09-27-2022, 07:44 PM
(This post was last modified: 06-04-2024, 01:59 AM by RasitTunca.)
Karagöz İle Hacivat Part1 Matiz
Hacivat'ı gece uyku tutmaz. Sabah erkenden kalkar, giyinip dışarı çıkar.
Karagöz'ün evinin kapısını çalar. Bir daha çalar. Karagöz uykulu gözlerle
pencereye çıkar. Bakar kapıyı çalan Hacivat'tır:
" Hacivat, sabahın seher vakti neden kapıyı çalarsın? " diye sorar.
Hacivat: " İn aşağı Karagözüm, yarenlik edelim. Ben söyleyeyim, sen dinle.
Sen söyle ben dinleyeyim. "
Karagöz: " De git Hacivat, başka işin yok mu senin? Alırım ayağımın
altına. "
Hacivat: " Gel aşağı Karagözüm, gece uyku tutmadı. "
Karagöz: " Seni uyku tutmadı ama benim uykumu kaçırdın. "
Hacivat: " Uykunu mu kaçırdım? Uykun nereye kaçtı? "
" Uykum sana kaçtı, " diyen Karagöz, pencereden Hacivat'ın üstüne
atlar. Boğuşmaya başlarlar. Karagöz'ün elinden kurtulan Hacivat: " Dur
Karagözüm, sana bir hesap sorusu sorayım, bilirsen hemen giderim. " der.
Karagöz: " Sor bakayım, benim hesabım kuvvetlidir. "
Hacivat: " İki iki daha kaç eder? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Yani ikiyle ikiyi toplasan kaç olur? "
Karagöz: " Kaç mı olur? İkiyle ikiyi toplasan kaç olur? "
Hacivat: " Tamam işte Karagözüm, ben sana soruyorum. İkiyle ikiyi topla
kaç buldun? "
Karagöz: " Sen kaç buldun? "
Hacivat: " Ben sorduğum sorunun cevabını biliyorum. Sen biliyor musun?
"
Karagöz: " Ben biliyorum. Sen bilmiyor musun? "
Hacivat: " Ben biliyorum. Sen biliyorsan söyle? "
Karagöz: " İki iki daha şey eder. Ya Hacivat, bu soru kolay, daha zorunu
sor. "
Hacivat: " Sen bunu bil, daha zorunu sorarım. "
Karagöz düşünürken, aradan zaman geçer. Sağa sola bakınıp bir kurtarıcı
ararken, Tuzsuz Deli Bekir çıkagelir. Hacivat'tan çok Karagöz'le haşır
neşirliği vardır: " Vay Karagöz, arpacık kumrusu gibi ne düşünürsün?
Karadeniz'de gemilerin batamaz, kayığın olsa Marmara'da batardı. Bilmem anladın
mı? "
Karagöz bu matizden oldum olası hoşlanmamıştır. Onun olduğu ortamda dut yemiş
bülbüle döner. Matize korkuyla karışık saygı duyar. Her zaman, matizin
belindeki bıçak olmasa ben bilirim yapacağımı, der. Ama ufaktan da olsa racon
kesmeden duramaz: " Ya matiz, Hacivat beni gece rüyasında görmüş. Sabah
erkenden kapıma üşüştü. Soru soracağım, dedi. Şimdi sen söyle: İki iki daha kaç
eder, ben bilemem mi? "
Matiz: " Bilemezsin. Bilirsen seni sokak sokak sırtımda gezdiririm. "
Der ve belinden bıçağını çıkarır, aha bak şuraya yazıyorum, diyerek çömelip
toprağı eşeler.
Bunun üzerine Karagöz sadece küçük değil, büyük dilini de yutar. Sus pus olur
ve gözlerini aşağı indirir. İçinden, matiz geldi, beni Hacivat'ın elinden
kurtardı ama rezil etmese bari, diye düşünür.
Karagöz'ün süngüsünün düştüğünü gören matiz Hacivat'a döner: "Bak Hacivat,
ben ilk mektebin birinci sınıfına giderken, sınıfın en tembeliydim. Arap hoca
bize dua öğretirdi. Evde kitaptan iyice çalışın, ezberleyin, gelin. İşte şu, şu
duaları okutucam, derdi. Ben evde tastamam duaları ezberlerdim ama arap hoca
karşıma dikilince duaları unutuverirdim. Bana kızardı, bağırırdı. Senenin
ortasına doğru bu Karagöz bizim sınıfa geldi. Arap hoca beni bıraktı, buna
yöneldi. Karagöz araptan çok azar işitti. Üçe gitmedi. Daha sonra başka
mahalleye taşındılar, bu da araptan kurtuldu. Arap hoca tekrardan bana döndü.
Bir sene sonra ben de araptan kurtuldum, dörde gitmedim. "
Matiz derin bir iç geçirir, hal ve gidiş böyle Hacivat kardeş. Haydi, kalın
sağlıcakla, der ve yürüyüp gider. Karagöz ile Hacivat ise, az sonra selamlaşıp
dostça ayrışırlar.
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca