Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 9,460
» Forum posts: 10,171

Full Statistics

 
Oku-1 TERLEMEK (Tıp)
Posted by: RasitTunca - 10-11-2024, 09:04 PM - Forum: Sanal Dergi - No Replies

TERLEMEK (Tıp)

Alm. Schwitzen, Fr. Suer; transpirer, İng. To sweat, to perspire. Vücuttaki ter bezleri tarafından özel bir vücut sıvısının ifraz olunması. Ter bezleri sâdece memelilerde bulunur. Cildin derinlerinde yerleşir ve yüzeye kıvrımlı bir salgı kanalıyla açılırlar. Terin % 98’i su, % 2’si ise çeşitli kimyevî maddelerdir (tuz, yağ asitleri, üre, sülfatlar, albümin ve bâzı aminoasitler).

Memelilerin nispeten yüksek bir vücut sıcaklığına sâhip olmaları çok uygun bir durumdur. Eğer bir memelinin vücut ısısı 30°C olsaydı, bu canlının, hava sıcaklığı 37°C olan bir yerde yeterince terleyip, bunu buharlaştırarak kendini serinletmesi mümkün olmayacaktı. İnsanlarda terin buharlaşmasıyla meydana gelen serinlemenin, vücut ısısının desteğinde ne kadar mükemmel bir mekanizma olduğu buradan da anlaşılmaktadır.

Sıcaklığa bağlı terleme fizyolojik bir olaydır, fakat aşırı durumlarda vücûdun sıvı dengesini bozabilir. Bâzı araştırıcılara göre en fazla ter çıkarabilme kapasitesi saatte 3-4 litredir. Aşırı terleme vücuttan yüksek oranda su kaybına yol açar. Bu su, ter bezlerinin kılcal damarlarından geçerek kandan alınırken öte yandan başka vücut kompartımanlarınca yerine konulmaktadır. Bu derece aşırı bir su kaybı, su içmek gibi bir yolla yerine konulmadan devam ettirilemez.

Hava sıcaklığındaki 1°Clik bir artış için ter atılımı saatte 20 gr’lık bir artış gösterir. Terle berâber çeşitli tuzların da atılması sözkonusudur, böylece su ve elektrolit dengesi korunmaktadır. Aşırı terlemeyle kaybedilen tuz da diyetle yerine konulmalıdır. Aksi takdirde aşırı terleyen birisi sâdece su içerse, neticede su zehirlenmesi denen bir durum ortaya çıkar.

1 ml ter buharlaştığında vücuttan 0,58 kalorilik ısı atılır. Ter buharlaşmayıp akarsa ısı atılamaz. Hava kuru olduğunda vücut aşırı sıcaklara dayanır. Havadaki nem, terlemeyi zorlaştırır.

İki tip ter bezi vardır:

1. Ekrin ter bezleri: Kasıklar, tırnak, yanaklar, dudak kırmızısı hâriç olmak üzere vücûdun her tarafında rastlanır. Bilhassa el ayası ve ayak tabanında çok fazla bulunur. Bütün vücutta iki milyon kadar ekrin ter bezi bulunduğu sanılmaktadır. Ekrin bezler, sempatik sinir sistemi kontrolunda vücut ısısını ayarlar. Dâhili sıcaklık artınca ekrin bezlerin cilt yüzeyine salgıladıkları su buharlaşarak sıcaklığı atar. Ekrin ter bezleri üç tip uyarı neticesinde ter maydana getirirler. İlk olarak bütün bezlerin hissedilmeyen terleme denilen günde yaklaşık yarım litreyi bulan normal bir salgısı vardır. İkinci olarak sıcaklık artışının yol açtığı terleme vardır. Üçüncü olarak da sıkıntı ve streslerin alın, avuç içi, ayak tabanı ve kasıklardaki bezlerde salgı artışına yol açması. Bâzı araştırıcılara göre ekrin ter bezlerinin boşaltım vazifesi de vardır.

2. Apokrin ter bezleri: Koltuk altı, kasıklar ve meme başları gibi mahdut bölgelerde rastlanan büyük bezlerdir. Apokrin bezler cinsî hayatta rol oynarlar. Renkli ırklarda beyazlara göre, kadınlarda erkeklere göre daha fazladır. Apokrin ter bezleri bulûğ çağında bâzı hormonal değişikliklerle uyarılana kadar faaliyet göstermezler. Apokrin bezler kıl folikülleriyle birlikte yağlı bir ter meydana getirmektedir. Ekrin ter bezlerinin salgısındaysa yağ yoktur. Apokrin ter bezlerinin salgısı salgılandığında kokusuz olup, bakterilerce kokulu yağ asitlerine parçalanırlar.

Ter ifrazatındaki bozukluklar: Ter bezlerinin hiç vazife görmemesi hâline “anhidrozis” denir. Genellikle doğuştandır. Cilt kırmızı ve sıcaktır. Tedâvide, deri yağlanır ve nebatî bir rejim verilir.

Ter bezlerinin normalden fazla çalışması hâline de “hiperhidrozis” denir. Aşırı sıcaklarda ve şişmanlıkta görüldüğü gibi, tüberküloz, hipertiroidi gibi bâzı hastalıklarda da görülür. Mevzî (lokal) olan aşırı terlemeye bilhassa avuç içi, ayak tabanı, koltuk altında rastlanır ve streslerle artar. Genel ve lokal fazla terlemelerde tedâvi asıl hastalığa göre yapılır. Lokal terlemelerde % 5 tanenli gliserin veya % 20 formalin solüsyonu kullanılabilir. Deodorantlarda bulunan % 25 yoğunluktaki alüminyum klorhidrat ter bezlerinin çıkışlarını kasıp, terin çıkışını önler.

Terin çok fenâ kokulu olmasına “osmidrosis” denir. Ayaklar, koltuk altı ve kasıklarda olur.

Organik hidrozlar (Ter bezi hastalıkları)

a) İsilik. (Bkz. İsilik)

b) Ter bezlerinin iltihapları: Koltuk altı ter bezlerinin iltihaplarına köpek memesi ismi verilir, çok ağrılıdır. Tedâvide antibiyotik verilir. Boşaltım yapılır, fakat tekrar etmeye ve nedbeleşmeye meyillidirler.

Ter bezi hastalıklarına hidrozlar da denir.

Kaynak

Rehber Ansiklopedisi

Print this item

Oku-1 TEREYAĞI
Posted by: RasitTunca - 10-11-2024, 09:03 PM - Forum: Sanal Dergi - No Replies

TEREYAĞI

Alm. Butter (f), Fr. Beurre (m), İng. Butter. Sütün yayıklanmasıyla elde edilen yağ. Elde ediliş şekillerine göre köy tereyağları, süthâne tereyağları ve pastörize tereyağları olarak adlandırılırlar.

Tereyağı bâzı yörelerde yoğurttan, bâzı yörelerde sütten yapılır. Yoğurttan yapılan lezzet ve rayiha bakımından diğerinden üstünse de randımanlı olmayışı yüzünden tereyağı endüstrisinde kullanılmaz. Türkiye’de Vakfıkebir (Trabzon) tereyağlarının meşhur olması yoğurttan yapılmasındandır. Sütten tereyağı elde etmek için önce krema elde edilmekte, bilâhare bundan tereyağı yapılmaktadır. Krema elde etmek için merkezkaç kuvvetiyle çalışan makinalardan faydalanılır. Elde edilen krema pastörize edildikten sonra nötralize edilir. Yâni fazla asitliği bertaraf edilir. Pastörize edilmiş kremaya, tereyağına tad ve koku veren mikroorganizmalar öldüğünden laktik ve aromatik kültürler ilâve edilir. Bu şekilde kültür ilâve edilmiş krema özel kaplarda 12-15°C’de olgunlaşmaya bırakılır. Olgunlaşma neticesinde krema yayıkta yayıklanarak tereyağı ve ayran kısmı ayrılır. Tereyağı malaksör denilen makinaya alınarak karıştırılmak ve yoğrulmak sûretiyle suyu ve kıvâmı ayarlanır. 4-8°C’lik odaya nakledilerek soğutulur ve paketlenir.

Tereyağının bozulmasını, acılaşmasını önlemek için suyunun iyi ayarlanması gerekir. Yine aynı maksat için % 1,5-2 geçmemesi şartıyla saf, temiz kayatuzu ilâve edilebilir. Bâzı memleketlerde gıdâ nizamnâmelerinde tereyağı bozulmalarını önlemek için sorbik asit benzeri organik asitlerin kullanılması serbesttir.

Süt hayvanının cins ve ırkına bağlı olmak kaydıyla 5-10 kg sütten 1 kg tereyağı elde edilmektedir. Tereyağının terkibinde ortalama olarak % 84 yağ, % 0.8 protein, % 0.5 karbonhidrat, % 0.2 kül ve % 15-16 su vardır. A ve D vitaminlerince zengindir. Bu bileşimdeki 100 gr tereyağı 785 kilo kalori enerji verir.

Tereyağının damar sertliğine sebep olduğu ileri sürülmekle berâber, yeni yapılan araştırmaların bunu teyid eder mâhiyette olmadığı dikakti çekmektedir. Bu iddia tereyağının bünyesinde bulunan kolesteroldan kaynaklanmaktadır.

Güneydoğu Anadolu’da tereyağının eritilmesiyle elde edilen bir yağ vardır ki, buna sâdeyağ denir. Bunun içerisine bâzı hayvanî iç yağlar da karıştırılabilmektedir.

Tereyağının kötü şartlar altında elde edilmesinden veya kötü muhâfazasından bâzı bozukluklar meydana gelmektedir. Bunlar:

1. Acılık: Yağın kimyevî değişikliğinden ileri gelir. Yağın elde edildiği sütün veya kremanın pastörizasyonu ve iyi bir mukâyesesiyle önüne geçilebilir.

2. Peynir tadı: Bâzı mikroplarca kazeinin parçalanmasıyla meydana gelir. Pastörizasyonla önüne geçilebilir.

3. Maya tadı: Mayalar sebep olur. Çâresi pastörizasyondur.

4. İç yağı tadı: Işık ve bâzı ağır metallerin (demir ve bakır) tuzlarıyla temas hâlindeki yağlarda görülür.

Demir ve bakır kaplarda muhâfaza edilerek yağların direkt olarak temâsı önlenmelidir.

Tereyağı buzdolabı şartlarında saklanmalıdır.

Tereyağı herkese tavsiye edilebilecek çok üstün bir gıdadır.

Kaynak

Rehber Ansiklopedisi

Print this item

Oku-1 TENİS
Posted by: RasitTunca - 10-11-2024, 09:02 PM - Forum: Sanal Dergi - No Replies

TENİS

Alm. Tennis (-spiel) (n), Fr. Tennis (m), İng. Tennis. Dikdörtgen şeklindeki kort adı verilen bir sahada iki veya dört kişi tarafından oynanan bir oyun. Topa raketle vurularak sahanın ortasındaki ağın üzerinden geçirilir. Gâye topa karşı oyuncunun karşılayamayacağı bir şekilde vurarak puan kazanmaktır. İlk defâ İngiltere’de çimenler üzerinde oynanan bu oyuna çim tenisi denmekteydi. Bugün sâdece tenis olarak adlandırılır.

Her yaşta insan tarafından amatör ve profesyonel olarak oynanan popüler bir oyun olan tenisin oyun kuralları 1913’te kurulan Milletlerarası Çim Tenis Federasyonu tarafından tespit edildi.

Tenis kortunun uzunluğu 23,77 m, eni 8,2 m’dir. Dört kişinin oynadığı kortlar biraz daha geniştir. Kortun tam ortasında 0,91 m yükseklikte bir ağ orta çizgiden her iki tarafa 6,4 m uzaklıkta servis çizgileri bulunur. Çift kişiyle oynanan kortlarda bir de kortun boyuna olan diğer bir çizgi vardır. Kortun yüzeyi çimen, beton, tahta gibi maddelerle kaplı olabilir.

Oyunda kullanılan top, çapı 6,35 cm ve sarı veya beyaz bir bezle kaplı bir küredir. Top 254 cm’den bırakıldığında 134,62-147,32 cm zıplayacak şekilde şişirilir. ABD’de daha çok zıplayan basınçlı toplar da kullanılır. Topa vurmaya yarayan raket tahta, demir, alüminyum veya plastikten yapılıp, ağırlığı 368,5-425 gram olmakla birlikte, ağırlık ve büyüklük husûsunda herhangi bir tahdit yoktur. Boyu 71 cm olan raketin bir sapı bir de naylon tellerle örtülü oval topa vurma kısmı vardır.

Puanlama: Oyunda alınan puanlar sayı, oyun, set ve maç olarak adlandırılır. Topu karşı tarafa geçiremeyen tarafın karşısındaki rakip puan kazanır. Bir tarafın oyunu kazanabilmesi için dört sayı kazanması gerekir. İlk üç sayıda kazanılan puanlar sırayla 15, 30 ve 40’tır. Dördüncü sayı oyun sayısıdır. Her iki tarafın 3 sayı neticesinde puanlarının 40-40 eşit olması hâlinde oyunu kazanmak için bir avantaj olmak üzere peşpeşe iki sayı almak icâbeder. Alamazsa tekrar berâbere olur. 30-0’lık bir skora 30-Löve adı verilir. Altı oyun kazanıldığında set kazanılmış olur. Netice 5-5 ise, seti kazanmak için bir tarafın peşpeşe iki oyun kazanması gerekir. Oyun eğer erkek ve kadınlı oynanıyorsa üç setin ikisini, erkekler oynuyorsa beş setin üçünü alan maçı kazanır

Puanlamadaki enteresan kâideler maçların çok uzun sürmesine sebep olabilir. Teklerde en uzun maç 1966’da Varşova’da King’s Cup Turnuvasında oynanmış ve 126 oyun neticesinde maç 27-29, 31-29, 6-4 skoruyla, çiftlerde 1967’de Newport Casino Dâvetinde 147 oyun neticesinde maç 3-6, 49-47, 22-20 skoruyla bitmişti. Bu tür uzun maratonları önlemek için 1970’te puan sisteminde bâzı değişiklikler yapıldı. Buna göre oyunlar 6-6 ise sırayla atılan 9 servisten 5’ini atan seti veya maçı kazanır. Âni-ölüm sistemi denen bu kuralın bulucusu ABD’li James Van Alen 1958’de Vass diye adlandıran bir sistem geliştirdi. Bu sistemin de skora tesir eden bâzı husûsiyetleri vardı.

Oyun kuralları: Hangi oyuncunun hangi tarafta oynayacağını ve hangisinin ilk servisi atacağını tespit etmek için para atılır. İlk servis kort dışından atılır. Atılan serviste top ağa ve karşı sahanın dışına çıkmaması gerekir. Peşpeşe iki servisi kaybeden sayıyı kaybeder. Ağa çarparak karşı sahaya düşen servise “let ball” denir. Bu durumda servis yenilenir. Ağa değme oyun içinde olursa oyun devam eder. Servisler sırayla kortun sağ ve sol dışından atılır. Tek sayılı oyunlarda kort değiştirilir. Topa yere vurmadan veya bir kere zıpladıktan sonra vurulur.

Oyunun esasları: Topa vuruş şekilleri servis, ön ve arka sürüşler, vole ve küt inme olmak üzere beş türlüdür. Raketin tutuş şekli oyuncuya bağlıdır; doğulu, kıtasal ve batılı gibi adlar alır. Doğulu ve kıtasal tutuş şeklinde raketin iki yüzü, batılı şekildeyse raketin tek yüzü kullanılır. Ön ve arka sürüşler topun yatay vuruşla karşı sahaya gönderilmesidir. Vole, topun raketle duvar gibi kesilmesi; küt inme, yüksek toplara servis atar gibi vurulmasıdır.

Tenis oyununun başlangıcı: 1873’te İngiliz Walter C. Wingfield tarafından başlatıldı. Çim sahalarda zevk olarak oynanıyordu. Ağ yüksekliği, yapılan bâzı değişikliklerden sonra 1884’te 0,91 m olarak belirlendi. İlk tenis şampiyonası turnuvası 1877’de Londra dışında Wimbledon’da yapıldı. Sonradan gözde bir spor hâline geldi. ABD, Kanada ve Avustralya’ya yayıldı. İlk profesyonel tenis 1926’da oynanmaya başladı.

Tenis turnuvaları esas olarak üç katagoriye ayrılır. Birincisi, amatörler de dâhil bütün oyuncuların alındığı açık turnuva; ikincisi, sâdece profesyonellerin oynadığı turnuva; üçüncüsü ise millî amatörler kuruluşuna bağlı profesyonellerin oynadığı bağımsız turnuvadır. Diğer bâzı önemli turnuvalarda sâdece amatörler oynar.

Yurdumuzda tenis oyununu ilk defâ İngilizler oynamışlardır. İstanbul’da bulunan İngilizler aralarında 1900 yılında tertipledikleri maçlarda ortaya üç yıl üst üste kazanana verilmek üzere Çelenç kupası koyarak karşılaşmalar yaptılar. Bu kupayı kazanan ilk Türk teniscisi Suat Subay’dır. 1924’te Türkiye Tenis Federasyonu kuruldu. Bundan sonra yurtiçi ve yurtdışı müsâbakalara iştirak edildi. Yurdumuzda yapılan en büyük tenis yarışması Türkiye birinciliğiyle Çelenç Kupası maçlarıdır. Bunun yanında İstanbul Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübünün düzenlediği İstanbul Milletlerarası Tenis Şampiyonası da yapılmaktadır.

1930 yılında ilk tenis millî karşılaşmasını yapan SedatErkoğlu, Suat Subay ve Sirinya’dan kurulu takımımız Balkan Şampiyonu olmuştur. 1951-1965 yılları arasında aralıksız 14 yıl Türkiye Şampiyonu olan Nazmi Bari, kırılması güç bir rekor sâhibi oldu. Nazmi Bari, 1951 Beyrut turnuvasında tek erkeklerde ikinci (çiftte Suzan Gürel ise birinci); 1952 Beyrut turnuvasında birinci; 1954 Selanik turnuvasında birinci; 1957 İsrâil turnuvasında ikinci; aynı yıl Üsküp turnuvasında ikinci olarak yurdumuzu temsil etmiştir. Takım karşılaşmalarının önemli şampiyonası 1900 yılından beri her sene yapılan Davis Kupası karşılaşmalarıdır. Bu kupada erkekler mücâdele ederler. Dördü teklerde, birisi çiftlerde olmak üzere beş karşılaşma yapılır. Her ülke iki veya dört kişilik takımlar hâlinde Davis Kupasına katılırlar. Türkiye bu kupaya 1959 yılından beri katılmaktadır. Sâdece 1973 yılında ikinci tura geçebilmiştir.

1974’te Balkan Şampiyonasında dördüncü oldu. Türkiye tenisteki en iyi başarısını 1980 İzmir’de yapılan İslâm Oyunları karşılaşmalarında aldı. Bu şampiyonada tek bayanlarda Tevfika Celaloğlu, Çift bayanlarda Tevfika Celaloğlu-Emel Erdem ve karışık çiftlerde Tevfika Celaloğlu-Kemal Ambar çifti birinci oldular. 1989’da Romanya’da yapılan Balkan Şampiyonasında bayanlar çiftlerde Duygu Akşit-Gülber Gültekin üçüncü oldular. 1990 Türkiye Tenis Şampiyonaları tek erkeklerde Alaaddin Karagöz, tek bayanlarda Duygu Akşit, çift erkeklerde Mert Ertunga-Alaaddin Karagöz, çift bayanlarda Duygu Akşit-Yasemin Kaya şampiyon oldular.

Kaynak

Rehber Ansiklopedisi

Print this item