05-31-2018, 12:19 AM
(This post was last modified: 06-04-2022, 03:02 AM by RasitTunca.)
Gaybın anahtarları yalnızca Allah ın katındadır
لايعلم الغيب إلا الله
(Kar©glanin 5 Ekim 2016 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Sadakallahul Aziym EN'AM-59 ayet
Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.
Sadakallahul Aziym EN'AM-59 ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
Kul lâ ya’lemu men fîs semâvâti vel ardıl gaybe illâllâh(illâllâhu) ve mâ yeş’urûne eyyâne yub’asûn
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”
Sadakallahul Aziym NEML Suresi 65. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı gaybları haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandır."
( Hadis-i Şerif , Buhari, Müslim)
Evet, Allah’tan başka gaybı kimse bilemez. Bilir demek küfürdür. Bir gün Resulullah efendimizin devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dediler. Münafıkların bu sözü Resulullah efendimize ulaşınca,
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
"Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir."
buyurdu. Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular.
( Hadis-i Şerif , Mevahib-i ledünniyye)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
5 Bilinemeyen (Mugaybati Hamse) diye bilinende gecenler
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
İnnallâhe indehu ilmus sâati, ve yunezzilul gayse, ve ya’lemu mâ fîl erhâmi, ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gaden, ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kıyametin ne zaman kopacağını yalnız Allah bilir. Yağmuru nereye, nasıl ve ne kadar yağdıracağını da yine O bilir. Rahimlerde olanın iyi, kötü, ölü, diri, müslüman, kâfir vs. nasıl olacağını da yine O bilir. Hiçbir kimse yarın başına ne geleceğini sevgi mi, nefret mi, günah mı, sevap mı, kâr mı, zarar mı bilemez. Yine hiçbir kimse yeryüzünün hangi parçasında ve nasıl öleceğini de, asla bilemez. Herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan, yalnızca Allah'tır.
Sadakallahul Aziym LOKMAN-34 ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا لِيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا
Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ, İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî raşadâ.Li ya’leme en kad eblegû rısâlâti rabbihim ve ehâta bimâ ledeyhim ve ahsâ kulle şey’in adedâ.
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
O , gaybı bilendir, gaybını Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç, hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz). O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından yol gösterici mürşidler sevkeder ki , Gerçekten de Rablerine elçilik yaptıklarını, hükümlerini tebliğ ettiklerini bilsinler diye, ve onların her hâlini de bilgisiyle kavramış, kuşatmıştır ve her şeylerini, bir bir sayıp tespît etmiştir.
Sadakallahul Aziym CİNN Suresi 26. , 27. ve 28. ayetler
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ
ve mâ kânallâhu li yutliakum alâl gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulihî, ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm.
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır.
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 179. ayetten pasaj
Gaybi bilgi nedir? Gaybı kimler bilebilir?
Gayb, duygu organları ile veya hesap ile, tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir. Gaybı ancak Allah bilir. O, Âlim-ül-gayb [gaybı bilen]dir (Haşr 22) ve Allâmül-guyûb [gaybları en iyi bilen]dir. (Sebe 48 )
Bu konudaki birkaç âyet meali şöyledir:
(Allah’ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?) [Tevbe 78 ]
(De ki: Gaybı bilmek Allah’a mahsustur.) [Yunus 20]
(Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir.) [Hud 123, Nahl 77]
(De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka bilen yoktur.) [Neml 65, Hücurat 18]
Gaybı Peygamberler de bilmez. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ben gaybı da bilmem.) [Enam 50, Hud 31]
(Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır.) [Enam 59]
(De ki: Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim.) [Araf 188]
Gaybı cinler de bilmez. Bir âyet meali:
(Cinler gaybı bilselerdi, zelil edici azap içinde kalmazlardı.) [Sebe 14]
Falanca hoca, filanca falcı gaybı biliyor demek küfür olur. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Falcının, büyücünün veya başka birinin gaybdan verdiği haberlere inanan, Kur’an-ı kerime inanmamış olur.) [Taberani]
Allahü teâlâ dilerse, Peygamberlerine bazı gayblarını bildirir.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قَالَ لَهُ مُوسَى هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا
Kâle lehu mûsâ hel ettebiuke alâ en tuallimeni mimmâ ullimte ruşdâ.
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Mûsâ O na (Hz. Hızır a), “Sana öğretilen Raşid bilgilerden bana da öğretmen için sana tabi olabilirmiyim?” dedi.
Sadakallahul Aziym KEHF Suresi 66. ayet
Gaybları bilen, ledünni ilme sahip olan bu zatın Hazret-i Hızır olduğu bildirilmiştir. Resulullah efendimize ise, birçok gayblar bildirilmişti. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Saflarınızı tamamlayın. Çünkü sizi elbette arkamdan da görüyorum.) [Müslim]
(Rükû ve secdeleri düzgün yapın, Allah’a yemin ederim ki, sizin rüku ve secde yaptığınızı arkamdan görüyorum.) [Buhari, Müslim]
Gözde görmeyi yaratan Allahü teâlâ, diğer uzuvlarda da görmeyi yaratmaya kadirdir. Nitekim bir fok baligi bile biyiklari ile görebiliyor, yine kedi öyle, gece görebiliyor ve duvarin arkasindakini duyabiliyor, yine yarasalarda radar sistemi mevcut, yine yunuslarda sonar sistemi mevcut, ve Allah diledigi kulunada bu hassas cihazlardan birsini nasip edip takabilir yani, hatta o hayvanin cibilliyatini taşiyan her kulunda o hayvanin sahip oldugu hassas cihazlardan nasipdar kilar. Resulullahın bu arkasini görme ve gece görme mucizesini inkâr eden, Allah’ın kudretini inkâr etmiş olur. Resulullahın gündüz aydınlıkta nasıl görürse, gece karanlıkta da aynen gördüğü Buhari’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir. cünkü o bir aslan(yani kedi) yani güneş burcu kimse.
Evet, Allah’tan başka gaybı kimse bilemez, ancak, Allahü teâlâ bildirirse Resulü de, evliyası da bilebilir.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kalbleriniz temiz olsa idi, siz de benim duyduklarımı duyardınız."
( Hadis-i Şerif , Ahmed, Taberani)
Bu hadis-i şerifteki gibi kalbi temiz olan Hazret-i Ömer, Medine’den İran’daki ordusunu görüp, komutanı Sariye’ye, “Dağa yanaş” demiştir.
(Ş. Nübüvve)
Zikri Raşidi Evradımızın 9_3. babda yer alan
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn.
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
Sadakallahul Aziym BAKARA-3 ayet
bu ayettte gecen "O nlar" zümresine ilhak olmak için, bizde bu ayeti kendimize önder aldik, ve onu 10 defa günlük tekrar ile, onada ayine olmayi diledikki, yani onu o ayeti gösteren birer ayna olmayi, bizlerde hem gayba inanip, Allah in, gaybi bilgileri, cin suresinde gectigi gibi, yani Raşidi bilgileri bizlere ve askerlerimize de bildirmesi için, duamiza ve evradimiza dahil ettik ki, hem üc hassaya sahip olacsgiz bu zikire devam ile, hem namazlarini birakmadan kilarlar hikmeti, hem gaybi bilirler, yani ininirlardan kasit, yani insan gayba nasil inanir,
Hz. Ali(r.a) birgün minbere çıkarak cemaate,
'' Arş-ı ala'nın aşağısından yeryüzüne kadar ne varsa herşeyi bana sorabilirsiniz. Benim şu göğsümde (kalbimde) derya gibi ilimler var.Resulullah(s.a.v) benim ağzıma şerefli tükürüğünden tükürdü, o tükürük hala ağzımda duruyor( O'nun bereketi ile dilimden hikmetler akmaktadır). Canım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, eğer bana izin verilseydi Tevrat ve İncildeki bütün ilimleri insanlara anlatırdım ve herkes beni tasdik ederdi.''
Hz. Ali'nin (r.a) bu konuşmasını yaptığı mecliste Yemenli bir adam vardı. Bu adam kendi kendine;
''Bu çok büyük laflar ediyor. şunu bir rezil edeyimde görsün gününü!''dedi. Hz.Ali'ye (r.a) yönelerek,
'' Sana bir sorum var!'' dedi.
Hz. Ali(ra),
'' Beni zora düşürmek ve imtihan etmek için değil, bir şeyler öğrenmek için sor''dedi.
Adam
'' Beni buna sen zorladın, Ey Ali! sen hiç rabbini gördün mü?''
diye sordu.
Hz.Ali (ra)
'' Ben görmediğim bir rabbe ibadet etmem!'' dedi.
Adam
'' O'nu nasıl gördün?''diye sordu.
Hz.Ali (ra)
'' O'nu baş gözü göremez; fakat kalpler O'nu imanın hakikatı ile (Allah'ın verdiği bir nurla) görür. Rabbim birdir ve tektir, ortağ yoktur. O birdir,ikincisi yoktur. Tektir,benzeri yotur. O, zaman ve mekanla sınırlanmaz. Duyu organları ile hissedilemez ve Hiç bir ölçü ile ölçülemez!''
Hz Ali'nin (ra) bu cevabı üzerine Yemenli adam bayılıp yere yığıldı.
Ayılıp kendisine geldiğinde,
'' Vallahi bundan sonra imtihan ve utandırmak için kimseye soru sormayacağım'' dedi.
yani insan gayba nasil inanir, bir hüccet olunca degilmi
nitekim musa zamanindaki insanlara Allah emretseydi "sizler ucak denen aracin varligina iman etceniz, inancaniz" diye emir buyursaydi, yani ucagin varligina iman edin diye bir ayet indirseydi, bu ayet belki o devirde, gaybi bir bilgiye iman olcakdi, ancak Raşid Halife zamaninda, bu bilgi gaybi degil, cünkü artik ucak icad edilmiş olcakdi degilmi, o halde bazi bilgiler, her ne kadar gaybide olsa, onlar bir ileride, aynen ucak gibi şehadat bilgisi dahilinde olacak olanlar olabilir, nitekim o mugaybeti hamsede (5 Bilinemeyen) de aynen bu gibidir, yoksa Allah, kesinlikle kimse bunlari bilemez manasinda buyurmuş degildir, anladinizmi ah mak lar sürüsü.
Nitekim Muhammed zamaninda olan isra yolculuguna, yani peygamberin daha mekkeden, mescidi aksaya kadar, göz acip kapanincaya kadar gittigine inanmiyorlardi, bu gaybi bir bilgi idi, bu gün ucak icad oldu, iki saatte gidilebilir degilmi? amma düşünün tele portasyon veya vücud transferi icad oldu diyelim o zaman, bir anda bir yerde, diger anda diger yerde olabilirsin degilmi, yine mirac olayi bugün bile tam manasiyla ile kavrayamadigmiz bir bilgi amma, bu bilgi, ilerde bunun mümkin oldgunu bize ispat edecekdir.
o zikirimizden ücüncü olrakda "kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar" hikmetine ram olacagiz inşallah.
Şehadat Bilgisi Nedir? Denilince
islamin beş şartindan birisi olan kelimeyi şehadette biz derizki:
"Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" mübârek sözü. Mânâsı şöyledir: "Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâat olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir kimse yoktur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem, Allahü teâlânın hem kulu, hem peygamberidir. O'nun gönderilmesi ile, O'ndan önceki peygamberlerin dinleri tamâm olmuş, hükümleri kalmamıştır. Ebedî seâdete, kurtuluşa kavuşmak için, ancak O'na uymak lâzımdır. O'nun her sözü, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirilmiştir. Hepsi doğrudur. Yanlışlık ihtimâli yoktur."
bilmek üc türlüdür
ilmelyakin Aynelyakin Hakkalyakin Nedir?
ilmelyakin, Aynelyakin, Hakkalyakin Ne Demekdir?..
Allahu Teala Kuranda Bilmenin Dört yolu oldugunu anlatiyor bu ayette : İlmel yakîn (Alim bilgisi), Cehalet bilgisi(Cahil Bilgisi), Aynel yakîn(Nazari Bilgi Görsel Bilgi) ve Hakkal yakîn(Sathi ve şehadet Bilgisi)
İlmel-yakîn(Alim bilgisi): ilimle bilmek,Bir bilgi bir burhan ile bilmek, bir delil ile bilmek
Cahil Bilgisi: Karanlik bilgi ,Körü körüne inanmak,bir bilgiye a,b,c şıkkı vermeden cahilce bu böyledir diye kalbin diger bilgilere ve şıklara kör bakmasi.
Aynel-yakîn (Nazari Bilgi Görsel Bilgi):gözle görerek bilmek,
Hakkal-yakîn (Sathi ve şahedet Bilgisi): Her şeyi ile bilmek, vakıf olmak demektir. yani bir bilgiye bizatihi icine girip olaya bizatihi şahit olarak bilmek.
Birer misal ile aciklayalim:
Semada yani gökyüzünde ay oldugunu önce bir ilim ile bilmek yani bilim adamlarinin bilgisi ile yani birer burhan ve deliller ile bilmek: o aydir 29 günde dünyanin etrafinada döner ,... v.s.
bu bilgi ilmel yakindir.
Sonra cahil bilgisi ile bilmek: farenin aya bakişi gibi aaah şu koca peynir cennetine varsamda şu koca peynirden yesem diye ay i peynir zannetmek zanni bilgi. her ne kadar biz ona, ay peynir degil desekde inanmazsa, o peynir derse o zaman işde, ona hayir o peynir demesi, zanniyla bilmek olan, cahil bilgisi ile bilmek olur.
Sonra ücüncü aynel yakin bilmekde: ayin hilal dolunay hallerini gözetleyip, yerden onun dünyanin uydusu olduguna, gözlede bakip ilmel yakin bilgisine bizzat, gözlerlede müşahede edip bilgisinin artmasi ile bilmesidir.
ve hakkal yakin bilgisi ise artik onun dünyanin uydusu olduguna kanaat getirince, füzeye binip ,gidip bizzat aya varmak, ayak basmak ve, evet burasi dünyanin uydusudur, şu şu madenleri vardir ,şu şu özelikleri vardir ,diye tafsilatlica, bizzat gidip onu şehadet bilgisi ile bilmeye, hakkal yakin bilgisi denilir.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِين
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Sdakallahulaziym Tekasür suresi 5 - 6 - 7. Ayetler
Esteuzubillah
Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Manasi: Hayır, keşke siz, İlm'el Yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz.
Le terevunnel cahîm(cahîme).
Manasi: Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.(Bizim yorumumuz:Cehalet Karanligini göreceksiniz)
Summe le terevunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Manasi: Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) de görseniz.
Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Manasi: Sonra o sordugunuzun için de kendinizi buluverirsiniz
Tekasür suresi 5 - 6 - 7. Ayetler
şehadet bilgisi ise bizzat ya ilmen ya gözle görüp yada bizzat hakkal yakin yanina varip olayin icine dahil olup girip bilmek ile olur.
peki Allah bize müslümn olmamiz için, Allahin ilahligina şehadet etmemizi istiyor, ancak biz Allahi ne gördük, nede hakkiyla bilebildik, o zaman bu bilgi gaybi bir bilgi iken, biz nasil olurda şehadet etcegiz deyince
Abdullah b. Ömer, Resulullah (asm)'ın bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cennetliklerin en aşağı derecesinde olan bir insan, bahçelerine, hanımlarına, hizmetçilerine ve oturacağı koltuklara bin yıllık bir mesafeden bakacaktır. (Yani bin yılda gidilebilecek kadar bir sahaya sahib olacaktır.) Cennetekilerin, Allah katında en üstünü ise her gün sabah akşam, Allah'ın yüzüne bakacaklardır." Resululah sonra
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
Vucûhun yevme izin nâdıratun. İlâ rabbihâ nâziratun.
Meali :
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İzin günü (Müsade edilen günler- Ahirzamanda ) Rab’lerine bakan, pırıl pırıl yüzler vardır.
Sadakallahul Aziym KIYAME Suresi 22. ve 23. ayetler
âyetlerini okudu.
Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki:
"Bir kısım insanlar: "Ey Allan'ın Resulü, biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" dediler. ResuluIIah da "Siz, ayın on dördünde ve altında bulutların bulunmadığı bir anda ayın görülmesini tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar, "Hayır, Ey Allah'ın Resulü," dediler. Resulullah: "Altında bulutların bulunmadığı bir anda güneşin görülmesi hususunu tartışır mısınız?" buyurdu. "Hayır!.." dediler. Resulullah: "İşte siz, Rabbinizi böylece göreceksiniz." buyurdu.
( Hadis-i Şerif , Buhari, Ezan, 129, Rikak, 52; Müslim, İman,299, Hadis no: 182)
Ebu Said el-Hudri diyor ki:
"Resulullah sağ iken bir kısım insanlar ona: "Ey Allah'ın Resulü, biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" dediler. Resulullah: "Evet (göreceksiniz) Siz öğle vaktinde, gökte bulutların olmadığı aydınlık bir anda, güneşin görülmesinde sıkıntı çeker, birbirinizle tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar: "Hayır." dediler. Resulullah: "Sizler, ayın on dördünde, gökte bulutların bulunmadığı aydınlık bir anda ayı gönnekte sıkıntı çeker, birbirinizle tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar: "Hayır." dediler. Resulullah: "Sizler kıyamet günüde, Aziz ve Celil olan Allah'ı görmekte ancak bu haldeki güneş ve ayı görmekteki sıkıntı ve tartışmanız kadar bir sıkıntı çekecek ve tartışmada bulunacaksınız." buyurdu.
( Hadis-i Şerif , Buhari, Tefsir el-Kur'an, Sure: 4, 8; Müslim, İmam, 302, 1 Hadis no: 183)
yani bir gün mirac mucizesinde olanlara bizlerde şahid olacagiz, ve Rabbimizi görecegiz, bazi adamlar erken davranip, hadi Allah gelsinde görelim, kimmiş diyorlar. Az sabret, o da olcak, amma ömrün kifayet etmezse, cayma bu sözden, reankarnasyon yap, git git gel, ve bir gün muhakkak bu gercek olcak, cünkü kiyamet suresi, o herkesin kiyam ettigi günde Ahirzamanda bu olcak olan dir diye kuranda geciyor, cünkü kiyamet suresinde gecen ayettir bu.
Cerir b. Abdullah diyor ki:
"Biz Resulullah'ın yanında oturuyorduk. O ayın ondördünde aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki sizler, bu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz ve onu görmekte, kalabalıktan dolayı sıkıntı çekmeyeceksiniz."
( Hadis-i Şerif , Buhari, Tevhid, bab: 24; Müslim, Mesacid, 211, Hadis no: 633)
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"İki cennet gümüştendir. Kapları ve içlerinde bulunan her şeyleriyle. İki cennet de altındandır. Kapları ve içlerinde bulunan her şeyleriyle. İnsanların, altın cennetlerinde Rabblerine bakmaları ile kendileri arasında, sadece Rablerinin yüzündeki azamet perdesi bulunacaktır."
( Hadis-i Şerif , Müslim, İmam, 297, Hadis no: 181)
---oOo---
Bir başka hususa gelince semanin katmanlarina yolculuk ederken dikkat edilcek bir husus şudurki,
Kabeye gidince dedik oradaki ilk safin SIKLIGI ikinci safin SIKLIGI,.... dördüncü safin SIKLIGI,.... gösteriyorki semanin son katmanina varinca orasi aynen demir elementinden daha sert bir maddeden oluşuyor olabilir, cünkü demirdeki elektronlar, bu kadar sik durup birde hizli döndüklerindendir, onun demir gibi olmasi dedik. öyle olunca kabeye gidip haccedenler bu tefekkürümüzü anlayacaklardir,ufku acik olan anlar, ancak ikinci husus şudur ki dikey olarak yükseldigimizde ise, dünyamiz bir tesbih danesi, güneşimiz bir başka tesbih danesi, yine mars öyle, jüpiter öyle , öylede olunca tesbihin üst danesinin tam altinda, ikinci tesbih danesinin başi başlar, onunda kicinin altindan, ikinci tesbih denesi devam eder, öyle olunca, bir adam ona yakişmayan ameller işler tutunca, adaminda mesala iki üc tane cocugu varsa denilirki " bre adam, götünden üc dene köy dökülmüş senin, daha bu ne angutluk denilir" yani kicindan köy dökülmek hikayesi, aynen bu tesbih denelerinin dizilimi gibidir, sen ananin ferc uzvundan inmedinmi yeryüzüne, daha önce nerdeydin?Babanda, babandan yine babanin ferc uzvundan inmedinmi, yani kicinin hemen yan komşsundan indin geldin, nerdeyse üstüne oturdugu kismindan indin geldin, öyle olunca kicindan dökülmüş olur senin sülbün, ve öyle olunca KICINDAN köy dökülmekde, senin cocugun oldu, onunda cocuklari, cogununda cocuklari derkeeen bir köy oldu. bizim köyde dehmenler vardir, yani almanyanin ayakkabi firmasi Deichmanlar,yani aynen almanlar gibi sari sacli mavi gözlüdür bu sülale, yani alman IRKI, ve nerededyse köyün yarsnini onlar kaplar, öyle olunca, o ilk dehmenin götüden bir köy dükülmüş olmazmi, has, has alman IRKI Deichmen IRKI, veya Deichmanlar sülalesi, bizim yine hanim tarafindan akrabalarimiz, yani ey almanlar, sizler bize hanim olmuşsunuz zaten, yani alaman gelin sizsiniz, yine niye Türk oldugunuzu inkar ediyorsunuz germenlar türkdür, Germiyan ogullari diye gecer, ve sizin babanizin kicindan dökülen köysünüz,köy degilse kasaba, kasaba degilse kent, kent degilse eyalet, eyalet degilse, işde alamanlar denilen devlet dökülmüş ilk başa bakinca, yine Türksünüz ve bir Türkün kicindan dökülenlersiniz, şimdi bu yaptiginiz edebsizlikde ne öyle " Türkleri begenmemek " sümüklü böcek kabugundan cikarda "hak tuuuu" dermiş, cikdigi kabugu begenmezmiş, siizde inip geldiginizi kicimi begenmiyorsunuz sari ahmaklar, hepimiz KARDAŞIZ, Türkünden alevisine alevisinden ermeni "Kim Kardashian" ina kadar hepimiz kardeşiz nedir bu düşmanlik hikayeleri ahmaklar sürüsü, habil ilede kabil kardeşdi, amma o ahmaga laf söz gecmedi de, kardeş katili oldu, sizde ayni kabil olmagaa mi calişiyorsunuz haaaaaa??????????????? yani işde semaya dogru dikey olarak olan ilerlemede tesbih üstünde tesbih vardir : anan, baban, babannen, deden, diye devam eder gider, işde tesbih üstünde tesbih, birinin kici birini başinin üstünde, veya birinin ayaklari birinin kafasinin üstünde, veyada insanin delik kismi nere? biri agzi biri kıçı, öyle olunca onlari tesbihe dizince ayaklari üstte olmaz, birnin kicinin altinda birinin kafasi var demek olur, delikden gecer cünkü tesbih ipi azizim, oralarda insanin iki delik kisimi, dikey delik kismi yani velhasil kelam.
Hepimiz kardeşiz "Kim Kardashian" iz amma nereye kadar, avustralya ya brezilyaya ilkbahar gelcek ilik rüzgar escekki, onun için onlar bu sözümüzü alacklar tatbik edecekler, kuzey yarimküreye ise, sonbahar geldi, ve cetin ve sert rüzgarlar esecekki yapraklari sarsisp döksün, yani bizde sert sözlör sert rüzgarlar gecerli hala, o söz güney kutbundakilere gecerli, "sana söylüyon kizim, sen anla gelinim" yani, arif olan anlar sesli vaaz da yok bu kisim anlmayanlara aciklama yaptik sonradan, hepinizn ismini arif koymadik ki, hemen anlayiveresiniz degilmi.
Rabbim, benim ve askerimin gaybi bilgisini artirsin inşallah.
--oOo---
أَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 5 Ekim 2016 Çarşamba
Original Kar © glan
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca