Thread Rating:
  • 109 Vote(s) - 2.87 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Dövüş Sanatlarından Kung Fu Hakkında Bilgiler
#1
Oku-1 


Dövüş Sanatlarından Kung Fu Hakkında Bilgiler

Kung Fu (Gong Fu, Wu Shu, Vuşu)

Kung Fu Nedir?

Kung Fu (Çince: 功;;夫;;, Pinyin: gōngfu), savunma sanatlarının temeli olan, en eski ve en zengin bilgiyi içeren Shaolin Kung Fu'dan doğmuş, sonradan değişik coğrafyalar ve milletler tarafından farklı stiller kazanmış olan bir spordur.

Çin'deki dövüş sanatları, "Internal arts" (İç) ve "External Arts" (Dış) olmak üzere ikiye ayrılır. İç sistemlere "Tai Chi", "Sheng-I" ve "Pa-Qua" stilleri dahildir. Dış sistemlere örnek olarak "Shao Lin", "Long Fist", "Southern Fist", "Karate", "Wu-Shu-Kung Fu" stilleri verilebilir.

Çin dilinde Kung Fu, "savaş sanatı" anlamına gelmektedir. Fakat Çin savaş sanatı ustalarına göre Kung Fu, çok teknik bir terimdir ve savaş sanatının özel bir bölümüne karşılık gelmektedir. Çincede savaş sanatına tam karşılık gelen kelime, "Wu Shu"dur.

Gong sözcüğündeki o, u harfine yakın bir sesle, kapalı okunur. Kısaca Gong, "emek"; fu "zaman" demektir. Gong-funun uzun anlamı, bir işe, sanata, uğraşa ya da bilime uzun süreli emek vererek beceri geliştirmektir; kararlılıkla çalışıp beceri geliştirmek bu kavramın anahtar düşüncesidir. Gong-fu, kısaca Gong olarak seslendirilir. Başına konulan ön ek, emek ve zamanın hangi alanda ya da ne üzerinde harcandığını anlatır. Çigong sözcüğü, bu biçimde türetilmiştir. Çi canlılık, yaşam gücü ya da enerjisi anlamına gelir. Çigong, böylece yaşam enerjisi üzerinde kararlılıkla çalışarak çeşitli alanlarda yetenek geliştirmek demek olur.

"Kung Fu" adıyla bildiğimiz "Wu-Shu" (Vuşu) sporu, Çin'in ulusal sporudur. Kaynağı ve çıkış yeri, Çin'dir. Uzakdoğu'da oldukça yaygın bir spor türü olan Wu Shu'da Tao'lu (Talou) denilen jimnastik hareketler ve Sanshou (Sun ha) olarak adlandırılan dövüş teknikleri olmak üzere 2 kategoride yarışmalar yapılmaktadır.

"Wu-Shu", Çin savunma sanatlarının genel adıdır. Çin dışında genelde "Kung Fu" olarak tanımlanan spor türleri de buna dahildir. Çince Kung Fu terimi, "beceri" anlamına gelir; savaş sanatlarının dışında da herhangi bir alanda kullanılabilir. Buna karşılık Wu-Shu, "Savaş Sanatı" anlamına gelir.

Gerçekte saldırı ve savunmanın yanında, akrobasi ve baleye benzer kareografik hareketler ve Uzakdoğu felsefesi, "Wu-Shu" altında toplanır. Bununla beden ve ruhun uyumu sağlanır. İnsan karakterlerinin geliştirilmesi, idârenin ve öğrenme kabiliyetinin güçlenmesi ve hoşgörülü davranış biçimi sağlanır. Wu-Shu uygulaması, sadece yarışma öğretmez. Pratik zeka ile başarıyı sağlayan, ruh ve moral gücü veren bir sistem olup; aynı zamanda da konsantrasyonu geliştiren bir antrenman türüdür.

Wu Shu, geçmişi çok eski tarihlere dayanan geleneksel bir spor türüdür. İnsanların keşif gücü, savaş ve yaşamın gelişmesi ve değişmesinin etkisine paralel olarak, Wu Shu'da zaman içerisinde gelişmiştir. İlkel insanlar yaşam için mücadele ederken, tarım aletleriyle hem kendi yaşamlarını sürdürüyor, hem de kendilerini bu aletlerle hayvanlara karşı koruyorlardı. Bu aletlerle birbirleriyle ve diğer insan gruplarıyla mücadele ediyorlardı. Mücadele esnasında kullandıkları aletler ve uyguladıkları hareketler, Wu Shu'nun temelini oluşturdu. Tarihin ilerleyen dönemlerinde ilkel savaşın ortaya çıkması, askeri savaş yeteneğinin ortaya çıkmasını sağladı. Kabilelerin birbiri ile olan mücadelelerinde başarı kazanmak için yüksek savaş tekniğine ihtiyaç duyuldu. Bunun sonucunda; çıplak el ve değişik aletlerle çeşitli egzersiz form teknikleri (Taolu Teknikleri), yavaş yavaş oluşmaya başladı. Bunlar, Wu Shu'nun temel tekniklerini oluşturdu.

Wu Shu Sanatı, daha çok Çin'de gelişmiş ve Çin yazısıyla kayıt altına alındığı için dünya üzerinde hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Çin, bu savaş tekniğini dünya üzerinde yaymış, bu yüzden bu sanatın adı Çin'ce "Wu Shu" olarak tüm dünyaya yayılmıştır. Bu sporu Çin'deki millerler geliştirdiği için "Çin Halkı'nın sporu" olarak da adlandırılmıştır. Bu yüzden "Wu Shu", "Taolu Form" ve "Wu Shu" teknik isimleri, hep Çinceden alınmıştır.

Wu Shu sporu, Çin devletinin değişik bölge ve hanedanları arasında geliştiği için Taolu formların adı, keşfedildiği diyarın ve keşfeden kişinin adı ve soyadı ile adlandırılmıştır. Bir de hayvanları birbirleri ile yaptıkları mücadelelerdeki hareketler izlenmiş ve örnek olarak alınmış, ortaya konan formlar taklit formu olarak gelişmiş ve bu formlara hayvanların adı konulmuştur. Örneğin diyar ismi ile söylenilen formların adı, "Chanquan"(Çan çuen)'dir. Bu formu Çin'in kuzeybatı bölgesindeki insanlar keşfetmiştir. Bu insanlar, uzun boyludur. O yüzden bu formu uzun boylu insanların yapması daha uygundur. Chanquan stili, "kuzey dövüş formu" olarak tanınmıştır. Chan, "kuzey"; quan, "yumruk" anlamındadır. Nanquan (Nen Çuen) formunu Çin'in güney bölgesindeki kısa boylu insanlar keşfetmiştir. Nen, "güney"; Chuen, "yumruk" veya "dövüşmek" anlamına geliyor. Bu formu kısa boylu insanların kullanması daha uygundur.

Taijiquan (Tey ci Çuen) stili, 17. yüzyılda modernize edilmiş bir stil olup, kökeni Chi Gong çalışma sistemine dayanır. Bu spor, 7'den 70'e her yaştan insanın çalışması için uygun bir sistemdir. Bu stilde şu ana kadar çok sayıda form geliştirilmiştir. Örneğin "Yang Chi Taijiquan" formundaki "Yang", bir kişinin soyadıdır. Kendisi, keşfettiği bu forma kendi soyadını vermiştir.

Wu Shu'da kullanılan aletlerin bazıları şunlardır: Changquan sitilinin kullandığı silahlar; Daoshu (Eğri Kılıç), Jianshu (Şemşir), "Gunshu" (Uzun sopa) ve "Qiangshu" (Mızrak) dur. Nanquan stilinin kullandığı silahlar ise; "Nandao" (Geniş kılıç) ve "Nangun" (Uzun sopa)'dur. Taiji sitilinde uygulanan silah ise "Taijijian" (Taiji Şemşir)'dır

Wu Shu'nun taklit imitasyon stilleri ise hayvanların isimleri ile tanınmıştır. Örneğin; kaplan stili, yılan stili, maymun stili gibi... Tarihin değişmesi ve insan hayatının gelişmesi ile Wu Shu'nun çeşitleri de çoğalmıştır.

Wu Shu, daha önce 3 büyük mezhep halinde ortaya çıkmıştır. Bunlar; Shaolin Mezhebi, Wudang Mezhebi ve Nan mezhebidir. Shaolin mezhebi, Shaolin tapınağının ismi olup, bu tapınaktakilerin çalışmış olduğu stile Shaolin stili denilmektedir. Shaolin, Wu Shu'yu Çin'de yayan ve ilk Shaolin Manastırının yapılmasını sağlayan Bodidharma adında bir Hintli keşiştir. Bodhidharma yaklaşık 440-528 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Zen okulunun Çin'deki kurucusudur. Zen, Budizm'in ilk piri olarak kabul edilir. Wudang mezhebi, adını Wudang adındaki bir dağdan almıştır. Bu dağ, Budizm'in merkezi olup, bu mezhebin çalıştığı stile "Wudang stili" denmiştir. Nan Mezhebine mensup Çin'in güney bölgesinde yaşayan kısa boylu insanların keşfetmiş olduğu stile "Nan stili" denmektedir. Çin'in güney bölgesinde daha çok yaygınlaştığı için Nan, güney stili olmuştur. Mezhepler, bu stilleri kendi vücut yapılarına ve dinlerinin kurallarına uygun olarak geliştirmişlerdir.

Wu Shu'daki antrenmanlarda esas olan, vücudun her bölümünü ayrı ayrı çalıştırmaktır. Wu-Shu'da denge solunum egzersizleri, esneklik düşünce pratik zeka ve meditasyon önemlidir. Bu, beden sağlığını en iyi şekilde etkiler. Wu-Shu'nun bugün 116 ülkede federasyonu bulunmaktadır. 2002 Yılında Dünya Olimpiyat komitesi tarafından tanınarak 2004 Atina Olimpiyatlarında son kapanış günü gösteri olarak tüm dünyaya sunulmuştur.

Çalışmanın uygun gelişimi için Wu Shu, 7 bölüme ayrılır:

    Teknik serisi (Chuean Thau)
    Kombine Çalışmaları (Tuyi Cher)
    Özel Teknikler (San Suau)
    Kuvvet Çalışmaları (Kung Fu)
    Müsabaka (Poa Chik)
    Silahlar (Wu Chi)
    Kurallar (Chuean Li)

"Kung Fu" ismi, günümüzde Wu Shu ile anılır hale gelmiştir. Wu Shu, kısaca Modern Kung Fu anlamına gelmektedir. Belki binlerce sayıya ulaşan farklı Kung Fu stil ve sistemlerini tek çatı altında toplayan ve kelime anlamı "savaş sanatları" olan Wu Shu, Çin devletinin öncülüğünde dünya ve Avrupa federasyonlarını oluşturarak uluslararası arenada en büyük federasyonlardan biri haline gelmiş durumdadır. Ancak Wu Shu'ya karşı çıkan binlerce usta da mevcuttur

Wu-Shu müsabakaları, Taolu ve Sanshou olmak üzere iki ana başlık altında 11 ayrı bölümde yapılmaktadır:

    A. Taolu

    8x14 metre genişliğindeki halı üzerinde müsabakaları yapılır. Basit anlamda Hayali Dövüş anlamına gelir. Saldırılara karşı savunmayı amaçlayan, koreografik hareketler bütünüdür. Tao teknik özelliklerinde, teknik, ritim, esneklik, akıcılık, denge, kuvvet, sıçrama, sunum ve estetik en çok göze çarpan özelliklerdir.

    Çıplak elle, kısa silah ve uzun silah sınıflandırılmalarıyla 10 ayrı bölümde yapılmaktadır:

    Çıplak Elle

        1. Changquan (Uzun Yumruk)

        2. Nanquan (Güney Yumruğu)

        3. Taijiquan (Tai Chi Yumruğu)

  Kısa Silahlar

        4. Daoshu (Kuzey Kılıcı)

        5. Jianshu (ince kılıç)

        6. Taijijian (Tai Chi kılıcı)

        7. Nandao (Güney kılıcı)

    Uzun Silahlar

        8. Gunshu (Kuzey Sopası)

        9. Qiangshu (Mızrak)

        10. Nangun (Güney Sopası)

    B. Sanshou (Sanda)


    Sanshou Müsabakaları, 8 x 8 metrelik 80 cm. Yükseklikteki ipsiz bir platformda yapılır. Kask, eldiven, dişlik, kogi gibi koruyucu malzemelerle müsabakalar gerçekleşir. Tekme, yumruk ve düşürme teknikleri uygulanarak yapılır.

Kung Fu 'nun asıl doğum yeri Çin'in Henan eyaletinde bulunan Shaolin tapınağıdır. (Şaolin olarak okunur) Bu yer bu yüzdendir ki dünyada Dövüşen Rahiplerin yeri olarak ün salmıştır.

Shaolin, yaklaşık 40 okuldan oluşuyor ve bu okullardan en büyüğü olan Tagou'da yaklaşık olarak 10.000 öğrenci bulunuyor. Öğrencilerin bu kadar çok oluşunu garipseyecekler için de bir de dipnot düşeyim; Çin'de özellikle eskiden imkanı olan birçok aile çocuklarını daha çok küçük yaşlarından itibaren (4-10 yaş arası) Shaolin tapına dövüş eğitimi için gönderir burada hayatı öğrenmesini sağlardı. Çocuklar burada sabah 5:30 da kalkıp kahvaltı eder, ardından akşam 6'ya kadar sürecek olan uzun bir eğitime katılırlardı. Akşam yemeğini yedikten sonra hala enerjisi kalan öğrenciler ise 9 olan yatma saatine kadar ek eğitim alarak (yada cezaları var ise bunları alarak) günü noktalarlardı. Öğrenciler senenin 11 ayı bu okulda kalır, kalan 1 ayı ise aileleri ile geçirmek için evlerine dönerlerdi. Bu okullar günümüzde dünyanın dört bir tarafından öğrenci alsa da okula gitmiş öğrencilerin yaptıkları yorumlar bu eğitim kamplarının geçen zamana rağmen zorluğundan hiçbir şey kaybetmediğini kanıtlıyor.

Okula giden öğrencilerden biri şöyle diyor; "Daha önce ilgi duyduğumdan Kung Fu'yu öğrenmek için Shaloin tapınağına gitmeye karar verdim. Buradaki eğitimi tek bir kelime ile anlatabilirim o da İşkence. Evet, burada kendinize işkence etmeyi öğreniyorsunuz. Sabah çok erken saatte kalkıp tuvalet ihtiyacınızı gidermek için tıka basa olan tuvalette yer kapmak için neredeyse dövüşüyorsunuz; çünkü başlayacak olan derse 1 dakika bile geç kalmak kesinlikle hoş görülmüyor ve tapınağın merdivenlerini çıkmakla cezalandırılıyorsunuz, 1000 basamağı olan tapınağı inip çıkmakla. Eğitimde olabildiğince hızlı koşmalısınız, eğer hoca yeterince hızlı koşmadığınız kanaatine varırsa elinde sopa ile sizin arkanızdan koşmaya başlıyor, eğer size yetişirse size vuruyor. Acı çekmemek için daha hızlı koşmalısınız."

Kung Fu öğrencilerinin Shaolin tapınağındaki eğitimleri şu şekildedir:

1. Yıl: Basit Kung Fu tekniklerinin öğrenimi, demir mınçıka kullanımı, kılıç kullanımı, düşme teknikleri, basit box teknikleri ve ayak hareketleri, kısa vuruş teknikleri.

2. Yıl: 3 parçalı sopa kullanımı, demir mınçıka kullanımı, kılıç kullanımı, diğer öğrencilerle dövüşme / pratik yapma, diğer silahlarla dövüş teknikleri.

3. Yıl: Bu seviyede öğrenciler her bir alanın en yüksek seviyelerini görüyorlar. Hareketlerin yüksek beceri gerektiren formları, tek el ile düşmanı hareketsiz hale getirme, mızrak, çubuk, demir çember kullanımı, diz ve dirsekle vurma, hızlı saldırma teknikleri.

4. Yıl ve Sonrası: 3. yılın sonunda öğrenciler Shaolin okulunda verilen Kung Fu eğitiminde "orta derece'ye sahip oluyorlar. Bu üçüncü, dördüncü ya da beşinci seviye olabiliyor. Bundan sonra ulaşılabilecek en yüksek seviye ise dokuzuncu seviye ve Kung Fu ustası seviyesine erişmek.

Tarihçe

Kung Fu M. Ö. 4.. yüzyılın sonunda büyük düşünür Konfiçyüs ile arkadaşı Lao-CHE düşünceleri ile meydana gelmiştir. Bu düşünceleri sonunda meydana gelen Taoizm'i canlandırıp etrafına yaymak ve de bunu halka sevdirebilmek için ilk olarak etrafındaki çırak ve gençlere öğretip yaymak istediler. Bu durumu benimseyen ve de çok seven imparator Han-Wu-Ti, bu spor dalına o zaman “Uzun el dövüşü” adını verdi. Bu teknik, daha sonraki yıllarda çok iyi hocalar yetiştirerek bütün Çin'e yayılmasına sebep oldu. Daha sonraki yıllarda ise büyük bilgin kıymetli hekim Hua-Ta tarafından bir çok yenilikler getirilip herkesin tanımış olduğu 5 büyük hayvanın adını ve stillerini ilave ederek bu spora ayrı bir renk kattı. Kaplan, ayı, yılan, aslan ve turna kuşunun hareketlerinden birer bölümünü alıp bu spor dalına katmış oldu ve de böylece Ta-Mo-SHaolin sistemi, bütün Çin'e yayıldı. Daha sonraları buna bir çok yenilikler de ilave edilerek neticesinde "Chang-Chuan" sistemi doğmuş oldu. Çin'de Budizm dinini yayan Buda rahipleri kendi aralarında Vahşi hayvanların dövüş ve kendilerini savunma hareketlerini inceleyip bunlardan yeni bir çok teknik daha alarak bunların hepsini 5 büyük stil içerisinde topladılar. Nihayet Shaolin Manastırı Çin halkına açılıp buraya yeni genç nesilden öğrenciler alınmaya başlandı. Daha ziyade halkın içinden kısa boylu ve cesur olanları seçildi.

Ardından geçen uzun yıllar sonunda bütün Çin'de Budizm dinini yayan rahipler bir taraftan da El, Ayak, Sopa, Kılıç, yakın dövüşü öğrettiler. Daha sonraları bu sporu bir dövüş ve savunma tekniği haline getirdiler. Tao-Chi-Chun-Fa adını verdiler. Bu spor, Leopar – Kartal pençesini ilave ederek Nei-Chia-Tai-Chi-Wai-Chia, Chuan-Shu-Kua-Shu gibi bir çok yeni adlar takıp bunları sınıflara ayırdılar. 1300 yıllarında bu spor yırtıcılıktan kurtarılıp yumuşatılarak saygılı ve sevimli hoca “Tai-aist Cheng Saim Fung” tarafından geliştirilen (Tai-Chi-Chuan) sistemi çok geliştirilip Kung Fu yeni ismi (Chueh-YUAN) oldu. 170 civarında olan teknik sayısı 300 rakamına ulaşmış oldu.

1400 yıllarında bu spor, Pa-Kua, Wu-Shu, Wing-Chun ve Tai-Chi olmak üzere dört ana bölüme ayrılıp: Sert ve yırtıcı dövüşlere (Pakua), silahlı ve vurucu dövüşlere (Wu-Shu), el ve ayak dövüşlerine (Wing-Chun), iç kuvvete ve yaşlı dövüşlerine ise (Tai-Chi) adı verildi.

Nihayet buda rahipleri, Shaolin manastırında son şekle getirilen bu dört yeni modeli tek bir isim ve çatı altında toplayıp buna yeni bir isimle bütün Çin halkına öğretilmeye başlandı. Bu yeni isim ise o günden bu güne kadar devam edip gelen Kung Fu dur.

Konfüçyüs, M. Ö. 6 ve 5. yüzyıllarda şiddetin ve toplumsal düzensizliğin hakim olduğu bir çağda uyum ve düzen için atılması gereken adımları öğretmişti. Değişimlerle birlikte Çin'de Tai Chi görüntülerinin yanı sıra Kung Fu yapanların görüntüleri de daha fazla görülmeye başlandı. Çünkü ortaya çıkan yeni zenginlerin korunması yeni bir istihdam alanı yarattı. Bir zamanlar Şaolin Tapınağı'nda imparatorları korumak için özel muhafızlar yetiştiriliyordu. Günümüzde ise yeni zenginleri koruyanlar, Kung Fu öğreniyor. Ancak Kung Fu, modern adıyla Wu Shu, günümüzde yalnızca bir dövüş sanatı değil, aynı zamanda olimpiyatlara da giren bir spor dalıdır

Budist rahipler, manastırlarını hırsızlardan ve çeşitli diğer saldırılardan korumak amacıyla bir savaş sanatı ortaya çıkardılar. Hiçbir canlıya zarar vermemek, “Buda”
felsefesinin temel taşlarındandır. Budist rahipler, insanlara gösterdikleri saygının aynısını hayvanlara da gösteriyorlardı. Saygı gösterdikleri bu hayvanların düşmanlarına karşı kendilerini ustalıkla savunmaları “Kung Fu” adını verdikleri bu savaş sanatının ortaya çıkartılmasında ilham kaynağı olmuştur. Kung Fu, öyle bir savaş sanatıydı ki, vücudun hassas noktaları hedef alındığından tekniği uygulayan kişinin tek bir darbesi bile öldürücü olabiliyordu. Dolayısıyla böylesi bir savaş sanatının disiplin ve kontrol altında tutulması gerekiyordu. Aksi takdirde önü alınamaz olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilirdi. Budist rahipler, bu kontrol mekanizmasını oluşturmak adına Buda'nın fiziksel ve ruhsal kontrol yolunu Kung Fu'ya uyguladılar. Daha sonra geliştirilen savaş sanatları da bu felsefeyi izleyerek adlarının sonuna “yol” anlamına gelen “do” kelimesini eklediler.

İlk Kung Fu Ustası Yip-Man

Yip-Man, Wing-Chun dövüş sanatını açık bir şekilde dış dünyaya öğreten ilk Kung Fu ustasıdır. Aralarında Bruce Lee'nin de bulunduğu, daha sonradan kendileri de birer usta ve öğretmen olarak dövüş sanatları dünyasında söz sahibi olan birçok kişiyi yetiştirmiştir. Chan Wah-Shun'un son öğrencisi olan Yip-Man, 13 yaşındayken Wing-Chun çalışmaya başladı. Yip-Man, ustasının ilerlemiş yaşından dolayı çalışmalarının çoğunu Wah-Shun ustanın ikinci yardımcısı Ng Chung-Sok'la yapardı. Üç yıl sonra Chan Wah-Shun öldü, fakat ölmeden önceki isteklerinden birisi Ng Chung-Sok'un Yip-Man'ın Wing-Chun eğitimine devam etmesiydi.

Yip-Man, 16 yaşındayken kısa süreliğine Japonya'ya gitti ve sonra Hong-Kong'da üst sınıf ailelerin çocuklarının ve yabancıların okuduğu St. Stephen Koleji'nde derslere katıldı. Bir hikâyeye göre sınıf arkadaşlarından birisi onun dövüş sanatlarındaki bilgisini kendisinden büyük bir adam üzerinde denemesini ister. Yip-Man'ın meydan okuduğu adam onu birkaç darbede yere devirir ve sonradan anlaşılır ki kavga ettiği yaşlı kişi kendi ustasının asistanlarından Leung Bik'tir. Bu karşılaşmadan sonra Leung Bik'ten dersler almaya başlar. 24 yaşında Yip-Man Foshan'a döner ve memleketinden uzakta geçirdiği yıllarda Wing-Chun bilgisi inanılmaz ölçüde ilerlemiştir. Kendi akranları onun bu üstün yeteneklerini görünce uzakta olduğu yıllarda başka bir dövüş sanatı çalışarak Wing-Chun'a ihanet ettiğini söylerler.

Yip-Man Foshan'da resmi bir Wing-Chun okulu çalıştırmadı, fakat arkadaşlarının ve akrabalarının çocuklarına Wing-Chun dersleri verdi. Bunların arasında, Chow Kwong-Yue, Kwok Fu, Lun Kai, Chan Chi-Sun ve Lui Ying en tanınanlarındandır. Bu öğrencilerin en iyisi olduğuna inanılan Chow Kwong–Yue ilerleyen yaşamında ticarete atılmış ve dövüş sanatlarından uzaklaşmıştır. Kwok Fu ve Lun Kai, Foshan ve Guandong bölgelerinde öğrencilerine Wing-Chun öğretmeye devam etmişler ve bu ustaları takip eden öğrenciler sanatın eğitimini sürdürmüşlerdir. Diğer öğrencilerinden Chan Chi-Sun genç yaşta ölür ve Lui Ying Hong Kong'a gider.

Çin'in Japon istilası sırasında Yip-Man Japon askeri birliklerini eğitme tekliflerini geri çevirmiştir. Sonrasında Hong-Kong'a gitmiş ve orada açtığı dövüş sanatları okulunda Wing-Chun eğitimi vermeye devam etmiştir. Okulu açtığı ilk zamanlarda işler iyi değildir çünkü öğrencileri birkaç ay orada kalıp ayrılıyorlardır. Yip-Man okulunu Sham Shui Po'daki Hoi Tan Caddesine, oradan da Yau Ma Tei'deki Lee Tat Caddesine taşımıştır. Bu zaman içerisinde bazı öğrencileri ustalık seviyesine ulaşmış ve kendi okullarını açmışlardır. Yip-Man'ın bazı öğrencileri, diğer dövüş ustalarına karşı değişik karşılaşmalarda zaferler kazanmış ve bu Yip-Man'ın ününe ün katmıştır. 1967'de Yip-Man ve birkaç öğrencisi Hong-Kong Wing-Chun Athletic Association'ı kurmuştur.

Yip-Man'ın en ünlü öğrencilerinden biri olan Bruce Lee 1954'ten 1957'e kadar onunla birlikte çalışmıştır. Yip-Man emekliye ayrıldığında William Cheung, Lo Man Kam (Yip-Man'ın yeğeni), Moy Yat ve iki oğlu Ip Chun ve Ip Ching Wing-Chun eğitimi vermeye devam etmişlerdir. 1972'de gırtlak kanseri olan Yip-Man, aynı yılın 2 Aralık günü Hong-Kong'daki kariyerinin 30 yıllık döneminin sonrasında ölümünden sonra tüm dünyaya da yayılacak olan bir Wing-Chun sistemini öğretecek ustaları miras bırakarak yaşama gözlerini kapamıştır.

Türkiye'de Kung Fu

Türkiye, tam olarak Kung Fu'nun ne olduğunu 70'li yıllarda yayınlanan "Kung Fu" adlı diziyle tanımıştır. O döneme kadar tüm branşların temeli olarak bilinen bu sistemi çalışanlar, oldukça azınlıktaydı ve genel olarak da Kung Fu, kulaktan dolma bilgilerle biliniyordu. Başrolünü David Carradean'ın oynadığı bu dizide Amerikalı bir baba ve Çinli bir anneden doğan Kwai Chang Caine, Shaolin Tapınağı'na Kung Fu öğrenmesi için yerleştirilen bir "Çekirge'yi canlandırmış; dizi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de epey popüler olmuştu.

Yine 1970 yıllarda Amerika'dan ortaya çıkan Çinli büyük Kung Fu ustası Bruce Lee sayesinde tüm dünyada Kung Fu filmleri patlama yaşadı. Başta Bruce Lee olmak üzere Gizemli Shaolin manastırlarını ve rahiplerini anlatan Çin filmleri, kısa zamanda tüm sinemalarda gösterime girdi. Beyazperdenin bu gücü, Türkiye'de Kung Fu'nun önlenemez yükselişini sağlayarak kısa zamanda spor salonlarında en fazla öğrenci çalıştıran branş oldu.

80'li yıllara gelindiğinde ise siyah elbiseli ve oldukça gizemli olan bu sistemi çalışan binlerce sporculuk bir potansiyel oluşmuştu. Ülkemizde sistemleşen Taekwon-do, Karate-do ve Judo çalışanları, kendilerine rakip gelen ve salonlarda öğrencilerini kendisine çeken bu sisteme toplu bir tepki gösterdiler. Hatta bu tepkiler, bir dönem resmi federasyonu bulunmayan Kung Fu sisteminin ülkemizde çalışılmasının yasaklanmasına sebep oldu. Ancak bu gizemli sistem, her türlü engellemeye rağmen çığ gibi büyüyecek ve 1998 yılında resmî federasyona dahi kavuşacaktı.

Öncelikli olarak İstanbul başta olmak üzere hemen hemen her ilin neredeyse her sokağına bir Kung Fu salonu açıldı. Öte yandan sinemalarda en çok seyredilen filmler Kung Fu filmleriydi. Bu filmlerin video kasetleri de yok satıyordu. Bu müthiş rağbetin nedeni ölümü çeşitli söylentiler yüzünden bir sır olan Bruce Lee efsanesiydi. Beyninde oluşan bir ödem sonucu öldüğü açıklansa da sevenleri onun bir suikast neticesinde hayatını kaybettiği inancını hâlâ koruyor.

1975'lerde başlayan Kung Fu'nun bu maratonu, 1998 yılına kadar yüzlerce stil ve sistem adı altında gayri resmi olarak çalışılarak devam etti. Takvim yaprakları 1998 yılını gösterdiği dönemde de Karate federasyonuna bağlanarak resmiyete kavuştu. Kaderin ne acı cilvesidir ki, Kung Fu Wu Shu adı altında ilk resmiyetini kendisine en fazla antipati duyan sistem olan Karate federasyonu çatısı altında gerçekleşmişti. İlerleyen yıllarda Judo, Aikido, Kuraş sistemleri ile ortak bir federasyon dönemi yaşadı. Şimdi ise T.C.Wu Shu federasyonu adı altında bağımsız olarak faaliyetlerine devam etmekte. Wu Shu sistemi kurulduğu tarihten günümüze kadar uluslar arası alanda ülkemize önemli başarılar kazandırdı. Yeni bir federasyon olmasına rağmen ciddi dereceler alarak ülkemizi yurtdışında temsil ettiler ve bu başarılara da devam ediyorlar.

Türkiye'de 1970'li yıllardan beri Kung Fu adı altında çalışılmış; 1990 yılından itibaren dünyada yapıldığı şekliyle ülkemizde Modern Wu-Shu çalışılmaya başlanmış; 1999 yılında Federasyonu kurulmuştur. 1999 yılında katıldığımız Hong Kong Dünya Şampiyonası'nda ilk derecemiz olan Dünya ikinciliği İbrahim Özcan tarafından ülkemize getirilmiştir. 2002 yılında Portekiz'de yapılan Avrupa şampiyonasında 1 Avrupa Şampiyonluğu, 1 Avrupa ikinciliği, 2 Avrupa üçüncülüğü; 2003 yılında Azerbaycan'da yapılan 14 ülkenin katıldığı Uluslararası Turnuvada 11 madalya kazanılmış; 2003 Yılında Çin'de yapılan Dünya Şampiyonasında 4 Dünya üçüncülüğü kazanılmış; 2004 Yılı Moskova'da yapılan Avrupa şampiyonasında 3 Avrupa şampiyonluğu, 2 Avrupa ikinciliği 1 Avrupa üçüncülüğü kazanılmış; 2004 yılı Moskova'da yapılan Avrupa gençler kupasında Taolu dalında 9 madalya kazanılmış ve Ülkemize Avrupa üçüncülük Kupası getirilmiştir. 2005 yılı Vietnam'da yapılan 8.Wu-Shu Dünya Şampiyonasında 3 bronz madalya, 2006 3.Wu-Shu Dünya Kupasında 3 bronz madalya, 2006'da İtalya'da yapılan 11.Avrupa Wu-Shu Şampiyonasında 4 altın 1 gümüş 3 bronz madalya alınmıştır. 2007 yılında 52 kg'da Hüseyin Dündar Türkiye'ye ilk Dünya Şampiyonluğunu kazandırmıştır.

Kung Fu'nun Amaçları ve Kuralları

Geliştirildiği zamanlarda Kung Fu'nun üç amacı vardı. Bunlar: Fiziksel vücut sağlamlığını sağlamak. Kendini savunmayı öğrenmek ve ruhi gelişimi sağlamak. Bugün için bazı değişik kutuplaşmalar vardır. Bazı Kung Fu Hocaları Kung Fu'yu sadece kendini savunmayı öğretmek amacı ile çalıştırmakta, bazıları ise Kung Fu ile vücudu sağlıklı kılacağını öne sürerek savunma amacını dışlamaktadır. Halbuki savunma amacı olmaksızın Kung Fu artık bir jimnastik hareketleri serisidir.

Kung Fu çalışmalarında öncelikle kişi gerektiğinde kendini ya da bir yakınını koruyabileceği formunu bulması ve bunu koruması gereklidir. Daha sonra Kung Fu'nun vücudun fiziksel yönüne katkıları gelir. Düzenli Kung Fu çalışmaları ileri yaşlarda bile canlı ve atletik bir vücut sağlar. Kung Funun üçüncü bir özelliği kişilik gelişimine yardım etmesidir. Yıllar süren çalışmalar esnasında iyi bir Kung Fu'cu sabır, ileriyi görme ve sakinlik niteliklerini geliştirir. Bu özellikler iyi bir Kung Fu'cu olmak için gereklidir. Güç ve teknik gelişimi için gerekli olan şey sabır Kung Fu kurallarını iyi anlamak için gerekli olan şey ileriyi görme; müsabaka esnasında rakibin açıklarını görerek saldırı düzenleme ise sakinlik ile olur. Bu özellikler çok zor anlarda bile bir Kung Fu'cuya dikkatli düşünme ve soğuk kanlılıkla durur.

Kung Fu'da Teknik

Kung Fu, Uzakdoğu'nun dövüş ve savunma tekniğinin en büyüğü, en gelişmişi gerçek yaşamdaki yeri ise tam uygulandığı zaman en soylusu ve en çok sevilenidir. Kung Fu sporu, başladığından bugüne kadar bir çok değişikliklere uğramış amma hiçbir zaman savunma sanatının dışına çıkmamıştır. Gelmiş geçmiş bütün büyük hocaların da Kung Fu sporuna centilmenlik hareketlerini çıkmamasına bütün tekniklerine sahip çıkılmasına önem gösterip bu sporun halk tarafından çok sevilip, saygınlığını kaybettirmemek için büyük uğraşı göstermişlerdir.

Kung Fu bugün çok sert, seri vurma ve ayak tekniğine dayanan sakin dövüş olarak bilinen Wing-TSUNG tekniğidir Kung Fu sporu ayrıca hiçbir zaman vur, kır, öldür yok et, gibi vahşet aracı değil de, yalnız şiddeti yenmek ve onu zararsız hale getirmek sporu ve tekniğidir. Bu teknik sayesindeki bütün iç organların sinir ve eklemlerin bu sporla daha sağlıklı ve daha da kuvvetli olması sağlanmış bütün Çin!de kabullenmiş ve batı fikirlerine göre ayrı bir önem kazanmıştır. Bugün Çin'de kalp hastalarına Kung Fu egzersiz tavsiye edilir ve bunu uygulayan hastalar üzerinde yapılan testler sonunda hastaların daha çabuk iyileştikleri kanıtlanır.

Çin'de Kung Fu okullarında yetiştirilen genç öğrenciler tam bir birlik ve saygınlık içerisinde çalışıp ilk önce iç organlarının kuvvetlendirilmesini ve sağlıklı olmalarını sağlarlar. Bu sporun bütün inceliklerini öğrenip yaşlı olanlara ise daha sağlıklı ve düzenli yaşam ve tekniğini öğretirler. Belirli bir yaştan sonra ise bu öğrendiklerini öğretmekle yükümlü olup topluma karşıda sorumludur. Bunların hepsi yıllar sonra gerçek birer Kung Fu ustası olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Kung Fu ve Sağlık

Eski Çin uygarlığının günümüz tıbbına en önemli katkısı, Kung fu gibi grup sporları şeklinde uygulanan solunum egzersizleridir. Bugün solunum egzersizleri, akciğer hastalıklarının tedavisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Shaolin Kung Fu

Doğusu yüzyıllar öncesine dayanan bu sanat, Shaolin Rahipleri tarafından kendilerini yaşamın tüm kademelerinde güçlü kılabilmesi adına geliştirdikleri insanoğlunun içinde var olan gücün dışa yansımasıdır. Örneğin; bir aslanın yaşamında neler olduğunu, gün boyunca nasıl yaşadığını, nasıl hayatta kalabildiğini, hedefine ulaşmadan önce ne gibi hazırlıklar yaptığını, harekete geçeceği zaman ne tür davranışlar sergilediği, nasıl galip geldiği konusundan tutunda, çıkan bir fırtınada devasa gövdelerine rağmen köklerinden sökülen koskoca ağaçlarla, en güçlü rüzgarlarda bile sağladığı uyum ve denge sayesinde ayakta kalmayı başarabilen buğday başağının öyküsünden çıkarılan dersleri insanoğlunun mücadeleci kimliğinde buluşturmayı başarmak gibi.

Shaolin Kung Fu teknikleri, 550 ana hareketten oluşur. Bu sayı, insan anatomisinin mantıklı olarak üretebildiği maksimum limittir. Oldukça kapsamlı olan bu tekniklerle binlerce farklı kombinasyon oluşturulabilir. Yeryüzünde var olan savaş sanatlarının atası olup tümünün birleşik gücünü temsil eder. Yani diğer savunma sanatları, Kung Fu'nun sadece belirli kesitlerini oluşturur. Her insanın doğasında var olan bu sanatı ortaya çıkartmak hiç de kolay olmamıştır. Shaolin rahipleri, oldukça uzun bir zaman boyunca insan doğası kadar tabiatta var olan diğer canlıların da doğasını, yaşam şeklini sürekli gözlemlemişlerdir. İnsanoğlunun bu canlılardan farkını, üstün ve zayıf yanlarını, analiz ederek tüm bunları akıl ve mantık süzgecinden geçirmişler, ortaya çıkan sonucu insan ruhu ve bedeni ile bütünleştirerek, inanılması güç bir başarı elde etmişlerdir.

Başarılı bir Shaolin Kung Fu uygulayıcısı;

    Sürekli olarak pratik yapmalıdır.
    Bildiklerini sadece kendini savunmak amacıyla kullanmalıdır.
    Kendinden üst kademedeki ustalarına karşı daima ölçülü, saygılı ve nazik olmalıdır.
    Kurs arkadaşları ile iyi geçinmeli, her zaman dürüst ve anlayışlı olmalıdır.
    Bulunacağı her ortamda iradesine hakim olmalı, bildiklerini asla gösteri amaçlı kullanmamalı ve dövüşmekten daima kaçınmalıdır.
    Asla aksi ve itici davranışlarda bulunmamalıdır.
    Dövüşmenin en son çare olduğunun bilincinde olarak insanlara centilmenliği, sevecenliği ve hoşgörülü olmayı aşılamalıdır.
    Açgözlü, böbürlenen ve saldırgan bir insan olmamalıdır.

Gerçek Shaolin Kung Fu sanatını bilen usta sayısı, bugün Çin'de dahi çok azdır. Bunun nedeni, Shaolin Rahipleri'nin bu sanatı inançları gereği çok gizli tutmuş olmaları, dış dünyadan saklayarak sadece bu sanatı hak ettiğine inandıkları insanlara öğretmelerinden kaynaklanmıştır. Günümüzde son derece özünden uzak ve yozlaşmış bir şekilde Shaolin ya da farklı isimler adı altında birçok Kung Fu stili mevcuttur. Bunların büyük bölümü akrobasi ve gösteriye dayalı olup, gerçek Kung Fu Sanatı'nı yansıtmamaktadır.

Shaolin Kung Fu'da Vuruş Stilleri


Kısa vuruşlar

Bir Kung Fu ustası iç enerjisini (chi), beyin ve ruh gücü ile birleştirmeyi başarabildiğinde 40 cm ve daha üstü mesafeden uygulayabileceği bir vuruşu, 3-5 cm gibi çok kısa sayılabilecek bir mesafeden de aynı şiddette uygulayabilir.

Hayvan Stilleri

Kung Fu'nun gücüne güç katan bu stiller; Aslan, Kaplan, Yılan, Kartal ve Kuğu stilleridir. Shaolin Rahipleri, bu canlıların en güçlü taraflarını insanoğlunun üretebildiği maksimum sayıdaki hareketlerle uyumlu hale getirerek müthiş bir başarı sağlamışlardır.
İnsan Davranış Biçimlerinden Uyarlanan Sarhoş, Çapulcu ve Bıçak Stilleri

Shaolin rahipleri, sarhoş bir insanın fiziki görüntüsüne bürünerek son derece kurnazca tasarlanmış bir stilin yanı sıra, kendini koruyamayacak kadar aciz ve yetersiz görünümlü insanların beklenmedik saldırılarla düşmanlarını şaşkına çevirip gafil avlamalarından uyarlanmış olan "Çapulcu Stili'ni geliştirmişlerdir. Bıçak stili de ellerin özel çalışmalarla son derece sert ve güçlü bir hale getirilerek tıpkı bir bıçak gibi etkili ve ölümcül olarak kullanılabilmesine imkan sağlayan çok etkili bir stildir.

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)