Thread Rating:
  • 40 Vote(s) - 2.95 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir? (Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)
#1
RasitTunca-2 
[attachment=38445]

Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir?

(Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا


Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ev zid aleyhi ve rettilil kur’âne tertîlâ

Meali :

Veya onu daha arttır. Ve Kur’ân’ı  anlayarak, açarak açiklayarak güzel bir şekilde oku.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 4. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”

( Hadis-i Şerif ,Buhari, Hadis no: 1775 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bu Kur’an, hoşlanmayan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime (söz ve davranışlarıma)  gelince, hoşlanmayan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur’an ile haşrolur. Hadis’ime ehemmiyet vermeyen ise Kur’an’ı hor görmüş olur. Kim de Kur’an’ı  hor görürse dünya ve ahirette hüsrana uğrar.”

( Hadis-i Şerif ,Ramuz’ül Ehadis 133o-7 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kur’an-ı öğrenin, okuyun ve kolayınıza gelen yerleri okuyun. Muhammed’in (s.a.v) nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, onun unutulup gitmesi, bağlı devenin ipinden kurtulmasından daha çabuk olur. Öğrenin, bilin ki, kim bir gecede (veya bir gün içerisinde) 50 ayet okursa, o, gafiller listesine yazılmaz. Kim gecede 100 ayet okursa, abidler arasına yazılır. Kim gecede 200 ayet okursa, ondan Kur’an davacı olmaz. Gecede 500 ila 1000 ayet okuyanlar ise, kendilerine cennette büyük makamlar ihsan edilmiş olarak sabahlar.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 253-13 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Bakara suresinde bir ayet vardır ki, Kur’an ayetlerinin seyyididir. Bir yerde okundu mu şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar. Bu “ayetül kürsi” dir.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 300-9 )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn

Meali :

Esteuzubillah

Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.

Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 38. ayet


öyle olunca, kuranin icinde eger herşey varsa, bu kuran kainatin haritasi ise, o zaman kainatta ne varsa kuranda da var demek, amma işde kurani sanki bir cekmeceli dolap olarak düşünürsek, onun cekmecelerinde  bircok eşya var, ancak o cekmeceleri acipda icinden cikarinca, ve hatta öyleki o cekmecede mesela bir tane radyo varsa, radoyunun icindede bir cook parca var, cekmeceden radyoyu cikarmak demek, onun icindeki bircok parcayide görmek demek degil, yani hatta saydam görünür bir kabi olsa radyonun, yine radyo nasil ve ne ile calişir bilmeyen birisi, radyodaki parcalari görse bile, ne işe yaradigini, ve her bir parcanin ne görev yaptigini bilemez, ve yine öyleki ancak, bir elektronik teknik bilgisi olan birisi , o radyoyu cikarsa baksa, ve o belki o radyoyu gercekten anlar, ve hangi parca ne işe yarar, ve ne görev yapar bilebilir belki. öyle olunca Rabbimiz Tealada kainata mesela ari diye bir bilgi küpü paketlemiş, ve biz o bilgi küpü ariya bakarakdan bircok ilmi cözebiliriz, amma bir arici bile onun ne kadar faydali hizmetleri var bilmez, yine insanlar ari bal yapan canlidir der, bu kadar bilir. amma bir bilim adami onun haberleşme sistemini onu gözetliyerek cözmüş, ve arilar falan yerde bal özü olan yeni  taze cicekler var diye, kovandaki  diger arilara tarif etmek için, işde dansediyorlarmiş, ve en son dans biterken kuyrugunu ne yanna dogru kivirdi ise, onun matemetiksel bir hesabi var, ve diyorki yani bilmem kuzey batida 10 km ilerde güzel cicekler var diyormuş. yani öyle olunca bunu incelemeyen birisi anliyabilirmi? ve o hareketin ne manaya geldigini araştirmayan birisi bilebilirmi? yani işde bizim müslümanlar : ari bal yapar, o zaman ari bal yapsin, bali al tamamdir diyor. başka ne hünerleri var bilmiyor. amma gecen dedigimiz kainata bakip ibret alan bu afedesiniz gavur dediklerimiz, işde onlari gözetleyip, bu dili bile cözmüşler, ve öyle olunca, arinin dilinden anlayan bir arici, ve öyle olunca, hz. süleyman hayvan dili bilirdi, peki ari dilide biliyormuydu, yani öyle olunca ariya diyecekki : bizim evin yaninda cicekler var, bunu demek için işde oynayacak dansedecek ve en son kicini şöyle bir kivircakki,  o taraf  matematiksel bir hesap ile cicekden ne kadar uzak, o arilara haber verebilsin, eee bak bu gün alman arici birisi televizyonda bunu acikladi, ögrenmiş ve anlatti, yani yeni hz. süleymanlar var bu cagda kardeşim, sülüman karinca dili biliyorsa, bu sülümanda ari dili biliyor yani.
işde öyle olunca, kainat ve kuran bilgi hazinesi, ve o muhammede kurani tertil üzere oku diyen Rab, daha ilkokul birde heceleyerek okuyan gibi "yaaaaaaa  siiiiiin vel    kur    anil      hakim"  diye heceleyerek okumakdan bahsetmiyor, tertil üzere oku derken, yani onu ac ve cekmeceden cikar ve bak, incele, ve sonra o sana neler diyor. ve gecen dedik, o gavur dediklermiz yunusa  (balik olan yunusa) bakmiş ve onu incelemiş, ve onun  haberleşme sistemi olan "sonar sistemini" gemilerin haberleşme sistemini cözmüş ve icad etmiş, yine yarasaya bakmiş, ve radar sistemni cözüp icad etmişler, ve kuranda o müminleri tarif ederken işde diyorki Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr

Meali :

Esteuzubillah

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191. ayet 
derler ve rabbimizin ayetlerinin tertil üzeri okuyup cekirge ne diyor, karinca ne diyor, ari ne diyor, yunus ne diyor ögrenirler, ve ve rabbimizin o pakete gizledgi ilmi cözerler ve o ilmin mucidi  olurlar.

ve diyorlarki eski mezheb imamlari için, onlar söylenecek bütün sözleri söylemişler, ve bugün bir olay oldumu hanbeli şöyle dedi, hanefi böyle dedi diye, o olay hakkinda karar veriyorlar , halbuki olaylar kişiye ve zamana yere ve yöreye, yine kişinin durumuna göre ve bulundugu ortama, ve hasta ve saglikli olduguna, yine etrafinda kimler olduguna göre cok degişik sonuclar doguruyor, öyle olunca bütün karni agriyanlara Aspirin, bütün kafasi agriyanlara aspirin, bütün soguk alginligi olanlar aspirin diye üniversal bir sonuc olmaz, o yüzden dinde bir konuda biri için, karar verecekken, hanbeli böyle diyor diye hemen karara varilmaz, ve ictihad gerktirebilir o hal belki, o yüzden bitkici muammer amca var, o bile diyorki, herkese her bitki karişimi uymaz, o nun karni agriyor migrenden, berikisinin sinüzitten, bunlarin ikisine ayni ilac olurmu hic diyor, yani öyle olunca, fikhi bir hüküm veye kuranin bir ayetinin bir kimsede yapacagi tezahür, ile digerinin üstünde yapacagi tezahür farklidir, o yüzden cübbeli diyorki birşey söylersem kaynak ile söylerim, hanbeli dedi, buhariden rivayet falan filen, ve öyle olunca, birisi sorunca ,o dedi, bu dedi olmaz, sen karar verceksinn ey cübbeli, sorana göre cevap vermen lazim, yani ictihad güne ve zamana ve kişilere toplumlara özel olur yani, neden dört mezhep dogdu? cünkü farkli kitalardaki farkli insanlar için, o yüzden hanefide cizigin üstünü gecen kan abdest bozarken, Hz Ali nin görüşünü alan şafiye göre, cizme dolusu kan aksa abdest bozulmaz. kim karar verdi burda abdestin bozulmaycagina, Hz Ali , Hz Ali peygambermi ki bu dinin sahibimi, hayir, o bir halife ancak, Peygamberin yerine bakan kimse, öyleyse, ne ictihad etdi, cizme dolusu kanim aksa bile,  benim itikadim ve abdestim bozulmaz dedi, yani gönlüm bulanmaz demek istedi, amma hanifiler kadina elin degdi tahrik oldun ve abdest gitdi diyor, ya avrupa insani, artik mini etekle dolaşan kizi kadini görüyorda, zerre kadar itikadi bozulmuyor, yani hemen öyle suyu falan akmiyor  aklina cinsellik  gelmiyor, yani sapiklik falan düşünmüyor( hepsi degil icnde elbet sapiklarda vardir), hemende tahrik olmuyorlar,  peki onun için verilcek abdest hükmü ile hanefi için yahut caferiler için ayni olurmu?  adamlar kadina car giydiriyor, kadininin eli ciksa eline degse abdest gider, neden cünkü adamlarda kadin sakli gizli mal, amma avurpda kadin öyle sakli mal falan degil, kadinda erkek kadar özgür bir insan, öyle olunca, kardeşim öyle hanbeli dedi, şafi dedi, bu devirde olmaz, olaya göre karar lazimdir, ictihad lazimdir.
bizim bu sözümüz kişiye özel hüküm verme hukukunu, peygamberimizin ve bir sahabenin başindan gecen şu hadise, cok güzel acikliyor yani

Ebû Hüreyre Efendimizin tebessüm ettiği olaylardan birini şöyle anlatır:


“Allah Resûlü (s.a.v.) Mescid-i Nebevî’de iken sahabelerden biri, elini göğsüne vurup, saçını başını yolarak, büyük bir telaş içinde Allah Resûlü’nün (s.a.v.) yanına geldi.

– Yâ Resûlallah! Helak oldum. Rahmetten uzak olan karşındaki şu kişi helak oldu! diye feryat etti. Sahabiyi sakinleştirmeye çalışan Efendimiz:

– Seni helak eden nedir? Diye sordu. Sahabi:

– Ramazan orucu tutmuşken hanımıma yaklaştım, dedi. Sahabiye yanına oturmasını işaret eden Allah Resûlü (s.a.v.) onunla yakından ilgilendi:

– Bir köle azat edebilir misin?

– Hayır.

– Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin?

– Hayır.

– Altmış fakiri doyurabilir misin?

– Hayır.

Sorulardan hiç birine olumlu cevap alamayan Allah Resûlü (s.a.v.) sahabiyi sorununu çözmeden göndermek istemiyordu. Bunun için

– Şurada oturup bekle, buyurdu. Bir süre sonra bir başka sahabi büyük bir sepet hurma ile içeri gerdi. Sepeti Allah Resûlü’nün (s.a.v.) önüne koydu. Sepeti orucu bozulan sahabiye uzatan Efendimiz:

– Şunları alıp sadaka olarak fakirlere dağıt! buyurdu. Sahabi sabrı zorlarcasına:

– Yâ Resûlallah! Bizden daha fazla fakir mi var? Vallahi şu an çok aç olduğum halde yiyecek hiçbir şeyim yok! Şu iki taşlık arasında (Medine’de) benden daha fakir biri yoktur, dedi.

Bu kadar iyilikten sonra hâlâ iyilik istemesine kızmayan Efendimiz, sahabinin sözlerini hoşgörü ile karşıladı. Hoşgörüsünü azı dişleri görülünceye kadar gülerek gösterdi. Sonra sahabiye döndü:

– Haydi, onları al! Götürüp ailene yedir, buyurdu

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Tirmizî, Savm 28; Ebu Dâvud, Savm 38.)

ve bizler islam ve müslümanlar grubu olarak, her ne yaparsak yapalim, her ne dua ve zikir edersek edelim, şeytan ve hizbi, ve deccal ve hizbi, bugun yaptiklarimizi ve sevaplarimizi ve zikirlerimizi ve okudugumuz kurani bile, ters cevirmeye calişiyor, ve onuda matemetikde kehrwert denen frekansi ters cevirme yöntemi ile yapiyor dedik, peki biz müslümanlar olarak onun yaptiklarini ters ceviremezmiyiz? evet belkide bizde onun yaptiklarini tersine cvevirebiliriz,  cünkü halk arasinda bir söz vardirya "şeytana pabucunu ters giydirmek" deyimi, nerden türemiş bu peki bilirmisiniz , cünkü islamda eve, camiye ve iyi ve faziletli yerlere girerken sag ayak ile girilir, cikarkende sol ayakla cikilir.
Amma şer ve pis ve necis olan yerlere girerkende yani şeytanin otagi olan pis yerlere girerkende işde bu sefer sol ayakla girilir, mesala tuvalet ve banyoya sol ayakla girilir, sag ayaklada cikilir , işde bu sünnet ile bizde ona pabucunun ters giydirmiş olmazmyiz, yani bizde onun oralarda bize yapacagi müdaheleyi tersine cevirmiş olmazmiyiz, yani kehrwertini almiş olmazmiyiz, elbetteki bizde onun yapacak olduklarini ve yaptiklarinin kehrwertini almiş oluruz, yani bunu, bu sünneti yaparakdan yani. Bu işlem öyle sadece ters ayakla girmekle kalmaz, tasavvuf da işde "Terki Terk" diye bir kural vardir. nedir o ?  yani sen hep sagdan giyiyorsun, sagdan yiyorsun, sagdan giriyorsun, amma ardina düşman taklidi seni takip ediyor, ve senin her gün sagdan gitigini bildigi için, ve güdümünü seni sagdan gidecek diye almiş, ve bir sünnet ve ahlak ve adeti yaparken seni onu  sagdan yapacak diye biliyor, ve senin her zmen sagdan yaptigini terkedipde, bir defada düşmani yaniltmak için, işde soldan yapivermene terki terk denilir, ve böylece düşmanin yolunu saptirmiş oluruz, seni saga döncek sanirken, sen sola dönünce, o sapitir ve saga dogru dönüp yanliş sokaga girer yani, ve amma bu terki terki ancak bir defaya iki defaya mahsus yapilir, yine o düşmani saptirdikdan sonra, yine sagdan yiyip giymeye devam edilir yani, yani müslümnalarda şeytan ve hizbinin ve deccal ve hizbinin yaptiklarinin tersini cevirebilir, yani neymiş o kuralin adi ? Tasavvufdaki "Terki Terk" ve demek olurki :  sen sagdan giyme sünnetine yapişdin ve hic birakmiyorsun, ve demek olurki, ömründe artik soldan giymeyi terk ettin demek olur, işde o düşmani görünce ise, terkettigin, o soldan giyme kuralini terkedipde soldan giyivermeye terki terk,  yani o önceki terkettiklerini terketmek denilir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm

Meali :

Esteuzubillah

Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (onun bilgisi ve ilmi), bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayet

Yani Bu ayet gösteriyorki : Allah, bizim yaptiklarimizida, yapacaklarimizida, yine Deccal ve şeytan hizbinin yaptiklarinida, yapacaklarinida bilir. öyle olunca, sonuc yine Allah in takdirindedir, ve bizler rolleri giymişiz, sadece rolümüzü oynuyoruz, cünkü bir seneryo ve film varsa, oynuyanlarda var dmek olur. Allah katinda kiyamete kadar olacak olanlar oldu biiti ve hepsini hesap edip biloyorsa o Allah ve müdahle edebiliyorsa, ve muhammed miracda gördügü bazi hadseleri haber verirken kiyamet alametleri olarak haber verdiyse, demekki :  o mirac etmekle gelecege seyahet etdi, ve gelecekde olanlari gördü demek olur, ve öyleyse bundan 1400 küsür sene önce yaşamiş olan muhammed  Miracda mehdi vaktini gördü ve mehdiyi tarif ettiyse, o zaman mirac gelecege seyahat demek, ve gelecek ise bir üst semada demek olur, ve öyle olunca o , o gün olacak olanlari gördüyse, o zaman kiyametide elbet gördü demek olur, her ne kadar cebrail sorunca kiyamet ne zaman diye: "sorulan sorandan bilgili degil." desede işde ona miracda kiymette gösterildi, ve öyle olunca, Rab katinda kiyamet bile olmuş bitmiş bir vakia, ve bizler ancak rolleri oynuyoruz demek olur. seneryo belli, ancak Allah bizlere özgür irade vermiş, tercih hakki tanimiş, kafir deccal ve hizbi bunu anlamiyorlar, yani yine şeytanda bunu anlamiyor, cünkü Allah melek diye birşey yaratmiş, ve Allahin emrinden  cikmiyorlar tamamen itaat halindeler, ve öyle olunca, onlari yaratmaya gücü yeten Allah, bu sefer insan diye bir canli yaratmiş, insana ise tercih hakki tanimiş, yani özgür birakmiş, ve bakiyor ne yapacaklar diye, yine isteseydi insanoglunuda melek gibi yaratir ve itaat dişinda birşey yapamazdi. gücü buna yetiyormu, yetiyor, nice melek yaratmiş, mesala dedik cam gözlük icad edildi, ve cam gözlügün yani o maddenin tercih hakki yok, nasil imal edildiyse, onu yapmmakla sorumlu, ne bir öne gecebilir, nede bir geri, bir dioptri göstercek ise, bir dioptri gösterir, yani öyle olunca, onlara tercih hakki yok, biz ise, mesela bir fakir gördük, şuna yardım eden, bir ekmek veren, yada sirtina elbise giydiren diye bir tercihde bulunabiliriz, yani bir iyilik yapma dürtüsü var bizde, birde fakiri gördük ve kötülerden isek, bu sefer, bir tekme savurabiliriz ona, yani dövebiliriz kovabiliriz, yani kötüyüz ya, öyle olunca iyilik yapma ve kötülük yapma dürtüsü var bizde, yani tercih ve özgürlkük, ve yine iyilik ve kötülük gibi bir hali oluşturma yetisi, öyle olunca insan, Allah in bizi özgür birakmasina şükredecegi yerde,  sanki ona bir zarar verebilcekmiş gibi, kötü fiillere yönelmesi ne kadar nankörlük ve ahmaklikdir degilmi, sen kötü olarakdan, secilmiş olan kara ve kötüler grubunu oluşturuyorsun, ancak carkin madalyonun öbür yüzü, ayin karanlik tarafini,  yoksa bu yaptigin kötü fiillerle, Allah`a senin zerre zarar ve ziyanin dokunamaz. 


ve ayetel kürside gecen "şefeat etmek, yani birine fayda vermek, veya zarar vermek, ancak Allahin tekelindedir " ayeti gösteriyorki, Allah in müsade ettikleri dişinda, kimse kimseye ne fayda verebilir, nede  zarar verebilir, herşey Allahin takdiri icerisindedir,  şayet bu bir büyü ve sihir bile olsa böyledir, ve kuranda bunu şöyle izah eder.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn

Meali :

Esteuzubillah

Onlar Süleyman (a.s)’ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri’ndeki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah’ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 102. ayet

ve yine İbn-i Abbas (r.a) şöyle der:

"Bir gün Resullullah (s.a.v.)'ın arkasında yürüyordum. Bana dedi ki; "Ey delikanlı, sana bazı sözler öğreteceğim. Onları koru ki, Allah seni korusun. Koru ki, Allah'ı yanında bulursun. İstediğin zaman, Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman, Allah'tan dile. Şunu bilki, şayet bütün ümmet, sana bir yarar dokundurmak için bir araya gelseler de, Allah'ın senin için yazdığının dışında bir yarar dokunduramazlar. Aynı şekilde, sana bir zarar dokundurmak için toplansalar Allah'ın senin için yazdığından başka bir şey dokunduramazlar. Kalemler kaldırılmış, sayfalar durulmuştur."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi rivayet etmiş ve, "sahih bir hadistir" demiştir.)

Peygamberimizin  Torunu Hz Hüseyin Kerbelada Yezidin karşisinda, yezid onun kani dökmeye karar kilinca, Hüseyin efendimiz dediki : "sen bu kötülügü yapmakla, en fazla  beni, ancak dedeme kavuşturabilirsin."  dedi yani o da Zaten olcak olan oldugu ve Hz Hüseyinin de şehid edilcegi zaten Muhamed e haber verilmişdi, ancak olacak olan oldu, yani sonucda o dedesine kavuşan oldu. Daha fazla birşey yapabilrimyim diye onun başini yerlerde tekmelediler, top oynadilar top ordan icad edildi, başini mizraga takdilar, sonra dişari sarkan dilini mizrakla oynadi, amma sonucda, öldükden sonra ona daha fazla ne yapabilirki, öldü işde, daha fazla ne olabilir, motor gittikden, öldükden sonra, kaportaya olcak olanin bir önemi yokki, zaten mezara gömsen onu yilan cigan yemecekmi, sündüre sündüre yemiyecekmi, ee oda cileyse, o iyileride yiyor, kötüleride yiyor, namaz kilanida yiyor, kilmayanida yiyor zaten, temizlik yapiyor, o zaman onun kopan başina yapilanin artik o dedesine kavuşdukdan sonra bir önemi yokki, en fazla öldürdü, öldürebildi, daha ne yapacak, yani öldürmeden de susuz koydu, deri dermani kesildi zaten, daha kötü yine ne olur, eger cehennem ve cennet bu dünyadaysa, o zaman Hüseyinin cekdigi cehennem ne olaki, daha bu dünyada cehennemi tatdimi tatdi, peki hüseyin bu kadar kötü ve zalim birimiydikide, bu cileye, bu cehennem azabina maruz kaldi demek lazim. ve öyle demek olurki Hz Hüseyin Muhammedin parcasinin(Fatmanin) parcasi demek olmazmi, öyle olunca muhammedin öyle bir günahi varmişki, cehennemlik günah, ve o günah onu işde onun parcaasi olan  Hz Hüseyinde susuz koymuş, ve ve boynu vurulmuş, boynu vurulan muhamedin parcasimi? evet onun parcasi, öyleyse muhammedin de günahi varmi? var, cünkü ceza, günahin cezasiyssa, ve bu ceza muhammedden ikinci kopan parcaya yapilyorsa o zaman, o ceza bir nevi muhammede yapilimiş olmazmi, öyleyse ,ceza bir sucun sonucudur, öyle yada böyle öyleyse muhamedinde bir sucu var demek olmazmi, eee peygamberler günahdan masundur, ismet sifati vardir, deniyor ee bu ne peki o zaman.

Ve Hocalardan birisi diyorki : öyle bir kac ayetle alim falan olunmaz diyor, alim diyor, kurani ezbere bilcek, hadisleri bilcek falan filan diyor.
Bu adam Hz Ömer nasil olduda halife oldu demiyormu acaba, hz ömer hafiz falan degildi, ve muhammedden duyamadagi hadislerde vardi  elbet, o yokken söylenenler, ve Hz ömere sormuşlar, sen niye kurani ezbelerlemiyorsun, cok ayet bilmiyorsun demişler, o da ben bana lazim olan kadarini biliyon, yani yaşayabildigim kadarini biliyon, oda bana yetiyor demiş. ve bu hal ile ikinci halife olmuşken, ey zalim hoca, sen kim oluyorsunda alim demek hafiz demek diyon, hemde yetmiyor, neymiş hem hadis hafizi, hemde kuran hafizi olcakmiş, bu kadarinada pes yahu, ayip ayip alim bildigini yaşayan kimseye denir,  nasil herkes tip okuyup doktor olamaz, doktor olsa, bu sefer mühendis olamaz, hadi mühendisde olsa, ucak pilotu olamaz, yahutta ciftci olamaz  ayni anda degilmi, yani dünyada binler meslek varken, bir insan nasil olurda hepsini bilip ögrenip yapabilir degilmi, bir kimsenin karnini bir meslek doyurmaya yeterken, bazilari iki meslek ögrenir, onun karnini iki meslek doyurur, işde doymak birkac lokma ile kafi iken, o lokma için düyayi yutmaya da gerek yok, yani yapabilcegin kadarini ögren, hakimlik ögrendin, ama hakimlik yapmayacaksan, boşuna masraf boşuna zaman kaybi degilmim  yani öyle olunca kurandan da kolay geleni ögrenin okuyun deniyor, hepsini herkes ezeberlesin okusun diye bir durum yok.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne rabbeke ya'lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meake, vallâhu yukaddirul leyle ven nehâre, alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakraû mâ teyessere minel kur’ânî, alime en se yekûnu minkum mardâ ve âharûne yadribûne fîl ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakraû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenen, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayran ve a'zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh (vestağfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm

Meali :

Esteuzubillah

(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 20. ayet
yani kuranin tamamini herkes, veya her alim ezberlemek zorunda degildir. tabi herşeye maydanoz olup her soruya cevap vermek isteyen alimler haric.

---------------

ve yine Allah misli ve benzeri olmayandir


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fâtırus semâvâti vel ardı, ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezraukum fîhi, leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr

Meali :

Esteuzubillah

Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O’nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.

Sadakallahul Aziym ŞÛRÂ Suresi 11. Ayet

yani yine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

    "Kim, sabah namazının peşinden 'La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehû'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.' (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir.) derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."

( Hadis-i Şerif, Ebu Sa'id )

Bu dua, bir rivâyette:  يُحْيِى وَيُمِيتُ  (hayat verir ve ölüm verir), bir başka rivâyette de, بِيَدِهِ اْلخَيْرُ  (hayırlar O'nun elinde) ziyâdesiyle gelmiştir.

Bu duanın ne zaman okunacağı rivayetten rivâyete sarahat kazanır. Birinde "günde" diye mutlak iken, bir diğerinde "sabah olunca", bir diğerinde "sabah namazından sonra, konuşmazdan önce on defa" diye kayıtlanmıştır. zikirimzi sbah namazindan sonra yapmak uslumüz ve bu hadisde gecen tehlil zikiride yine zikrimizdir yani Raşidi Zikir Evradindan bir parcadir bu zikirde  yine.

yani Allahin tersi şeriki ve benzeri misli yokdur, denior o ayete ve hadisde gecen zikirde, yani Allahin kehrwertide yokdur demekdir bu.
Amma kuran sagdan sola yazildigi için, her soldan saga yazilanin,  soldan saga olan halide var, öyle olunca kafir deccal, işde bu tersini ele alip, öyle kehrwertini ceviriyor, ve öyle olunca, Allah Kerimdir, bolca ikram edip yardım eden ve fayda verendir, amma bazi halife olan insanlarda varki, onlar da ahlak olarak bahil olmuşlar, yani cimri insanlar, ve eger insan halifeyse bazi insanlar cimri ve insanlara veya hayvanlara dogaya faydasi ve yardimi dokunmayanlar, eli kisik insanlar, yani öyle olunca kerimin tersi, bahil, geceninki gündüz,  nur un tersi zulumet ve karanlik, eee biz Allahin tersi şeriki yok diye biliyoz, bunlar peki ne, yani imanli kimselere karşi, kafirler, iyilere karşi, kötüler var ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ

Meali :

Esteuzubillah

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.

Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 116. Ayet

peki o zaman demek olur Allah kerimdir, ve bahil olanlari sevmez ve bagişlamaz,  Allah nur dur ve aydinlik ve acik secikdir, Allah karanlik ve gizli işler yapanlari sevmez, Allah tevvabdir tövbe edip temizlenendir deyince, tövbe edenler kimler? bizler günah işleyince tevbe ederiz, o zaman Allah in tevvab ismi bizde tecelli ediyor, amma ne zaman tövbe ederiz, kirlenince, günah işleyince, öylede olunca, Allah günah işleyenlri sevmez demek olur.

Ebu Zer (radiyallâhü anh), Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin Rabbinden şu rivayeti yaptığını bildirmiştir:

“Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım. Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.”

Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî,  Kıyamet 49, (2497).]

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Zulümden sakınınız Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Birr, 56 III, 1996)

اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْخَائِنِينَ

“Allah Teâlâ, asla hainleri sevmez”

Enfâl 58

وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا اِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

"yiyip için, fakat saçıp savurmayın; çünkü Allah savurganları sevmez.”

A’raf 31


اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ

Allah Teâlâ, Çok Günah İşleyenleri (Esîm) Sevmez

Hac 38

yani Allahin sevmedikleri, Allah in  güzel bir ismi olan hasletinin ziddini yapanlar onlar, yani O na O isminde şerik koşanlar, yani onun ziddini kehrwertini ceviripde o ahlaki benimsenler demek oluyor, ve Allahin sevmedigi ve bagişlamadigi kimseler bahsi, "kuranda Allahin sevmedigi kimseler" yazin ve googlede aratin, bütün ayetler size cikacakdir.
iyilik meselesinde ise, daglar bile, iyi kimseler üstünde gezmiş ise, diger daga onunla övünürmüş.

Hadis-i şerifte: "Bir dağ diğer dağa adını da söyleyerek sorar ve der ki: 'Ey filân dağ, sana bugün Allah'ı zikreden bir kişi uğrayıp üzerinden geçti mi?' O dağ da, 'evet' derse, soran dağ cevap vereni müjdeler, kutlar." buyrulmuştur.


Yine Enes İbn-i Malik (r.a.) in rivayet ettiği hadiste: "Hiç bir sabah ve akşam yok ki; arzın parçaları bazısı bazısına muhakkak sormasın, her halde sorarlar ve birisi: 'Bu gün senin üzerinde namaz kılan veya senin üzerinden zikir yapan bir kimse geçti mi?' der. Bazısı 'evet' ve bazısı da 'hayır' diye cevap verir. 'Evet' diye cevap verenin üzerinde kılinan namaz veya yapılan zikirle, zikirsiz ve namazsız kalan yer parçasına karşı üstün ve faziletli olduğunu anlar ve bilirsin." buyrulur. 

A.g.e., Cilt-3, S. 3

--------------

Kainat kainatin icinde
Ben ilk halimde Babamdan cikip Annem e gecdim, Anemden cikip ben ve Raşid oldum, o zaman Babam Gök  ve Sema, ve Annem ise yer ve toprak gibi
ve yine babam ise, o da bir Anne ve Babadan cikdi, onunda bir yeri dünyasi, ve bir de gökyüzü babasi var, dedem ve ninem,  ve o zaman benim üstümde sema olarak babam var, babamin üstünde sema olarak dedem var, dedemin üstündede ,... ve yine yer ve dünya Annem ise, Annemde bir Anne ve Babadan cikdi, ve Annemin annesi, annemin altinda, yani aneannem, ninem, ninemin anneside onun altindaaki anne.

Ashabdan birisinin sarı saçlı çocuğu oldu, bunun üzerine peygamberimize gelen sahabi, cocuk zina cocugu diye hanimindan boşanmak istedi ve bunun üzerine

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"çocuk yedi ceddine çeker"

( Hadis-i Şerif )

yani her insan bir kainat ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E lem terav keyfe halakallâhu seb’a semâvâtin tıbâkâ

Meali :

Esteuzubillah

Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?

Sadakallahul Aziym NÛH Suresi 15. ayet
öyle olunca her insan yedi katmandan oluşuyor, ve bunlar hem yedi anneve baba dede ve, yedide cocuk torun torba, birde yedi alt kat yani, usul ve furug yani ceddine ceken sari cocuk fürüg, ve ceddi ise usul demekdir, hukuk terimi olan usul ve fürüg

Usûl: Arapça asl'ın çoğuludur. Asl sözlükte temel, kök, soyluluk ve orijinal anlamlarına gelir.

Hukuk Terimi olarak Bir miras terimi olarak usûl, miras bırakanın anne veya baba tarafından yukarıya doğru bütün dede ve ninelerini ifade eder. Ölenin babası, onun babası, babasının babasının babası gibi. Veya annesinin annesi...

fürûğ : Bir kimsenin neslinden gelen oğul, kız, oğlun oğlu veya kızı "fürû" denir.

Yani biz kücük kainatta annemizle babamizin icinde oldugumuz gibi, birde büyük kainatlar Hz. Muhammedin icindeyiz ki müslümanlardaniz, yine Hz. ibrahimin kainatinin icinden cikdik geldik ki Ibrahim milletindeniz, yine  biz Türkler Hz Nuh un Yafes kolundaniz ki yani Nuh kainatinin icindeyiz birde, öyle olunca semanin katmanlari ve yerin katmanlari usul ve furug olarak yedi tabaka, her yedi tabakada başka büyük yedi tabaka icinde, yani tirnak elin parcasi, el kolun parcasi, kol gövdenin parcasi gibi, kainat kainat icinde.

ve sen bir kainatsin, senin cocugun başka bir kainat, mesala senin cocugunun okul arkadaşinin birisini, dedesi onu okula getiriyor, ve sen onu hic görmedin, ve tanimadin, amma işde senin cocugun onu görüyor ve taniyor, yani o adam ve cocuk senin cocugunun kaniatinin icinde, amma senin cocugunda, senin kainatinin icinde oldugundan, yine o adam ve cocuk aslinda, senin  kainatininda icindeki kainatta, sende babanla annenin icindesin........ yani kainatlar kainat icinde

Rabbim , Mehdi ve cemaatinin hatirina, bazi ahmaklarin ahmakligi yüzünden, bu gök kubbeyi, kiyameti koparipda başimiza yikmasin,  henüz daha yikmasin inşallah. amin


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems,  01 Kasım 2017  Çarşamba

Original Kar © glan

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)