecusiler girerler.
6.sı cahimdir. Buraya da müşrikler girerler.
7.si haviyedir. Buraya da münafıklar girerceklerdir. Bir de Allahlık davası güdenler girerler. Firavun, Nemrut gibi.
Ben, aşağı tabakada olanların azaplarının şiddetinden bakmaya takat getiremedim. Ancak üst tabakada olanlara baktım; braya ümmetimin asileri girerler. Buraya bakınca gördüm ki: Oradaateşten yetmiş derya var. Her deryanın kenarında ateşten birer şehir var. Her şehirde ateşten yetmiş bin ev var. Her evin içindei ateşten yetmişbin sandık var. O sandıkların içinde de, erkekler vekadınlar var. Oraya hapsolmuşlar; yanlarında yılanlar ve akrepler var. Şöyle sordum:
_Ey Malik, bu sandıkların içinde hapsolanlar kimlerdir?
Şöyle anlattı:
_Bunların bazısı insanlara zulüm edip haksız yere malını alanlardır. Bazısı da büyüklük sayıp zalim cebbarlık edenlerdir. Hâlbuki Büyüklük, celal ve ikram sahibi Yüce Allaha mahsustur.


Sonra, bir kavim gördüm; dudakları deve ve köpek dudakları gibi idi. Karınları da şişmişti. Zebaniler, ateşten tokmaklarla bunların karınlarına vurup duruyorlardı. Karınlarında bağırsakları kopuyor; dübürlerinden dökülüyordu. Tekrar içlerinden bağırsak yaratılıyordu; zebaniler yine vurup döküyordu. Onlara böylece azap ediyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ümmetinizde yetim malını haksız yere yiyenlerdir.

Bir kavim gördüm, karınları dağlar gibi şişmişti. İçine yılanlar ve akreplerler dolmuştu. Orada hareket edip ıstırap veriyorlardı. Bunlar ayağa kalkmak istedikleri zaman, karınlarının büyüklüğünden ve yılanların, akreplerin hareketlerinden kalkmaya güçleri yetmiyordu. Yıkılıyorlardı. Sordum:
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlari ümmetinizden faiz yiyenlerdir.

Bundan sonra, bir alay hatunlar gördüm; bunların saçlarından asmışlardı. Bunlar için:
_Kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar, şu kadınlardır ki; Yüzlerini ve saçlarını örtmeyip erkeklere gösterirler. Kocalarından başkasına zinetlerini açarlar. Kocalarına eza ve cefa ederler.

Bundan sonra, bir takım erkek ve kadın gördüm; bunların dillerinden ateş çengellerle asmışlardı. Tırnakları bakırdandı. Kendi yüzlerini yırtup parça parça ediyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar yalan yere şahidlik edenlerdir. Koğuculuk yapıp söz gezdirenlerdir.

Bundan sonra, bir alay kadınlar gördüm; bunların kimisini göğsünden asmışlar; kimisini de ayaklarından baş aşağı asmışlardı. Bunlar feryad ve sayha atıp duruyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Dedim; şöyle anlattı:
_Bunlar zina edenlerdir; ayrıca çocuklarını düşürüp katil işi işleyenlerdir.

Bundan sonra, bir kısım kadınları gördüm ki, asılmışlar. Bunların elleri boyunlarına sıkıca bağlanmıştı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Kocalarına hıyanet edip mallarını telef edenlerdir.
Peygamber Efendimiz sav;
bir kavim gördüm ki, bunların cesetleri hınzırına, yüzleri de köpek yüzüne benziyırdu. dübürlerinden ateşler çıkıyordu. Yılanlar, akrepler onları sokuyor; etlerini yiyorlar.
_Bunlar kimlerdir?
dedim; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ümmetinizden namaz kılmayan, gusül etmeyenlerdir.

Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlara ateşte azap ediliyordu. Bunların üzerine zebaniler musallat olmuştu. Bunlar feryad ettikçe, zebaniler sopalarla vuruyorlardı. Karınlarına ateşten süngüleri saplıyorlardı. Vücutlarını da ateşten kamçılarla dövüyorlardı. Bunların azapları pek çetin gördüm.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar ana ve babakrına isyan ederek karşı gelenlerdir.

Yine bir kavim gördüm; bunların boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar, üzerlerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.

Bundan sonra, bir kavim gördüm; zebaniler bunları ateşten bıçaklarla boğazlıyorlardı. Ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince, zebaniler tekrar onları boğazlıyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar haksız yere adam öldürenlerdir.

Bir kavim daha gördüm; gayet çirkin ve kötü kokulu cife yiyorlardı.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bunlar gıybet edip insanların etini yiyenlerdir.

Bunlardan başka, cehennemde iki sınıf kimse gördüm; bunların bir sınıfı erkeklerden, bir sınıfı da kadınlardandı. Bunların azabı gayet şiddetli idi.
_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
_Bu erkekler, beylerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere vurup zulüm edenlerdir. O kadınlar ise sureta libas giyip hakikatte cümle zası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikâr olanlardır. Ayrıca dışarı çıktıkları zaman, erkekleri kendilerine çekenlerdir.
Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selametle doğruca cennete giremezler.

Bundan sonra, cehennemde bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm. Bunların azabı birbirine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap olunan yoktu. Şöyle bir azap ediliyorlardı. Bunları ateşten sopalar üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor; sadece kemik kalıyorlardı. Hak Teala onların etlerini bitiriyor; yine önceki gibi etleri pişip dökülüyordu.
Bazıları da, ateşten zincirlerle, bukağı_Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
larla bağlanmışlardı; böylece azap olunuyorlardı.
_Bunların vücut sağlığı yerinde iken namazı terk edenlerdir.

peygamberimiz bir adam gördü, kaynar havuza atilmişdi, adam kurtulmak için havuzun bir ucuna kadar yüzüyordu, tam cikacakken, zebaniler başina tokmakla vurup kovaliyorlardi, diger ucuna kadar yüzüyordu, tam cikcakken yine zebaniler başina tokmakla vurup yine kovaliyorlardi, kim bunlar dedi Hz Muhammed aleyhisselam, Cebrailde bunlar dünyadayken namazlarini vaktinde kilmayip, namazi geciktirenler dedi

Ve şöyle dedim:
_Ey Malik, kapıyı kapa, bakacak takatim kalmadı.
Malik şöyle dedi:
_YA RESULULLAH, mübarek gözünüzle müşahede ettiğiniz azapları gördüğünüz gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Masiyetlerden, Allahın emrine aykırı hareketten onları alıp men edin.Allaha tam itaate teşvik edip ibadet yoluna getirin. Allahın azabı şiddetlidir. Cehennemi yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha şiddetlidir.’
Bunu dinledikten sonra, RESULULLAH SAV EFENDİMİZ ümmetine şefkatından dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.
Ümmetinin zaafı ve o gibi azaba takat getiremeyeceklerini anlatıp o kadar çok ağladı ki
; Cebrail, Mukarreb melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi ağlamaya başladılar. Resulullah sav Efendimizin tazarru ve niyazına:
AMİN!:
Dediler.
Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hakk’tan şu hitap geldi:
_Habibim, senin değerin benim katımda büyüktür; duan makbuldür. Şefaatın makbuldür. Gönlünü hoş tut; seni muradına eriştirdim. Kıyamette sana bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım, ta ki:
_YETER.
Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de onlara şefaatçı kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle; kabul ederim……

RABBİM BİZLERİ RESULULLAH SAV EFNDİMİZİN ŞEFAATİNE LAYIK EYLE
AMİN!
Sonra...
Malikten başka, cehennem hazinler onsekiz tanedir; Malikle 19 olurlar.

'Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.'(74/30)
Resulullah sav Efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halas olmalarınıı diledi. Bunun üzerine Yüce Hakk şöyle buyurdu:
_Senin ümmetine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa. kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılarım. O cümle şudur:
_BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hak Teala cümlemizi, Resulullah sav Efendimiz hürmetine cehennemden azad eylesin.
AMİN!

------------------

Evet Güzel, bunlar dinimizde bazi amelleri yapmanin kötü ve kerih olduğunu, yada günah olduğunu gösterecektir, amma velakin, bunlarda anlatılanların hepsi müslüman veya mümin olanların başına gelenler olarak anlatılıyor , o halde cehennem müminler içinmi yaratıldı yoksa kafirler içinmi yaratıldı, eğer cehennemi müminler dolduracaksa, bitmeyen bir azaba düçar olcaklarsa, burada mümin olmanın faydası nerede, namaz kılmış amma, geciktirmiş,ceza görcek, hemde yani öyle hafif bişey falan değil, yani kaynar suya atacaklar, ve çıkmak istedikce başına vurcak zebaniler, bunun bu dünyadaki örneği ve hikmeti, ve eğer cehennem bu dünyada kuruldu ise, göster bize madem derseniz, işte alltaki resimlere bakın bakalim, buna benzeyen bir hal varmi? evet var, mesela ipek böckleri, ipek kozasının içindeyken, ipek iplik üretmek için, kaynar kazana atılıyor, ve sonra üzerlerine vurularak dışarı taşmasına çıkmasına da engel olunarak kaynatılıyor, canlı canlı kaynıyorlar, amma sonra ipek olup insan bedeninde cennete dahil olmuş oluyor, yani cezası bitince, ipek olup, elbise olup, insana faydalı hale geliyor, onun ipek böceği halinin yani, ipek böceği cibilliyatlğ olupda namazını geciktirenlerin hali.


[Image: ipek-kozasi-kaynatma-Namazini-geciktiren...-vaazi.gif]

Yine midye ve istakaoz kaynatma ayni, bunlarin taze olmasi lazimmiş, yani taze demekde canli demekmiş, ve canli canli kaynar suya atiliyorlar, ve sonra başlarina bastirip kaynatiliyor, ve cezasi bitince, pişince " fedhuli fi ibadi, vedhuli cenneti" hikmeti ile yemek olup, kullarin icine, cennete giriyor, artik sonra ya beyine gidiyor, ya kola, ya ele, ya kalbe yada namaz niyaz oluyor, ve artik namaz olduysa, sonsuzluga erdi, kalp olduysa insan olma şerefine erdi, cicger olduysa hakeze, böbrek olduysa, tirnak oldusya hakeze, Amma bunlarin taze, yani canli olmasi lazimmiş, yoksa ölü olursa, zehirli bakteri üretiyorlarmiş, yenmez oluyormuş, o zaman onun Midye veya istakoz halinin yani, midye ve istakaoz cibilliyatli olupda namazini geciktirenlerin halibu resimdedir.

[Image: Midye_Kaynatmasi-Namazini-geciktirenleri...-vaazi.gif]

bu kaynar suda kaynatma işlemi sadece hayvanlarda tehakkuk etmiyor, yine bitki hali ile, mesala çubuk makarna kaynatmak demek, yine ayni, onun bitki ve buğday halinin, yani buğday cibilliyatlı olupda, namazını geciktirenlerin hali de budur bence. (varsayim, olabilir veya olmayabilir)

[Image: Makarna-kaynatma-Namazini-geciktirenleri...-vaazi.gif]

yani cehennem eğer müminlere olursa, işte böyle onlarin azablari, ve sonunda ise, cezasi bitince, yine cennete dahil olcak, amma mesala cigara, yada odun, petrol gibi yanınca, onların yeniden bir bedene girmesi yada bedenin parçası olupda ve yeniden can olması mümkin değil, ve artık kalıcı olarak cehennemdedir, ve hani eger dünada ateş yakmasanlar bunun için allah onlari götürüpde güneşlerde yine yakar, ve habis kötü ruh halinde, duman haline dönüyorlar, ve artik onlarin cehennemden kurtulma gibi bir şanslari yok, ebedi olarak, habis ruh halinde, azab halinde, yeniden velbeasü olmayacaklar ve ancak işde bazilari ancak şeytan ve iblis, yada cin haline dönüp, bazilarina kötü fikir ve vesvesler veren, kötü ruhlar halini aliyorlar, yani artik bir bedenleri yok yani, amma mümin yeniden can bulcak, hatta midye bile olsa, azabini cekip, bir bedene yol alip, yeniden ahmet, mehmet parcasi olma şansina sahip yani, ve dünyaya yeniden gelme, can bulma şansina sahipler işde.

[Image: feuer.gif]

Koyun gibi uysal ve faydali mümin olsan, varacağın cennetten önce, tadacağın cehennemden, sadece bir parçada, bu resimde sakli, al bak gör halini.

[Image: Koyun-koca-Kavurma-veNamazini-geciktiren...-vaazi.gif]

Ebû Saîd (el-Hudrî)’den nakledildiğine göre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“…ve Allah’ın sözlerinin diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın, yarattıklarına üstünlüğü gibidir.”

( Hadis-i Şerif , T2926 Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 25,)

öyleyse bu konuda Rabbimiz ne buyuruyor?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ

Meali :

(Ey insanlar!) Sizden (İçinizden) oraya uğramayacak cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.

(Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 71. ayet)

Meryem suresindeki bu ayetin önü ve sonuda şöyle :
68. Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler.)

69. Sonra her zümreden Rahmân'a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise, muhakkak ayırıp atacağız.

70. Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz.

71. İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere, mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.

72. Sonra Allah'dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız."

------------

"İçinizden, oraya (cehenneme) varmayacak hiçbir kimse yoktur" mealinde­ki 71. âyette geçen cümle ile devamı üç türlü yorumlanabilir:

a) Bunlardan mak­sat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün insanlar aynı zamanda ce­hennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek zorunda oldukları için oraya uğ­ramış olurlar. Ancak 72. âyete göre "kötülükten sakınanlar" cehennemden esirge­nirken "zalimler diz üstü çökmüş olarak" orada bırakılacaktır.

b) Maksat kâfirler­dir ve bunlar cehenneme gireceklerdir.

c) Potansiyel olarak her insan ameline gö­re cennete olduğu kadar cehenneme de girebilecek durumdadır. (Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an Tefsiri, III / 522-523)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bütün insanlar oraya gelir. Ondan sonra da herkes ameline göre oradan ayrılır."

( Hadis-i Şerif , İbni Mes’ud)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Orada insanlar ateşin etrafında ayakta dururlar. Daha sonra amellerine göre kimisi şimşek gibi, kimisi rüzgar gibi, kimisi kuş gibi, kimisi de en hızlı giden deve gibi hızlı geçip gider. Kimisi koşar, nihâyet onlardan en son gelecek kişinin ışığı baş parmaklarının ucunun bulunduğu yere varacaktır. İnsanlar oradan geçerken sırat sağa sola meyledecektir. Sırat oldukça kaygan ve kaydırıcı bir zemindir. Onun üstünde deve dikeni gibi dikenler vardır. Etrafında da melekler durmaktadır. Bu meleklerin yanında ateşten kancalar vardır. Melekler onlarla, onları yakalarlar.”

( Hadis-i Şerif , İbni Mesud)

öyleyse, herkes oraya ugraycaksa, o resimler ve anlattığımızda, hakikat budur demek zorunda olabiliriz. yillardir, hakkikat karşimizdayken, görmemiş olabiliriz, çünkü mesela adam bir mahallede oturur, yilarca o sokakdan geçer de, amma taa bir gün birisi şu evin penceresi ne güzel yeşil derse, mesala ancak o zaman o pencerenin yeşil olduğunu farkdecek kadar kör bakiyor olabilir oraya insan. amma işde hakikatda önümüzde duruyorken görmememiş olabiliriz yani

Madem herkes oraya ugrayacak o zaman, Rabbim Teala vetekaddes hazretleri, benim ve sevdiklerimin, sevenlerimin, askerlerimin, ailemin, ehli beytimin, ve mehdi ve cemaatinin, oraya ugradığındaki cehennemini, kolaylardan ve hafiflerden eylesin.


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 10 Ocak 2018 Çarşamba

Original Kar © glan

Print this item